Boşluktasın.
27 Aralık 2017 Çarşamba
24 Aralık 2017 Pazar
21 Aralık 2017 Perşembe
Gün mü aydın
"Dün gece ne düşündüm biliyor musun? Belki de o "gelecek" dediğin günler hiç gelmeyecek. Geçecek, demiştin ya. Belki de hiç geçmeyecek.
20 Aralık 2017 Çarşamba
17 Aralık 2017 Pazar
11 Aralık 2017 Pazartesi
Fazla Düşünmeden Yazma Denemeleri -1
"..ve o günden beri bu tekerlekli sandalyeye bağlıyım!" dedi yüksek bir sesle.
10 Aralık 2017 Pazar
8 Aralık 2017 Cuma
seçeneklerlerlerler
Kafasında, kim bilir neler var, ne düşünüyor, onun, bunun, özellikle de senin hakkında.
Kötü
İnsan, çıkar içindeki kötüyü
Bağır, çağır,
Kır, dök ve besle ruhunu
Düşünme bir başkasını ki sevebilesin namını
7 Aralık 2017 Perşembe
YÜKSEK GERİLİM HATTIM
Köşede, yalnızlıktan ölen bir kaç anı,
başda ağrı,
ruhda yorgunluk...
Beden ölmeye hazır, bekliyor vaktini.
Kıvrım kıvrım içim, böyle dumanaltı sanki.
başda ağrı,
ruhda yorgunluk...
Beden ölmeye hazır, bekliyor vaktini.
Kıvrım kıvrım içim, böyle dumanaltı sanki.
4 Aralık 2017 Pazartesi
1 Aralık 2017 Cuma
27 Kasım 2017 Pazartesi
Köşebaşı
Köşe başı çocuklarıydık biz. Kaldırımda üç nefes dinlenir hemen kalkardık, kaçtığımız anılar kokumuzu dahi almasın diye.
26 Kasım 2017 Pazar
Hayatı Dışarıdan İzlemek
Bazı zamanlar hayata dahil olmak istemezsin.Dışarıdan olanları izleyip gülmek ağlamak yada olanları kafana göre yargılayıp bir film oluşturursun .
25 Kasım 2017 Cumartesi
23 Kasım 2017 Perşembe
22 Kasım 2017 Çarşamba
Tereyağı, Reçel ve Ekmek
Tereyağı desem değilsin. Reçel gibi çok, hep tatlı hiç değil. Ekmek kadar gerekli, belki. Üçünü birleştirdiğimde aldığım zevk gibi sen, içimde tereyağı, reçel ve ekmeksin mi desem? Hayır.
Nesin ki sen? İstesem betimlerim seni sayfalarca. Ah, seni anlatmak ne basit.
21 Kasım 2017 Salı
20 Kasım 2017 Pazartesi
CHARLES MANSON ÖLDÜ ! BAŞIMIZ SAĞOLSUN :(
Merhaba bu gün sade bir konu üzerinde duracağım .Charles Manson ölümü ile ilgili duygu ve düşüncelerimden bahsedeceğim.Bazılarınız kim olduğunu bile bilmiyor belki bazılarınız da benim gibi bir suçlu olmasına rağmen onu seviyordur ve anlıyordur .
Sızıntı
Havalar soğudu iyice.
Sevdiğimden değil,
Ama kış değişik hissettiriyor bana.
Sanki bir şeylere kavuşacakmışız gibi geliyor.
Sevdiğimden değil,
Ama kış değişik hissettiriyor bana.
Sanki bir şeylere kavuşacakmışız gibi geliyor.
19 Kasım 2017 Pazar
Beyaz ve pürüzlü bedenimle;
Beyaz ve pürüzlü bedenimle odanın en üstünde;
Yorucu ve bunaltıcı bir gün.
18 Kasım 2017 Cumartesi
16 Kasım 2017 Perşembe
düşünmektenuyuyamamakkötümesela
Kötü işte.
Bitirdim diyorsun. Arkama bakmayacağım artık diyorsun ama öyle kolay olmuyor işte.
15 Kasım 2017 Çarşamba
9 Kasım 2017 Perşembe
AŞK,GURUR VE DİĞERLERİ
Her zaman aşk deyince akla bir kızın erkeği sevmesi yada bir erkeğin bir kızı sevmesi gelir akla.Ama aşk sonsuz ve tarıfi olmayan her şeye herkeze duyulur ama bu gün bir kızın yada bir erkeğin kıza duyduğu duygudan bahsedicem ,gurur ve diğerleride var .
8 Kasım 2017 Çarşamba
Kutu ve Duman
"Ben kaosa hayranım, fakat çoğu deli gibi kendi kaos türümü tercih ederim ve bu benimkine kesinlikle benzemiyor."
4 Kasım 2017 Cumartesi
SEVGİSİZLİK...
Bazen insanlar kendilerini yanlız hisseder ve yalnız hissettiklerinde sevdiği kişilere sarılmak ve mutlu olmak ister ama bazen o kişi yanlarında olmaz .Başka insanlara sarılmak ister başkalarından destek ister ama onlarda elinin tersiyle seni iter sen bir hiç mişsin gibi ne kadar yakınınız olursa olsun bir süreden sonra yanlızssınız ,hani çok arkadaşım var eyyo diyenler var ya işte yalnız olanlar'dır .
31 Ekim 2017 Salı
28 Ekim 2017 Cumartesi
Yarım
uyuyakaldığım koltuktan kalkıp zar zor birkaç adım atıp koyu kırmızı perdeleri araladım, güneş henüz doğmaktaydı.
24 Ekim 2017 Salı
20 Ekim 2017 Cuma
sensiz sabah namazı arkası
Sensiz sabah namazı arkası be
Güneş doğmuş ne anlamı var
Soğuklar sensiz üşütmüyor
19 Ekim 2017 Perşembe
Haerin ve Tuğçe
"Gelmişsin."
"İhtiyacım vardı."
"Evet. Beni hem sevmiyorsun hem de başın sıkışınca bana geliyorsun. Korkaksın. Acizsin. Salağın tekisin."
"Biliyorum."
18 Ekim 2017 Çarşamba
8 Ekim 2017 Pazar
Sahi Sen Kimdin Be Süheyla?
Yine ön sevişmesiz geçen bir gece gibi yalnızlığım. Sesli
ancak boş. Kafamdaki tek soru yağmuru nasıl durdurabileceğim. Bunu bana
anlatabilecek insanın kulu köpeği olurum. Eskiden olsa sokak lahmacununun neden
bu kadar güzel olduğunu merak ederim ancak şimdi hedeflerim büyüdü sanırım.
Yanlış anlamayın ben değil hedeflerim büyüdü. Hedef dediysek
gerçekleştirilebilecek bir şey değil tabi. Hedef işte. Öylesine bir bok.
6 Ekim 2017 Cuma
Değişik-1
Yorgunluk var üzerimde.
Dünya bir günlüğüne dursa mesela. Sadece bir gün. Yapmak istediğim, ertelediğim her şeyi yapsam. O içimdeki gürültü diner belki. Belki tuhaflığın neyden kaynaklandığını bulurum.
Dünya bir günlüğüne dursa mesela. Sadece bir gün. Yapmak istediğim, ertelediğim her şeyi yapsam. O içimdeki gürültü diner belki. Belki tuhaflığın neyden kaynaklandığını bulurum.
3 Ekim 2017 Salı
Sözlerin doğuyor gecelerime
Bir insanı bu denli sevmek acıtıyor belki de. Sevginin karşılığını alıyorsun ama ayrı düşüyorsunuz bi noktalarda. Bizim ki garip bir vedaydı, söylenecek söz yok. Yan yana alınan o demler, yan yana atılan o kahkahalar, düşen gözyaşları.. Bize de kala kala anılar kaldı dört bi yanımızda onlara tutunuyoruz. Evimizdeki birçok şey, gittiğimiz yerler, yürüdüğümüz sokaklar... Canımı sıkıyor yaşamak, karanlık bir yağmur gibi. Ezberebildiğim insanın vedasını izlemek kış kadar savunmasız bırakıyor.
