22 Haziran 2020 Pazartesi

Samantha'nın Ayak İzleri

 Yürüyorum. Hava kararmak üzere. Devasa, uçsuz bucaksız bir ormandayım. Yürüyorum, kar yağıyor ve kuşlar cıvıldıyor.

 Şaşırıyorum, "Kuşlar cıvıldar mıydı kar yağarken?" diye soruyorum kendime. Beni duymuş olacaklar ki "Kuşlar asıl kar yağarken cıvıldar" diye cevap veriyorlar. 

 Bileklerime kadar batıyorum artık yürürken. Ayakkabıma birazcık kar kaçmış. Ama sorun etmiyorum. "Neden buradasın?" diye cıvıldıyor kuşlar.

 Sahi neden buradayım, diye düşünüyorum. Ben düşünürken kar hızlanıyor. Bir an düşecekmiş gibi oluyorum, o an fark ediyorum kardaki ayak izlerini. Hatırlıyorum.

 "Onun için" diyorum, "Samantha için buradayım." "Samantha kim?" diye soruyor kuşlar, meraklı bir şekilde cıvıldayarak. "Görmediniz mi onu? Buradan geçmiş az önce." diyorum. Fakat tarif edemiyorum. 

 Şaşırıyorum, "Nasıl tarif edemem" diye. Biraz da kızıyorum ve duraksıyorum. Kar biraz daha hızlanıyor. Samantha'nın ayak izleri karla dolmaya başlıyor. Panikliyorum, pes ediyorum, yürümeye devam ediyorum.

 Biraz üşüyorum. Karların içinde yürürken dizime kadar batıyorum. Ayaklarıma giren karları hissetmiyorum artık. Hissedemiyorum zira ayaklarım uyuşmuş. Hafif bir titremem var. Kuşlar yine cıvıldıyor.

 "Özlediğim için" diyorum. Kuşlar anlamamış gibi tekrar cıvıldıyor. "Nasıl anlatsam size, kalbinizde yanan bir sobanın bütün vücudunuzu ısıtması gibi bir şey. Odunların çıtırtıları anıları hatırlatıyor size mors alfabesiyle. Biraz nostaljik bir his, zira olmuş olanı özlersin, olabilecekler için de heyecanlanırsın" diyorum.  

 Bir tanesi şakıyor, merak dolu. "Sahi, kimi özledim" diye soruyorum ben de kendime. Duraksıyorum. Az önce adı aklımdaydı diye kızıyorum zihnime. Ayak izleri yok olmak üzere. Pes ediyorum, yürümeye devam ediyorum.

 Kar, tipiye dönüşüyor. Belime kadar batmış durumdayım artık. Uzuvlarımı hissetmiyorum. Kalbimdeki soba söndü. Odunları çürüyor. Anlayamıyorum. "Soğuğun çürümeyi engellemesi gerekmiyor mu? En azından geciktirmesi?" diye düşünüyorum. Kuşlardan ses seda yok. En son ne zaman cıvıldadılar? Hatırlamıyorum. 

 Başımı eğiyorum. Karlar ayak izlerini örtmüş. Artık yoklar. Ama nasıl güzel, nasıl rahat duruyorlar. Annemin henüz yıkadığı bembeyaz çarşaf gibi.

 Yorgunum. Esniyorum. Duraksayıp önce arkama, sonra önüme bakıyorum. Hiçbir şey yok. Bembeyaz. 

 Birazcık dinlenmek istiyorum. Kısa bir şekerleme. "Her ne yapıyorduysam, uyanınca aklıma gelir, kalkınca devam ederim. Hem belli mi olur, belki de unuttuğum şeyi rüyalar hatırlatır" diyorum. 

 Karların üzerine uzanıyorum. Bacaklarımı gövdeme çekiyorum, kollarımla bacaklarımı sarıyorum. 

 Kar tanelerindeki melekler bembeyaz, sıcacık bir yorganla üstümü örtüyor. Bir tanesi alnıma iyi geceler öpücüğü kondurmadan önce kulağıma fısıldıyor. "Neden buradaydın küçüğüm?" 

 "Bilmiyorum" diyorum. "Hatırlamıyorum. Zihnim artık bembeyaz."






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder