"Kelimeleri daha önce öyle yerlerde
kullanmış oluyoruz ki, kirletir diye korkuyoruz duygularımıza dokunursa."
Çok düşündüm, çok yerlerde dolaştım,
kitaplar okudum, şiirler yazdım. İçimden taşanlar, dönüp dolaşıp tekrar kendime
sızarsa boğulurum korkusuyla sizlerin karşısına “gelmiş bulundum.” Sen
bilmezsin ama ben bugüne kadar kelimelerin duygularıyla teması sana olan
hislerimi kirletir diye seni hiç kimseye anlatmadım. Seni, sana hissettiklerimi
istediğim gibi anlatabilmek için binlerce kitabın kapağını açıp içlerinde sana
layık kelimeleri aradım. En güzel kelimeyi bulamama korkusuyla hiç başlamadım. Sana
karşı hissizleşmeye, senden vazgeçmeye başlayınca ya da alengirli cümleleri bir
kenara bırakayım en güzel kelimenin sana değmediğini sen kanıtlayınca bir
korkuyu daha geride bırakıyormuş insan. Karakterimdeki son rötuşunun bu
olacağı öngörülemezdi diyerek kendimi rahatlatmak istesem izin verir misin?
Tehlikeni sezmedim desem, değmediğini fark etmedim desem, güçlüydüm ve kırılmadım
desem çatlaklarımdan akanları kimse görmeden siler misin? İnsan sanıyor ki acının
kaynağı olumsuzluk eklerinin keskin uçlarından geliyor. Vazgeçememek ve
unutamamak Cemal Süreya’yı, Ahmed Arif’i şair yapıyor. Birini unutunca,
birinden vazgeçince hissedilen acı bıçak gibi kesiliyor. Nereden bilebilirdim
en keskin bıçaktan beter keseceğini? Hiçbir şeyi hatırlamıyorum sana dair, bu
durum içimi çok acıtıyor. Çayını kaç şekerli içerdin? Kahveni nasıl severdin? Yıldız
kayınca güler miydin? Sigaranın külünü nasıl dökerdin? Yağmur yağınca ürperir miydin?
Sanki hayatıma hiç girmemişsin gibi, sanki yaşamamışsın gibi. “Daha ne
istiyorsun?” dediğini duyabiliyorum. Yahu ben tanrıya yıllarca seni bana
getirmesi için sonra seni bana unutturması için sonra seninle güzel anılarımı
hatırlatması için dua ettim. Ne istediğimi bilen birine benziyor muyum? Senin
dar kalbinin alabileceği duygular olduğunu sanmıyorum ama her hücrenle bir
duyguyu hissedince her hücren o hissin değişimleriyle boğuşmaya başlıyor, her hücren
kadar yalnız, her hücren kadar savunmasız, her hücren kadar özlem dolu günlerle
baş edemiyorsun. Her hücrem kendini unutmuş halde şimdi, sanki ben bu hayata
hiç girmemişim gibi. Sanki hiç yaşamamışım gibi. Bir insan birini sevme konusunda
ölü birinden daha az hayatta hissedebilirmiş gibi.
Seninle yaşadığım zamanları hatırlamasam da
seni sevmenin nasıl hissettirdiğini hatırlıyorum ara sıra. Sana karşı taşıdığım
zırhımı bir kenara bırakıp çocukluğumla göz göze filan geliyorum. Bir o zamanlar
sana karşı olduğum kadar savunmasızdım. Şeker filan verenlere “Bu numaralar
eskidi” bakışları attığım hızlı zamanlarımı çok anlatmıştım sana, dinlemiş
miydin? Bacağımdaki izi hatırlamıyorsun değil mi? Seni sevmek aynı çocukluğum
gibiydi. Salıncaktayken gökyüzüne değecek üzere olmam gibi, anneme sarılmak
gibiydi. Hiç sahip olamadığım en yakın arkadaş gibi, ağladıktan sonra uyunan
uyku gibi, kitabın sonunda sayfaya düşen bir damla yaş gibi, ıslandıktan sonra
sıcacık giyinmek gibi, defalarca kez izleyip sonunu bildiğim en sevdiğim filmin
ağlatan sahnesi gibi, iç çekmek gibi, sıkıldığında kaçmayı istediğin şehir
gibi, yeniden başlamak gibi, özlemek gibi, dedemin aldığı çikolatalar gibi,
birinin en sevdiğim şarkıyı mırıldanması gibi, sevdiklerim hala hayatta gibi,
sarhoşken sarılarak yürümek gibi bir şeydi. Gerçekten yürütebilmeyi denedim,
seni hak etmeyi denedim, iyi bir sevgili olmayı denedim, kendimi sana
sevdirmeyi denedim. Ne yazık ki bir şey sana bağlı olmayınca çok isteyince de
çok özleyince de olmuyormuş. Aynı bugün gibi soğuk bir gündü biliyorsun,
kazağını ben ince giyindim diye bana vermiştin. Ben, ısınsın diye senin ellerini
tutmak için tutunduğum her yeri bırakıp sana avucumu açtım. Sen de tutmak yerine
kayıp gitmeyi ve beni de boşluğa itmeyi tercih ettin. Ne diyebilirim ki sana? İyi
bok yedin.
Aramıza hoşgeldin
YanıtlaSilhoşbuldum
SilYazısına, orjinal, ilgi çekici soyutlamalardan mürekkep bir girişle başlayan yazar, "Blogun aranan kanı" olduğu izlenimini veriyor.
YanıtlaSilFakat klasik ve okumaya çok alışık olduğumuz bir basitlikle okurlarına "hea yok la, bildiğimiz, eski sevgilisine atarlanmaya gelen blogçulardan bu ya" dedirtiyor.
Hogeldiniz efenim.
Teşekkür ederiim
SilBir küçük bok böceğine bakma sen bence anlatımınla ve kelime seçimlerinle şimdiden farklı bir yer edindin. Hoşgeldin sayın yazar.
YanıtlaSilTeşekkürler sayın Tapsız.
Sil