2 Ekim 2017 Pazartesi
1 Ekim 2017 Pazar
28 Eylül 2017 Perşembe
22 Eylül 2017 Cuma
20 Eylül 2017 Çarşamba
18 Eylül 2017 Pazartesi
10 Eylül 2017 Pazar
Küvette Anı
Odaya giriyor. Nerede olduğunu bilmiyor ama titreyen elleriyle kapatıyor kapıyı arkasından. Korktuğu için titremiyor elleri. Biraz sonra her ne yapacaksa onu yapmak istemediği için de değil, öylesine titriyor sadece. Her zamanki hali.
4 Eylül 2017 Pazartesi
Roman kitapları üzerine düşüncelerim
Öncelikle aşağıda savunacağım fikrin kafamda henüz yeni yeni oluşmaya başlamasından dolayı bu yazının bir taslak niteliği taşıdığını söylemek istiyorum.
30 Ağustos 2017 Çarşamba
Kırık
''Kirlidir
şiir; ve söz, atılmazsa zehirdir” Der şair.
28 Ağustos 2017 Pazartesi
Günümüz güzelliği üzerine düşüncelerim
Güzelliğin yani estetik bir zevkin tartışılabilirliğine canı gönülden inanan ben, bizlerin güzellik anlayışına kendimce anlam yükleyebilirim. Güzellik kavramının bizler tarafından tek bir sığ düzeye indirgendiğini ve bu düzeyin doğurduğu vasatlığı kendimce eleştirebilirim.
27 Ağustos 2017 Pazar
24 Ağustos 2017 Perşembe
Platon üzerine düşüncelerim
Öncelikle bundan sonra yazacağım aynı konulu yazılar için bir giriş yazmak isterim.
Hüzün Coşkusu
Şimdi alta bir link bırakacağım ama yazıyı okurken fon müziği olarak kullanmanız için değil, şarkının hissettirdiklerinden bahsedeceğim.
23 Ağustos 2017 Çarşamba
Yabancı/Albert Camus üzerine düşüncelerim
Kitabı okumadıysanız bu yazının devamının spoiler içerdiğini biliniz.
22 Ağustos 2017 Salı
19 Ağustos 2017 Cumartesi
13 Ağustos 2017 Pazar
Ölüyorsun Altan!
Ne yazsam dinmeyecek öfkem.
Ne yazsan da affetmeyeceğim seni.
Yine de yaz ama,
Özledim.
Tüm mesele bu.
Ne yazsan da affetmeyeceğim seni.
Yine de yaz ama,
Özledim.
Tüm mesele bu.
5 Ağustos 2017 Cumartesi
beşe on kala
Uzun süre sonra..
Olmaktan en nefret ettiğim yerde, insanların, kalabalığın arasındaydım.
Olmaktan en nefret ettiğim yerde, insanların, kalabalığın arasındaydım.
31 Temmuz 2017 Pazartesi
Eyyamgüder
Bir süredir düşünüyorum, bu hayatta ki amacım ne benim.
Neyin peşindeyim ve onu elde etmek için ne yapıyorum.
Neyin peşindeyim ve onu elde etmek için ne yapıyorum.
27 Temmuz 2017 Perşembe
teşekkür ederim
Bu kadar büyük acıların içinde kendimi düşündüğüm her gün kendime daha fazla acıyorum.
26 Temmuz 2017 Çarşamba
9 Temmuz 2017 Pazar
Dalında bir çiçek
Mektuplaşmak farklıdır.'Seni öyle kelimelerin uçup gidebileceği öyle herkesin sevdiği gibi sevmiyorum , ben seni eski usullerle gözüm gözüme değince kalbim duracak kadar , yazdığım her bir satırın bir izi bir yeri olmasını isteyecek kadar seviyorum' demektir mektuplaşmak.O kağıda eliniz değdiği zaman yüreğiniz kaleme mürekkep olmaya başlar.O sıradan kağıt sahibine ulaştığında belki de hiçbir kağıda böyle dokunulmamış hiçbir kağıt böyle güzel kokmamıştır onun için.Kağıtlar selüloz kokarmış, bunun sevdiğiniz en güzel koku olabileceğini bi düşünün... Bir kağıt için milyonlarca ağaç kesilir ya hani ona hürmeten bari hakkını verelim diye en azından,yazalım nolur bir mürekkebi suya değdirir gibi dağılsın kelimeler bi anlam katsın varlığımıza bunca kıyım.Bir mektuplaştığınız olsun , ölmeyin birinden mektup almadan.Çünkü bu öyle telefon hafızası dolunca silinecek,herkesin yazma şeklinin aynı olduğu kelimelerin susuz kaldığı bir şey değil inanın.Bir mektupta kelimeler büyür,yetişir dalında bir çiçek açar o çiçek sizedir çok seversiniz ama asla kopartmaya kıyamazsınız...
8 Temmuz 2017 Cumartesi
Kadın gibi
Özledim seni
Yokluğuna sarılıyorum demişler ya öyle
Yokluğunla avunuyorum
Bir yerlerde nefesinle kainata can verdiğini umarak.
Sadece umuyorum
Gerisi benim gibi şairlerden uzak
Hasretin soğuk bir taş, yüreğime değiyor
Alıyor ateşini ruhumun, umut denen illetten ziyade
Ölüyorum sevgilim
Kadın gibi ölüyorum
Yaşadığım gibi ölüyorum
Yorgun bedenime fazla bu yaşlı ruh
Dokunuyorum o yüzden kaleme kağıda
Çiğ mısralara doydum ben, şair!
Şimdi bir fısıltı işitmek derdindeyim
Sesini duymayalı da yıllar olmuş ya
Olsun, yolları kulaklarımdan söktüm de geldim
Geçenlerde bir mayıs ayında öğrenmiştim
Sade kahvenin çarpıntı yaptığını
Keşke daha fazla kalsaydım yanında
Her an dokunsaydım saç uçlarına
Ama ölüyorum sevgilim
Her kadın kadar ölüyorum
Yaşadığın kadar ölüyorum
Yokluğuna sarılıyorum demişler ya öyle
Yokluğunla avunuyorum
Bir yerlerde nefesinle kainata can verdiğini umarak.
Sadece umuyorum
Gerisi benim gibi şairlerden uzak
Hasretin soğuk bir taş, yüreğime değiyor
Alıyor ateşini ruhumun, umut denen illetten ziyade
Ölüyorum sevgilim
Kadın gibi ölüyorum
Yaşadığım gibi ölüyorum
Yorgun bedenime fazla bu yaşlı ruh
Dokunuyorum o yüzden kaleme kağıda
Çiğ mısralara doydum ben, şair!
Şimdi bir fısıltı işitmek derdindeyim
Sesini duymayalı da yıllar olmuş ya
Olsun, yolları kulaklarımdan söktüm de geldim
Geçenlerde bir mayıs ayında öğrenmiştim
Sade kahvenin çarpıntı yaptığını
Keşke daha fazla kalsaydım yanında
Her an dokunsaydım saç uçlarına
Ama ölüyorum sevgilim
Her kadın kadar ölüyorum
Yaşadığın kadar ölüyorum
7 Temmuz 2017 Cuma
Işık
Gün doğuyordu, her zamanki gibi. Alacakaranlıktan sonra karanlık gökyüzü, güneşin önderlik ettiği bir ışık ordusu tarafından ele geçiriliyor ve gün göğü fethedilmesiyle başlıyordu. Uzaklarda bir yıldız tek başına belki de milyonlarca yıl uzakta olmanın getirdiği o kaygısızlıktan bir nebze olsun yararlanamadığını açığa vurur gibi gözümüzün önünde- uyanık olanların-kıpırdanarak bu tekrarlanan sonsuz- tam olarak sonsuz değil- döngüyü izliyordu. Sahi kim uyanıktı , kim uyuyordu, kim işe gidecek, kim iş arayacaktı? Bu da sonsuz bir döngüye benziyor değil mi binlerce yıldır tekrarlanan uyu,uyan sonraki yüzyılların ve yaşamın getirdiği iş bul, işte çalış, işin kölesi ol ve işini biz sana durabilirsin diyene kadar yap.
Sonsuz benzeri döngülerle çevrilmiş yaşamlarımızda çoğunlukla -bilinçsiz tüketici kesimden bahsetmemekteyim- sıradan olmamayı hedef biçip sıradan bir hayat sürdüğümüzü fark edene kadar mutlu veya mutsuz bir şekilde yaşayıp bunu fark ettikten sonra ise tamamen kendi içinde çökmeye başlayan bir yaşam oluşturuyoruz. Peki bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyor muyuz? Ah!Tabi ki de yapıyoruz, değişiklikler -yaşamda değişmeyen tek şey değişimin kendisidir!- diyen Herakleitos misali yaşamımıza girip çıkıyor. Her an her günün aslında önceki güne ne kadar benzese de ondan tamamen bağımsız bir varlığı olduğuna vardığımız anda bu düşünceye hak veriyoruz. Oysa değişim yaşanırken kazanılan, kaybedilen ve bu yüzden ilerideki değişimlere şekil veren bu eksi veya artılara çok dikkat ediyor muyuz? Bilmem ediyor muyuz? Sanırım ediyoruz.
Ne diyordum sonsuz benzeri bir döngü ve ışık.
Biz yaşıyoruz, yaşamaktayız, hiç yaşamıyoruz, yaşamamaktayız.
Günler aynı ve farklı, değişimler geçici ve kalıcı. Sıradan olan sıradan değil ve dediğimiz gibi sıradan. Kelime oyunu yapmak gibi bir niyetim yoktu ama anlaşılmaz durmadığına eminim.
Kontrol edebildiğimiz bir değişim ne kadar değiştirebilir, ne kadar değişimdir özünde?
Kontrol edemediğimizi bildiğimiz zaman ne kadar sonsuz ve sınırsız durur oysa ömür denen şey sayesinde ona bu özelliklerinin yanı sıra kısalık da eklenebilir.
Gün doğdu,ilerliyor saatlerimiz.Hep ileri doğru! Ah şu zaman, ölçüsüz bir zaman ister miydiniz hiç? Ne çalışacağınız saatin kişisel yaşam bazında kontrol edilemediği bir anlamda herkesin kendi saat diliminde yaşadığı.Sanırım sağlıksız olurdu. Yine de düşünelim gece çalışan, işe giden insanlar, şehirlerin gecenin ilerleyen saatlerinde oluşturduğu o koca sessizlik. Şehrin uyanışı. Bunların olmadığını düşünelim gece karmaşası, hayatın hiç durmadığı ve insanların geceye göre evrildiği- tabi ki yüz milyonlarca yıl sonrasına-evrilebileceğini düşünmek.
Saatinize bakın şu an dünyanın bir yerinde öğlen oldu. Öğlen- günün en sıcak saatlerinin işaretçisi.
Sonsuz benzeri döngülerle çevrilmiş yaşamlarımızda çoğunlukla -bilinçsiz tüketici kesimden bahsetmemekteyim- sıradan olmamayı hedef biçip sıradan bir hayat sürdüğümüzü fark edene kadar mutlu veya mutsuz bir şekilde yaşayıp bunu fark ettikten sonra ise tamamen kendi içinde çökmeye başlayan bir yaşam oluşturuyoruz. Peki bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyor muyuz? Ah!Tabi ki de yapıyoruz, değişiklikler -yaşamda değişmeyen tek şey değişimin kendisidir!- diyen Herakleitos misali yaşamımıza girip çıkıyor. Her an her günün aslında önceki güne ne kadar benzese de ondan tamamen bağımsız bir varlığı olduğuna vardığımız anda bu düşünceye hak veriyoruz. Oysa değişim yaşanırken kazanılan, kaybedilen ve bu yüzden ilerideki değişimlere şekil veren bu eksi veya artılara çok dikkat ediyor muyuz? Bilmem ediyor muyuz? Sanırım ediyoruz.
Ne diyordum sonsuz benzeri bir döngü ve ışık.
Biz yaşıyoruz, yaşamaktayız, hiç yaşamıyoruz, yaşamamaktayız.
Günler aynı ve farklı, değişimler geçici ve kalıcı. Sıradan olan sıradan değil ve dediğimiz gibi sıradan. Kelime oyunu yapmak gibi bir niyetim yoktu ama anlaşılmaz durmadığına eminim.
Kontrol edebildiğimiz bir değişim ne kadar değiştirebilir, ne kadar değişimdir özünde?
Kontrol edemediğimizi bildiğimiz zaman ne kadar sonsuz ve sınırsız durur oysa ömür denen şey sayesinde ona bu özelliklerinin yanı sıra kısalık da eklenebilir.
Gün doğdu,ilerliyor saatlerimiz.Hep ileri doğru! Ah şu zaman, ölçüsüz bir zaman ister miydiniz hiç? Ne çalışacağınız saatin kişisel yaşam bazında kontrol edilemediği bir anlamda herkesin kendi saat diliminde yaşadığı.Sanırım sağlıksız olurdu. Yine de düşünelim gece çalışan, işe giden insanlar, şehirlerin gecenin ilerleyen saatlerinde oluşturduğu o koca sessizlik. Şehrin uyanışı. Bunların olmadığını düşünelim gece karmaşası, hayatın hiç durmadığı ve insanların geceye göre evrildiği- tabi ki yüz milyonlarca yıl sonrasına-evrilebileceğini düşünmek.
Saatinize bakın şu an dünyanın bir yerinde öğlen oldu. Öğlen- günün en sıcak saatlerinin işaretçisi.
2 Temmuz 2017 Pazar
Hamileydi Kadın
Hamileydi kadın,
Doğurdu bir dünya güzeli.
Doğurdu bir dünya güzeli.
30 Haziran 2017 Cuma
DE'LERİ HER ZAMAN YANLIŞ YAZARIM !
Bugün benliğime olan yolculuğumun ikinci günü. Pekte iyi
gittiğini söyleyemem. Bu bir kendim ile yüzleşme bir hesaplaşma olduğundan, korkarım
ağırdan alacağım. Şuan da koltukta oturmuş bu cümleleri peş peşe sıralarken
kendi mahkememim sırasını bekliyorum. Soğuk ve kasvetli koridoru güçlük ile
geçip vicdanım ile mahkemem başlıyor. Yöneltilen ilk soru “ Neden ?” oluyor.
Neden mi? Emin olun siz de benim yerimde olsanız başka bir dünyada yaşamak
istediniz. Beni diğerlerinden ayıran şey; renkleri, rüyaları, doğayı farklı bir
biçimde yaşamam. Güneşin herkesten daha farklı bedenimi yaktığını, rüzgârın
daha farklı estiğini düşünmem beni sizden farklı mı kılar? Sizin dünyanızda
yaşamak bana ağır ve külfetli gelirken, kendi iç dünyamda kuş tüyü gibi hafif
olmam sizi kırmaz lakin beni yıpratıyor. Sizin dünyanızda sırtımdaki yüklerle
yürümekten belim kırılırken, benim dünyamda sırtım, omzum dik yürüyorum.
Vicdanımı susturmak her geçen gün daha da zorken her şeye kayıtsız kalmak
eskisinden de zor geliyor. Sevgi büyük bir deniz iken, birini denizler,
okyanuslar kadar sevebilirken, ben suyun buharlaştıktan sonra dibinde kalan
tuzları seviyorum. İnsan herkesi sevebilir ama ben herkesi sevemem bunu kendime
yapamam. Herkes seni sever, ama senin için sıcaklığa katlanabilen, yok olmayı
gözüne alabilenler sayesinde dipteki tuza ulaşabilirsin. Sevgi tuzdur. Yakar,
iyi gelir, seni toparlar. Asla tatlı değildir. O yüzden Hâkimim, ben kimseyi
sevmem.
27 Haziran 2017 Salı
Kanatsız Melek
Her zaman olduğu gibi yine heyecanla başlıyor satırlarım çünkü bu defa gerçek okuyucusuna ulaşacak yazdıklarım. Bu his çok farklı çok güzel ama yanlış anlamayın aşktan dem vurmayacağım bu defa ya da yalnızlığıma intizar etmeyeceğim. Bana kendimi şanslı hissettiren, nice güzel anılar biriktirdiğim o insan için yazacağım dostum için yazacağım.
İnsan hiç bilmez yaşadığı anın kıymetini hep ya öncesini düşünür özleriz ya da geleceğe nice hayal kurar kendi kendimize o hayallere imreniriz. Oysa bu satırları yazmama sebep olan insanın güzel bir sözü vardır :" Geçmişti gelecekti derken anı yaşamıyoruz be Büş ileride bu zamanları özleyeceğiz." Ne kadar haklı olduğunu her geçen gün anlıyorum. Şöyle bir bakıyorum okuduğum bu şehri sevdiren, yurt hayatını sevdiren , yurtta kalmamıza rağmen elleriyle bana sahurlar hazırlayan , ben terasta ağlarken yaslandığım omuz olan o güzel...
Daha iki sene oldu benim yazmakla bitiremeyeceğim nice anımızın biriktiği ama bakıyorum da senelerimde inci tanesi gibi hep olsun istiyorum. Kimi zaman meyvemi elleriyle soyan annem, hastalandığımda doktora götüren babam, dertlestiğim ablam oluveriyor hayatımda. Kan bağı olmadan kardeş olabildiğini öğreten biri daha girdi hayatıma.
Benim duygularımı ne kalem ne kağıt anlatabilir aslında. Bugün onun doğum günü arkadaşlar hediyeler, pastalar hepsi teferruattır aslında insan sadece hatırlanmak istiyor. Muhtemelen şu an unuttuğumu düşünüyor ama ben ona bu satırları yazmakla meşgulüm.
Evet bana bunları yazdıran bu güzel kızın adı Şifa ve hepinizin huzurunda ona birkaç şey daha söylemek istiyorum (evlilik teklifi gibi oldu.😂)
Benimle nice Cana KAZAZ'ın şarkılarını dinleyip dilime dolandığı için kızdığın,ben patatesli krokandan binlerce yerken derin sohbetler yaptığın, bir sürü plan yapıp hepsinin bozulmasına bile güldüğümüz,hastalarımızı beraber iyileştirebileceğimiz, yaşlılığımızın bile birlikte geçtiği senelerimizin olması dileğiyle kardeşim iyiki varsın iyiki doğdunnn...
İnsan hiç bilmez yaşadığı anın kıymetini hep ya öncesini düşünür özleriz ya da geleceğe nice hayal kurar kendi kendimize o hayallere imreniriz. Oysa bu satırları yazmama sebep olan insanın güzel bir sözü vardır :" Geçmişti gelecekti derken anı yaşamıyoruz be Büş ileride bu zamanları özleyeceğiz." Ne kadar haklı olduğunu her geçen gün anlıyorum. Şöyle bir bakıyorum okuduğum bu şehri sevdiren, yurt hayatını sevdiren , yurtta kalmamıza rağmen elleriyle bana sahurlar hazırlayan , ben terasta ağlarken yaslandığım omuz olan o güzel...
Daha iki sene oldu benim yazmakla bitiremeyeceğim nice anımızın biriktiği ama bakıyorum da senelerimde inci tanesi gibi hep olsun istiyorum. Kimi zaman meyvemi elleriyle soyan annem, hastalandığımda doktora götüren babam, dertlestiğim ablam oluveriyor hayatımda. Kan bağı olmadan kardeş olabildiğini öğreten biri daha girdi hayatıma.
Benim duygularımı ne kalem ne kağıt anlatabilir aslında. Bugün onun doğum günü arkadaşlar hediyeler, pastalar hepsi teferruattır aslında insan sadece hatırlanmak istiyor. Muhtemelen şu an unuttuğumu düşünüyor ama ben ona bu satırları yazmakla meşgulüm.
Evet bana bunları yazdıran bu güzel kızın adı Şifa ve hepinizin huzurunda ona birkaç şey daha söylemek istiyorum (evlilik teklifi gibi oldu.😂)
Benimle nice Cana KAZAZ'ın şarkılarını dinleyip dilime dolandığı için kızdığın,ben patatesli krokandan binlerce yerken derin sohbetler yaptığın, bir sürü plan yapıp hepsinin bozulmasına bile güldüğümüz,hastalarımızı beraber iyileştirebileceğimiz, yaşlılığımızın bile birlikte geçtiği senelerimizin olması dileğiyle kardeşim iyiki varsın iyiki doğdunnn...
25 Haziran 2017 Pazar
Minuit à Ankara
Yazı yazmanın bir işçilik
olduğunu düşündüğüm günlerdeyim.
Nazım Hikmet'i gördüm ilk önce. Hücresindeki
küçük masasında, eşinin getirdiği uçlu kalemle yazıyordu. Onlarca kağıt
buruşturulmuş. Onlarca kelimenin üstü çizilmiş, yenileri yazılmış kenarlarına, karmakarışık düşünceler yığılmış üst üste. Yalnız bir tanesi var ki yatağının
üstünde duruyor. Birazdan postacıya verilmek üzere, eşine, biriciğine o
günlerdeki, Pirayende'sine yazılmış. Özenle konduğu zarfın içinde, yatağın baş
köşesinde iki sevgiliyi buluşturmayı bekliyor üzerindeki bir avuç kömürde. Arkadaşlarıyla
konuşuyor yemek sırası beklerken, ya da avluda çayını yudumlarken. "Bu
cümle durumu biraz yavanlaştırmış Nazım, hani şu geçen gün bana gösterdiğin bir
tane vardı, onu koy buraya." diyor Kemal Tahir. Nazım "Olur."
diyor. Biraz daha okuyor. Yeni bir şeyler, daha evrensel bir şeyler, herhangi
bir şeyler arıyor ve okuyor, yazıyor, karalıyor, yırtıyor, siliyor, atıyor,
yeniden yazıyor. Bazılarını seçiyor kenara koyuyor. "Bu oldu işte.
Piraye'ye de okutmalıyım bunu."
23 Haziran 2017 Cuma
Aşk
Aşk nedir? Kimileri için fedakarlık, romantizm, midedeki kelebekler, sevgililer günündeki ayıcık, öpücük, seks, kıskançlık..
UMUTLAR SÜRÜLMÜYOR MAVİLİKLERE ANNE
Renkler kör olmuş anne.Siyahla beyaz birbirine düşman olmuş.Mavi mesela umudun rengi ya hani siyaha çalıyor artık kurtar anne umutlar sürülmüyor maviliklere.Siyah hakim heryere.Yardım et bi gülümsesen düzelicek bu ahuzar biliyorum söyle onlara anne aksınlar birbirlerine.Zerrelerini karıştırmıyorlar,boğuluyorum.Gökkuşağı gitti, ya gökyüzü anne !
Hani nerden bakarsan bak maviydi...Renkler görmüyor anne kan dolu gözleri.Kan kırmızısı derler ya değil hani.Kuşlar desen ötmüyorlar eskisi gibi.Bi çocuk geldi anne kapıya dayandı dilendi,yalvardı elinde biraz ekmek vardı.Ekmek doyurur mu anne ölü ruhları ?
Yardım et anne bi gülümsesen geçicek tüm bu yoksuzluk biliyorum.Sesim çıkmıyor galiba ağma oldum ya insanlar sağırsa anne? Araftayım gel kurtar nolur ya bu dünya çok renkli ya ben siyahım anne.
Hani nerden bakarsan bak maviydi...Renkler görmüyor anne kan dolu gözleri.Kan kırmızısı derler ya değil hani.Kuşlar desen ötmüyorlar eskisi gibi.Bi çocuk geldi anne kapıya dayandı dilendi,yalvardı elinde biraz ekmek vardı.Ekmek doyurur mu anne ölü ruhları ?
Yardım et anne bi gülümsesen geçicek tüm bu yoksuzluk biliyorum.Sesim çıkmıyor galiba ağma oldum ya insanlar sağırsa anne? Araftayım gel kurtar nolur ya bu dünya çok renkli ya ben siyahım anne.
21 Haziran 2017 Çarşamba
ÖZGÜR
Tam tamına bugün sensiz geçen ; 107. gün.
Doğum günün geçeli ise 8 gün oldu.
Ardımda bıraktığın saye'ni özlediğim gerçeğini kabul ediyorum artık. Ne kadar geç olsa da. İnsanoğlu birini kaybedince anlıyor sevdiğini. Ne yazık ki ben de böyle farketmek zorunda kaldım. Benliğimizin hüküm giydiği bu dünyada iki ayrı hayata sürgün edildik. 28 yaşında olman seni ne kadar durduramıyorsa bilki 20 yaşında olmam da beni bir o kadar durduramıyor. ÖZGÜR olsa damarlarımdaki akan kan. Kanlarımız kavuşsa en azından. Ellerim seni özlüyor, gözlerim, gülüşlerim. Yetmiyor artık isyan ediyorum. Hafızamı yokluyorum , zaman su gibi akıp defolup giderken çehreni unutuyorum. Biliyor musun ? Bu senin için saçma gelicek belki ama ben senin doğum gününü dün gece yarısı hatırladım. Özür dilerim...
Acıyan yerlerimi artık gösteremez oldum. Acıtan sen olduğun için. Eskiden acıyan yerimi sana gösterip, gözlerimden yaşlar süzülürken senden sıcak bir öpücük beklerdim. Yaralarım artık mühürlü dudaklara. Sen, ben de öyle bir yarasın ki Annem'e gösterip ağlayamadığım. Bayram artık yok ben de. Hayatıma çarparken duvarlar, nasırlı ellerle kaldıramıyorum artık. Bunu okuyamayacaksın ama DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN! Tanrım'dan isteğim, gözlerinin rengini unutmamam. Gökyüzüne bakıp her seferinde seni hatırlamam. Kuşlar uçarken ÖZGÜR'ü hatırlamam. İçimden kopup gitti yine.
Hoşgeldin 108.gün....
https://www.youtube.com/watch?v=W1gUrzujPt8
Doğum günün geçeli ise 8 gün oldu.
Ardımda bıraktığın saye'ni özlediğim gerçeğini kabul ediyorum artık. Ne kadar geç olsa da. İnsanoğlu birini kaybedince anlıyor sevdiğini. Ne yazık ki ben de böyle farketmek zorunda kaldım. Benliğimizin hüküm giydiği bu dünyada iki ayrı hayata sürgün edildik. 28 yaşında olman seni ne kadar durduramıyorsa bilki 20 yaşında olmam da beni bir o kadar durduramıyor. ÖZGÜR olsa damarlarımdaki akan kan. Kanlarımız kavuşsa en azından. Ellerim seni özlüyor, gözlerim, gülüşlerim. Yetmiyor artık isyan ediyorum. Hafızamı yokluyorum , zaman su gibi akıp defolup giderken çehreni unutuyorum. Biliyor musun ? Bu senin için saçma gelicek belki ama ben senin doğum gününü dün gece yarısı hatırladım. Özür dilerim...
Acıyan yerlerimi artık gösteremez oldum. Acıtan sen olduğun için. Eskiden acıyan yerimi sana gösterip, gözlerimden yaşlar süzülürken senden sıcak bir öpücük beklerdim. Yaralarım artık mühürlü dudaklara. Sen, ben de öyle bir yarasın ki Annem'e gösterip ağlayamadığım. Bayram artık yok ben de. Hayatıma çarparken duvarlar, nasırlı ellerle kaldıramıyorum artık. Bunu okuyamayacaksın ama DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN! Tanrım'dan isteğim, gözlerinin rengini unutmamam. Gökyüzüne bakıp her seferinde seni hatırlamam. Kuşlar uçarken ÖZGÜR'ü hatırlamam. İçimden kopup gitti yine.
Hoşgeldin 108.gün....
https://www.youtube.com/watch?v=W1gUrzujPt8
20 Haziran 2017 Salı
Göçebe Hayat
Sıradan bir hayat benim hayatım olamaz. Olmamalı. Sıradan bir hayat sürmek istemiyorum. Paranın kölesi olup, günde sekiz saat çalışan işçi olmak istemiyorum. Veya herhangi bir patron-işçi ilişkisini.
Yan sen güzel kardeşim.
Dışarıda kar kokusu var.
Daha 17 yaşında, herşeyin ta en başında. Bir şubat günü.
O günden sonra da tek kaldım zati.
Abi neden?
4 sene olacak abi.
hoş.
21 sene olacak.
her geçen gün birbirinden daha beter haberler,
her gün üzerime fırlatılan küfürler,
tam manasıyla siktir olup gidenler
Ahmet Kaya'yı gerçekten severim.
Nerden bileceksiniz parçası son 4 senemi öyle bir anlatıyor ki.
İnan öyle bir anlatıyor ki.
Gün gelir devran döner.
Gün gelir devran döner.
Hesap sorulur.
Çok üzülüyorum çok.
Daha 17 yaşında, herşeyin ta en başında. Bir şubat günü.
O günden sonra da tek kaldım zati.
Abi neden?
4 sene olacak abi.
hoş.
21 sene olacak.
her geçen gün birbirinden daha beter haberler,
her gün üzerime fırlatılan küfürler,
tam manasıyla siktir olup gidenler
Ahmet Kaya'yı gerçekten severim.
Nerden bileceksiniz parçası son 4 senemi öyle bir anlatıyor ki.
İnan öyle bir anlatıyor ki.
Gün gelir devran döner.
Gün gelir devran döner.
Hesap sorulur.
Çok üzülüyorum çok.
15 Haziran 2017 Perşembe
İYİ BAYRAMLAR
Kırmızı ayakkabı aldırdım Babama. Biliyor musunuz Annem derdi de inanmazdım ? Baş ucuma koyup uyudum dün gece. Özür dilerim, uyumuşum hemen. Sabah çocukluğumdan kalma tek yarama dokundum. Yüzümdeki tebessümü görseydiniz keşke. Aynada uzun uzun kendime baktım. Parmaklarım gözümden yaşlarımı saklarken güldüm. Bir pazar sabahı... Bir pazar sabahı daha sessiz sakin terketti ve huzursuzluk bıraktı geriye. Evde "çıt" çıkmıyor. Sayılı anılar bırakmıyor peşimi, an ve an ölüme terkediyor. Soğuk bir bıçak darbesi ayırıyor bizi. Gün geçtikçe hırçınlaşıyorum duvara karşı. Konuşmuyor, sorduğum sorunun karşısında yanıt alamayınca ellerim çok acıyor. Belki de demek istediğim ruhumun çok acıdığıdır. Ne kadar uzağa kaçsamda dönüp dolaşıp yine duvara dönüyorum. Her defasında daha sert vursam da ona, sevmekten vazgeçemiyorum. Duvarın sesini duymaları için daha da sert vurmaktan bıktım artık. Aramızdaki duvarı yıkamıyorum.
Beyaz elbisemi giydim, kırmızı ayakkabılarımla, Annem saçımı ördü. Duvara koştum. Saatlerce bekledim. Pes ediyorum artık ne kadar da istemesem de. Anladım ki aramızdaki duvar sevgiyi bile dinlemiyor. O sadece soğuk, sessiz ve vakur.
Kutlu olsun "KAVUŞAMAMANIN " Bayram'ı.
Beyaz elbisemi giydim, kırmızı ayakkabılarımla, Annem saçımı ördü. Duvara koştum. Saatlerce bekledim. Pes ediyorum artık ne kadar da istemesem de. Anladım ki aramızdaki duvar sevgiyi bile dinlemiyor. O sadece soğuk, sessiz ve vakur.
Kutlu olsun "KAVUŞAMAMANIN " Bayram'ı.
13 Haziran 2017 Salı
Bu Ne Şimdi
Zihnin çığlıklar atıyor, atacak da.
Gözlerin, gözyaşların o kadar çok akacak ki, gözlerin mi uyuştu yoksa gözyaşların mı tükendi diye düşüneceksin.
Her gün. Sonraki gün, sonraki gün, sonraki gün de; içini parçalayan o sözler, anılar, kalıntılar sarsacak seni. Yine. Kurtulamayacaksın.
Yine.
Gözlerin, gözyaşların o kadar çok akacak ki, gözlerin mi uyuştu yoksa gözyaşların mı tükendi diye düşüneceksin.
Her gün. Sonraki gün, sonraki gün, sonraki gün de; içini parçalayan o sözler, anılar, kalıntılar sarsacak seni. Yine. Kurtulamayacaksın.
Yine.
11 Haziran 2017 Pazar
Alçak Sağırlık
Gündüzsüz bir acının kollarını tanıyorum ben.
Siz, sizler duyuyor musunuz ne söylüyor teninize çarpan bu rüzgar, bu soluksuz hava, bu dingin zaman?
Siz duyuyor musunuz nelerle sınanıyor insan, ne acılara gebe sineler, ne hasretleri düğümlüyorlar boğazlarına bin kere?
Duyuyor musunuz türkülerin hikayesini?
Siz, sizler duyuyor musunuz ne söylüyor teninize çarpan bu rüzgar, bu soluksuz hava, bu dingin zaman?
Siz duyuyor musunuz nelerle sınanıyor insan, ne acılara gebe sineler, ne hasretleri düğümlüyorlar boğazlarına bin kere?
Duyuyor musunuz türkülerin hikayesini?
9 Haziran 2017 Cuma
8 Haziran 2017 Perşembe
Hayalet Olana Dek.
Yıllardır kendimle boğuşuyorum. Kimsenin yap(a)madığı kötülüğü, hiç düşünmeden kendime yapmaktan her dakika, her nefes alışımda nefret ettim. Yıllardır; içimdeki bu yalnızlıktan, karanlıktan kaçtım.
Kaçmaya çalıştım.
Kaçmaya çalıştım.
31 Mayıs 2017 Çarşamba
Veda
Vedalaştık. Ve patladım.
Son damla düşmüştü sanırım.
Ağladım. Tutamadım kendimi. Bahçeli'den eve kadar ağladım.
Son damla düşmüştü sanırım.
Ağladım. Tutamadım kendimi. Bahçeli'den eve kadar ağladım.
YOKUŞ AŞAĞI YÜRÜMEK KOLAYDIR
Olmayacak şeylerin mümkünlüğünü izliyorum şu aralar.İnsanların konuşarak düştüklerini görüyorum.20 yaşında bir kız yaşantısıyla,acılarıyla koskoca bir kadına dönüştü.İzliyorum...
İnsan illa da uzun yıllar geçirdiğiyle çocukluk arkadaşı olmuyormuş.Birkaç senede birbirimizi büyütmüşüz,acılarımıza gülmüşüz.Çaresizlik basit bir kelime olamaz,olmamalı.Ben o çaresizliği elimle tutuyorum kim kanıtlayabilir şimdi bana soyut olduğunu...Dakika da ortalama 90 kere atan bir kalbim , günde 25 bin kere kırptığım gözlerim var ama hiçbir şeye sığdıramadığım bu düşüncelerle ne yapacağım bilmiyorum.Neden bu düşünmenin de bir sınırı yok anlamıyorum.Birkaç edebi sözden ibaret değilmiş düşünceler,aklının sınırlarını,kalbinin kuyularını nasıl kelimelere sığdırabilir ki insan.
Kelimeler, bazen insan olsa otursa karşıma anlayabilirler mi sahiden beni...? Hayatımın yokuş yukarı tırmandığım dönemine geçtim farketmeden sanırım, yoksa bu ağrıların başka bir anlamı olamaz.
İnsan illa da uzun yıllar geçirdiğiyle çocukluk arkadaşı olmuyormuş.Birkaç senede birbirimizi büyütmüşüz,acılarımıza gülmüşüz.Çaresizlik basit bir kelime olamaz,olmamalı.Ben o çaresizliği elimle tutuyorum kim kanıtlayabilir şimdi bana soyut olduğunu...Dakika da ortalama 90 kere atan bir kalbim , günde 25 bin kere kırptığım gözlerim var ama hiçbir şeye sığdıramadığım bu düşüncelerle ne yapacağım bilmiyorum.Neden bu düşünmenin de bir sınırı yok anlamıyorum.Birkaç edebi sözden ibaret değilmiş düşünceler,aklının sınırlarını,kalbinin kuyularını nasıl kelimelere sığdırabilir ki insan.
Kelimeler, bazen insan olsa otursa karşıma anlayabilirler mi sahiden beni...? Hayatımın yokuş yukarı tırmandığım dönemine geçtim farketmeden sanırım, yoksa bu ağrıların başka bir anlamı olamaz.
30 Mayıs 2017 Salı
SİZE DANSÖZ İLE BİR ANIMI ANLATAYIM
Tarih : 06.03.2016
Yer : Ankara/ Kızılay
Orada bulunma sebebim sadece doğum günümdü.
Ağabeyimle ailem arasında problemler var konuşmuyorlardı o dönem. O gece dışarı çıkmak için ağabeyimle, yalvar kayar babamdan zor izin aldım. Babam da her şeye öyle izin veren bir adam değildir. Neyse çıktım apartmanın önüne, bizim ki taksiyle aldı beni gittik Kızılay'a. Saatlerce oyun oynadık Sakarya'da. Benim en sevdiğim şeydi o dönemler. Elime bir silah alıp saatlerce zombi öldürürdüm. Saati heba edip çıktık oradan klasik Burger King...
Gel dedi sinemaya gidelim, dedim yok ne gerek var. Yılanım tabi ben de biliyorum akşam içecez. Aldı beni bir bara götürdü. Ankara'da olanlar bilir, Teras bar vardır. Hani Behzat Ç. 'nin kızının kendini attığı yer. Bir bira yuvarladık. Sağımda solumda millet zoom zaten. Boğuldum hadi çıkak dedim. Karanfil'de yürümek bana iyi gelir. Sanki Karanfil töbe töbe. Neyse çıktık bu seferde başka bir bar'a geçtik. Adını hatırlayamıyorum. Oturduk masaya, 70'lik istedi ben de bi gazoz alayım dedim. Ortam pavyon gibi, kadının biri şarkı söylüyor. Ayyaşaın biri istek parça istedi hem de Serdar Ortaç'tan. Allahım diyorum bu nasıl bir yer. Ağabeyim içiyor bana bir şeyler anlatıyor, benim de hiç umrumda değil yalan söylüyor çünkü. Hayatımdan bir gün kayıp sayın okur!
İlerleyen saatlerde kadın "Ben Yoruldum Hayat" adlı parçayı seslendirmeye başladı. Ağabeyim ağlıyor. Üstüme bindirdi yine derdi tasayı rahatladı pezevenk. Sonra demin o ağlayan değilmiş gibi doğum günün kutlu olsun dedi ve içeri DANSÖZ girdi. Dedim bu herhalde bar' a özel. Hayır sayın okur ! Hayır! Bizim masaya geldi. Nasıl dansediyor allahım nasıl dansediyor. Ağabeyimin salyaları nasıl akıyor. Abartısız 1 saat önümde kadın meme show yaptı. Diğerlerini söylemiyorum...
Ağabeyim maaşının yarısını kadının bir yerlerine iliştirdi zaten. 20 TL verdi bana, mal gibi bakıyorum ne olacak diye. Dansöze tak diyor...
Kadın geldi önüme allahım ben nasıl takacam diye düşünürken kadın bana oynamaya başladı. Aldım bir güzel nazik bir şekilde kalcasına iliştirdim. Nasıl ama korkarak tenim tenine değmesin diye kötürüm oluyodum. Kadın çıkardı parayı, meme tak dedi. Yarabbi... Allah affetsin sayın okur! Kadının suratına anlamsız bir şekilde baka kaldım. Baktım son çare bu, parayı iliştirdim memesine. Elim tenine değdi kadının. Hayatımda hiç sevmem ben de bir kadın ve ya bir adamın teninin benim tenime değmesini. Küfür ettim içimden saatlerce. Bok vardı da geldin aferim...
Bu nasıl doğum günü be ?! Bir de ne göreyim. Kadın yolunu bulmuş başka bir masada bir adamla şarap içiyor. O gün ben o kadına bir dua ettim bir dua ettim. Allahım sen bu kadını bu yoldan uzaklaştır , sen onu doğru yola sok diye diye. Ben hayatımda daha böyle bir duayı ne kendime ne de başkasına etmemişimdir. Sonra eve gitmek istediğimi söyledim ağabeyime. Taksiyle eve bıraktı.
Yer : Ankara/ Kızılay
Orada bulunma sebebim sadece doğum günümdü.
Ağabeyimle ailem arasında problemler var konuşmuyorlardı o dönem. O gece dışarı çıkmak için ağabeyimle, yalvar kayar babamdan zor izin aldım. Babam da her şeye öyle izin veren bir adam değildir. Neyse çıktım apartmanın önüne, bizim ki taksiyle aldı beni gittik Kızılay'a. Saatlerce oyun oynadık Sakarya'da. Benim en sevdiğim şeydi o dönemler. Elime bir silah alıp saatlerce zombi öldürürdüm. Saati heba edip çıktık oradan klasik Burger King...
Gel dedi sinemaya gidelim, dedim yok ne gerek var. Yılanım tabi ben de biliyorum akşam içecez. Aldı beni bir bara götürdü. Ankara'da olanlar bilir, Teras bar vardır. Hani Behzat Ç. 'nin kızının kendini attığı yer. Bir bira yuvarladık. Sağımda solumda millet zoom zaten. Boğuldum hadi çıkak dedim. Karanfil'de yürümek bana iyi gelir. Sanki Karanfil töbe töbe. Neyse çıktık bu seferde başka bir bar'a geçtik. Adını hatırlayamıyorum. Oturduk masaya, 70'lik istedi ben de bi gazoz alayım dedim. Ortam pavyon gibi, kadının biri şarkı söylüyor. Ayyaşaın biri istek parça istedi hem de Serdar Ortaç'tan. Allahım diyorum bu nasıl bir yer. Ağabeyim içiyor bana bir şeyler anlatıyor, benim de hiç umrumda değil yalan söylüyor çünkü. Hayatımdan bir gün kayıp sayın okur!
İlerleyen saatlerde kadın "Ben Yoruldum Hayat" adlı parçayı seslendirmeye başladı. Ağabeyim ağlıyor. Üstüme bindirdi yine derdi tasayı rahatladı pezevenk. Sonra demin o ağlayan değilmiş gibi doğum günün kutlu olsun dedi ve içeri DANSÖZ girdi. Dedim bu herhalde bar' a özel. Hayır sayın okur ! Hayır! Bizim masaya geldi. Nasıl dansediyor allahım nasıl dansediyor. Ağabeyimin salyaları nasıl akıyor. Abartısız 1 saat önümde kadın meme show yaptı. Diğerlerini söylemiyorum...
Ağabeyim maaşının yarısını kadının bir yerlerine iliştirdi zaten. 20 TL verdi bana, mal gibi bakıyorum ne olacak diye. Dansöze tak diyor...
Kadın geldi önüme allahım ben nasıl takacam diye düşünürken kadın bana oynamaya başladı. Aldım bir güzel nazik bir şekilde kalcasına iliştirdim. Nasıl ama korkarak tenim tenine değmesin diye kötürüm oluyodum. Kadın çıkardı parayı, meme tak dedi. Yarabbi... Allah affetsin sayın okur! Kadının suratına anlamsız bir şekilde baka kaldım. Baktım son çare bu, parayı iliştirdim memesine. Elim tenine değdi kadının. Hayatımda hiç sevmem ben de bir kadın ve ya bir adamın teninin benim tenime değmesini. Küfür ettim içimden saatlerce. Bok vardı da geldin aferim...
Bu nasıl doğum günü be ?! Bir de ne göreyim. Kadın yolunu bulmuş başka bir masada bir adamla şarap içiyor. O gün ben o kadına bir dua ettim bir dua ettim. Allahım sen bu kadını bu yoldan uzaklaştır , sen onu doğru yola sok diye diye. Ben hayatımda daha böyle bir duayı ne kendime ne de başkasına etmemişimdir. Sonra eve gitmek istediğimi söyledim ağabeyime. Taksiyle eve bıraktı.
29 Mayıs 2017 Pazartesi
ÖTEKİNE MEKTUP
Bugünlerin hakimi korku,
güzelim.
Sanki hep oymuşçasına hem de.
Yazmaktan, konuşmaktan,
kelimelerden...
Bunlar benim değil ki
cancağızım,
pek bi anlamsızlar benim
ellerimde
nasıl korkmayacağım
kullanmaktan!
Bi o kadar da kullanılmış,
yıpranmışlar
sahipsizler gibi...
26 Mayıs 2017 Cuma
21 Mayıs 2017 Pazar
20 Mayıs 2017 Cumartesi
bi bira açtım
bi bira açtım ve girdim kendimi kendim gibi hissetmek için şu platforma
bi bira açtım yasak olsa da yurt odasında
bi bira açtım yasak olsa da yurt odasında
18 Mayıs 2017 Perşembe
13 Mayıs 2017 Cumartesi
Bütün yazarların dikkatine.
Arkadaşlar yazılarınızı yazdıktan sonra, başlangıç kısmından bir yer belirleyerek, yazılarınızın ana sayfada tamamının çıkmaması için alttaki resimdeki eklentiyi kullanın ve "etiketler" kısmına yazar adınızı yazın lütfen. Teker teker uğraştırmayın beni.
İmza: Apartman Yöneticisi
İmza: Apartman Yöneticisi
12 Mayıs 2017 Cuma
ÖĞRENDİM
Hayatın ,sanırım anlatamamak olduğunu söylemek isterdim. Öyle değilmiş...
Oysa sözler ne kadar da eksik.
Oysa sözler ne kadar da eksik.
11 Mayıs 2017 Perşembe
10 Mayıs 2017 Çarşamba
8 Mayıs 2017 Pazartesi
6 Mayıs 2017 Cumartesi
5 Mayıs 2017 Cuma
Randevu-3
+Hissediyor musun?
-Hissetmemem gerekenleri mi konuşuyoruz yoksa herhangi bir şeyden mi bahsediyoruz?
-Hissetmemem gerekenleri mi konuşuyoruz yoksa herhangi bir şeyden mi bahsediyoruz?
30 Nisan 2017 Pazar
SÖZ KALIR MI ?
Korkularımın bana büyük geldiği yerde sığındım cesaretine
Göz gözü görmezken önce ellerim gördü ellerini
Sahi neydi bizden geriye kalacak olan?
Biraz acı belki biraz da sevgi
Göz gözü görmezken önce ellerim gördü ellerini
Sahi neydi bizden geriye kalacak olan?
Biraz acı belki biraz da sevgi
26 Nisan 2017 Çarşamba
Beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar
Sadece filmlerde mi olur?
Gecenin bir yarısı film izlerken bahçeden gelen bir gümbürtü.
Son 1 ayda etrafımızdaki 4 evin soyulması.
Sıra bize gelmesi gerçeğinin en az hayat kadar acı biçimde farkındalığı.
BU BAŞKA
Rüzgarın kirpiklerime deyişini hissediyorum.Nefes verirken çıkardığım o garip sesi...
Ne garip insan dibe en yakın olduğu yerde tüm varlığından haberdar oluyor ancak.
Ne garip insan dibe en yakın olduğu yerde tüm varlığından haberdar oluyor ancak.
25 Nisan 2017 Salı
MENZİLİ UZUN BİR MEVZU 2
Bir edebi roman titizliğinde yaşamak vardı acıları
Bin bir ahenk , betimleme ile anlatmak vardı
Her şey eskiden güzeldi
Sevmek, ağlamak, korkmak...
İnsanoğlu acılarını bile hakkını vererek yaşayamıyor
Her şey eskiden güzeldi
Bin bir ahenk , betimleme ile anlatmak vardı
Her şey eskiden güzeldi
Sevmek, ağlamak, korkmak...
İnsanoğlu acılarını bile hakkını vererek yaşayamıyor
Her şey eskiden güzeldi
24 Nisan 2017 Pazartesi
Var mısın?
Varsın, belgeye dökmeye ne hacet
Neyine gerek kanıt hüsn-ü cemalinin
Pirüpak ellerinin neyine gerek
İliştiği yerde çiçek açtıracak gözlerinin
Neyine gerek kanıt hüsn-ü cemalinin
Pirüpak ellerinin neyine gerek
İliştiği yerde çiçek açtıracak gözlerinin
23 Nisan 2017 Pazar
Dİ'Lİ
Basit bir cümle kurdum di'li geçmiş zamanla
Cümle basitti lakin noktayı o cümleye koymaktaydı marifet
Cümle basitti lakin noktayı o cümleye koymaktaydı marifet
21 Nisan 2017 Cuma
20 Nisan 2017 Perşembe
İKTİSAT'TAN 47 ALMIŞIM
Sıralara yapışmış bedenler, mahmur yüzler bilirim
Bedeni burda fakat ruhu gezgin olan insanlar tanıdım
Bedeni burda fakat ruhu gezgin olan insanlar tanıdım
Öp beni
Yoruldum yine. Koşuşturmacalar ve günlerin hızlanmış olarak geçişi bir tek aklımda kalan. Bir de uyumalarım.
18 Nisan 2017 Salı
İRASYONEL SOKAK
Daha doğmadan başlayan bıçkın acılarımı çıkarır oldum
Salt bir karanlıkta kaldım
Elimde sönmeye yüz tutmuş sigara
Eş maliyet doğrusu ve optimum girdi bileşimi
Sermayesi, emeği, işçisi
Salt bir karanlıkta kaldım
Elimde sönmeye yüz tutmuş sigara
Eş maliyet doğrusu ve optimum girdi bileşimi
Sermayesi, emeği, işçisi
9 Nisan 2017 Pazar
4 Nisan 2017 Salı
SEPTOM
Yaramaz bir çocuk gibi yağmurun altında saatlerce ıslanıp hasta olursun, ateşli anlına hızır gibi yetişen Anne eli soğukluğu olur ya, seninle göz göze gelince ruh parçam, ben de o hisleri uyandırıyorsun.
Manzaramdaki Çiçek
Karşımda manzara aklımda sen, neler olup bittiğini ah bi bilsen. Seni düşünürken zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorum *Seni düşündüğümde gökyüzüne kadar zıplamak istiyorum.*
2 Nisan 2017 Pazar
üçyüzaltmışbeş
Bitti işte,
Tüm umudum, sana olan tüm bağlılığım beraber kurduğumuz hayallerimiz yok artık .
Tüm umudum, sana olan tüm bağlılığım beraber kurduğumuz hayallerimiz yok artık .
1 Nisan 2017 Cumartesi
BED-HAH & BA'DE : 1
Geride her şeyi
bıraktığın gün büyürsün. Arkana döndüğünde seni oraya bağlayacak bir şey
olmadığının farkına vardığın gün, ruh parçam, işte o gün büyürsün…
KİMSE YOKTU BEN DE KENDİMİ VURDUM.
Bugün yine hangi acının üstüne yattım ki katlanılamaz bir
hal almaya başladı her şey. Ağlayamaz, sevinemez oldum. Hisselerimi kaybettim
ve hiçbir şeye tepki veremez oldum.
"ABİ" HİÇ KAPANMAYACAK YARALARIM
İlk defa kardeştik saat 04.00 sularında. El ele verip koştuk Karanfil sokaklarında. Alkoldü şisede durduğu gibi durmayan. Onlar unuttular koştuğumuz boş sokakları bense inadına hatırladım. Başkalarının yüklerini amele gibi taşıdım .
30 Mart 2017 Perşembe
Toparlanamayanlara Selam
Çok oldu öyle değil mi içimi dökmeyeli?
Kelimeleri birleştiremiyorum, toparlayamiyorum kafami. Nerede kaldim neler yapacagim bilmiyorum..
Kelimeleri birleştiremiyorum, toparlayamiyorum kafami. Nerede kaldim neler yapacagim bilmiyorum..
29 Mart 2017 Çarşamba
Bir Yıldız Ve Bir Gezegen
Uzun bir yola girdiler. Altlarında yıldızlar, üstlerinde gezegenler dolaşıyordu. Baktılar evrenlerine son kez. Her aşkın ayrı bir evreni vardı çünkü. Kadın, yıldızları gösterdi. Yere eğildi ve en çelimsizini aldı eline diğerleri kayıp giderken.
28 Mart 2017 Salı
27 Mart 2017 Pazartesi
MENZİLİ UZUN BİR MEVZU
Yavaş-yavaş dönen dünyayı yüküyle durduruyor insan,
Akıp giden zamana karsı çıkamayan,
Güneşi batırıp, geceye mahkûm kalan.
Sahnesiz
Hayata karşı vals ederken, kulaklarımda paslı tellerden acılı bir keman sesi yükselir. Defalarca söylemiştim size, Bu senfoninin notaları benim eserim.
25 Mart 2017 Cumartesi
yorum yazmayın
Hayal kurmak ve bir hayal sahibi olmak, sonra o hayali hedef olarak atamak ve o doğrultuda bir yol haritası çizmek çok güzel gerçekten.
21 Mart 2017 Salı
Sınırsız
Bir fotoğraf
Önümde duruyor
Zamana karşı
Bulanık çıkmışsın
Işıkta kutsallığı var anın
Dolanmış aşkına.
20 Mart 2017 Pazartesi
yorum yazın
Kanıyorum. Bu yazıyı okuyan bütün arkadaşlarımdan vakit ayırıp yorum
yazmalarını istiyorum. Zihninizden geçen herhangi bir şeyi yazabilirsiniz; bu yazıyı okuyunca aklınızda beliren bir anı, bir şarkı sözü, bir mısra...
7 Mart 2017 Salı
Hadi bunun ismi de `Departure (Home)` olsun
Aylar oldu sahip olduğum birçok şeyi arkamda bırakıp yeni bir hayata başlayalı. Yeni bir sayfa açalı desem daha doğru bir ifade olur sanırsam, hala o sayfaya bişeyler karalama gücünü bulamamış şekildeyim uzun zamandır.
6 Mart 2017 Pazartesi
Körelmiş Kelimeler
Hâlâ söyleyecek çok şeyim var.
Geçmeyen, dinmek bilmeyen bu acıyı bir ömür anlatsam yine de sanki bir yerlerde bir şeyler eksik kalacakmış gibi hissediyorum. Nasıl anlatacağımı bilemediğim, kelimelerini seçemediğim, yaşadığım bu tarifsiz acıyı hangi kelime tam anlamıyla karşılayabilecekti?
Geçmeyen, dinmek bilmeyen bu acıyı bir ömür anlatsam yine de sanki bir yerlerde bir şeyler eksik kalacakmış gibi hissediyorum. Nasıl anlatacağımı bilemediğim, kelimelerini seçemediğim, yaşadığım bu tarifsiz acıyı hangi kelime tam anlamıyla karşılayabilecekti?
1 Mart 2017 Çarşamba
Gülmenin Anlamı Üzerine (Felsefe Yazıları-3)
Henri Bergson. FFSK (Fransız Filozoflar Spor Kulübü) formasıyla
19. yüzyılın ikinci ve 20. yüzyılın ilk yarısında top koşturarak irregular bir
okul hayatı geçirmesine rağmen, adını yeşil sahalara kazımış ve konu zaman
algısı, bilginin erişilebilirliği ya da tipsiz düşünürler olduğu vakit adından
söz ettirmeyi başarmıştır.
24 Şubat 2017 Cuma
Vazgeçiş
Sessiz sakin adımlarla boş bir caddede ilerliyordu. Sağda solda dükkanların tabelalarından yüzüne yansıyan kırmızı renkteki leon ışıklardan rahatsızdı. Derin bir iç çekti. Bu iç çekişlerin sonu hep vazgeçişlerinin başlangıcıydı. Onun, vazgeçişi barındıran güzel bir geçmişi vardı.
11 Şubat 2017 Cumartesi
Ben geldim
“Bütün ölememişliklerini tek seferde
öleceği gibi, bütün ağlayamadıklarını tek seferde ağladığı gibi, bütün sahip
olduklarını tek seferde yitireceği gibi. Yorulmaz insan bazen. Yorulmaz,
yorulmaz, yorulmaz. Sonra birden bire yoruluverir.”
Buruk
Gözlerimi açtığımda başucumda onu
bulacağımı bildiğim için bu yola girdiğimi hala kabul edemiyordum. Ona bakmanın hala beni hayatta tutan tek şey olduğuna inanamıyordum. Onun
yaralarına baktıkça kendiminkileri kapatıyor, akan göz yaşlarıyla ruhumu
yıkıyor, bütün günahlarımı sil baştan temize çekiyordum.
6 Şubat 2017 Pazartesi
1 Şubat 2017 Çarşamba
29 Ocak 2017 Pazar
Bilinmezlik
“Herkes okusun der bu çocuk ve kendini kurtarsın. Çocuk okur fakat kendinden kurtulamaz.”
28 Ocak 2017 Cumartesi
25 Ocak 2017 Çarşamba
20 Ocak 2017 Cuma
18 Ocak 2017 Çarşamba
Açgözlü İnançlar
Karakterimin temellendiği değerlerden dolayı olsa gerek; ben, bir insanın ne olursa olsun doğruyu söylemesi gerektiğine inanıyorum.
7 Ocak 2017 Cumartesi
Eksik kalanım
Eksik bir şeyler var. Tam kestiremediğim, yerini ise katiyen dolduramadığım. Kimi zaman huzur diyesim geliyor, kimi zaman sevilmek. Bazen ise sevmek diyip susuyorum. Özlüyorum; birilerini, bir şeyleri. Neyi ya da kimi sorularının cevabını bulmaya korktuğumu özlüyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)