27 Şubat 2015 Cuma

Bir Bahis Uğra Bize

Bir bahis uğra bize
Bahar gibi gel, yaz gibi gel
Gözlerin benden başkasını görmesin
Beni bir an sev bir ömre bedel
Kaderim ağlarını sensiz örmesin

Evren Sözünü Tuttu

Kulağımda bir kaç nota,elimde sigara ve dudağımdan dökülür son sözlerimiz. Evet bizim şarkımız çalıyor yanlış duymuyorum.

25 Şubat 2015 Çarşamba

Başlama

 Başlıyım mı yine anlatmaya, O'nun beni kaç kere terk ettiğinden, ya da nasıl terk ettiğinden, ya da ne söyleyerek terk ettiğinden?

24 Şubat 2015 Salı

Acının Yağında Kavrulanlar Diyarı

Hani acının değerini yanan dilimizden, kızaran yüzümüzden ve ateş basan kulaklarımızdan anlıyorduk? Ben yıllardır kalbimin ağrısından, aldığım nefesin beni boğmasından anlıyorum.

Anlamadığım

En güzel şiirlerimi yazdığım yerlerden birindeyim. İlham kaçınılmaz yine. Çok eski şarkılarım kaldı çalma listemde sadece, geçici heveslere elveda dedim. Bi de metroya inerken yanlışlıkla indirdiğim bi şarkı.

Sen ve Kadehler

Ne güzel yuvarlandı kadehler
Yuvarlandıkça aklıma sen düştün
Senin aklıma düştüğün her an yuvarlandı kadehler

22 Şubat 2015 Pazar

üşümeyi bile beceremeyen küçük bedenlerimiz

"Her şey sıcak bir yaz günü başlamıştı." diye başlamayı ne kadar çok istesem de yapamıyorum.

Acının Karası

Bayım, bu gece sizinle yemeğe çıkalım ve sohbetin dibine ulaşalım. Ama bir şartla; acılarımızı şarap kadehlerine dolduracağız bu gece.

kazandibi dedi dersiniz

 "Sözlerine değer verdiğim bir insana gittim dedim ki, o insan da aynı dertten muzdaripti, "Sen içindeki O'nu saldın, bu durumu atlattın, nasıl attlattın, nasıl saldın onu içinden?" Bana dedi ki,

yaşanıyormuş

Sen ki bir zamanlar hep kalacağına inandığım sevgili, güneşe en yakın olduğum tarihtin. Evrenin altı üstü, yeri göğü bizden ibaretti. Hatırla 'Şu yıldız bizim olsun' diyemedim hiç sana. Her şeyiyle bizimdi gök, evlatlarımızı nasıl ayırırdım?

21 Şubat 2015 Cumartesi

Gecenin İsyanı

Bir şeyler yolunda gitmiyor. Hayatlar da , şarkılar da , ülke de ,insanlar da .. İğrençleşiyor bu insan denen varlık. Maymundan geldiysek gorile doğru gidiyoruz sanırım. Böyle vahşilik onların doğasında bile yoktur gerçi.

En Beyaz Günaydın

"İşte en güzel sabah bugün. Ellerin belimi sahiplenmiş nefesin ise saçlarımla oynuyor. İçimdeki tüm buzlar eriyor sanki yavaş yavaş. Cehennem ateşi gibiyim adeta...

20 Şubat 2015 Cuma

İstek Parça

Haftalar önce güzel bir lokantadan çıkarken cebine sıkıştırdığı peçeteyi çıkarıp masasının üzerindeki en sevdiği defterinin yanına koydu genç kadın.

Nefha-i İlahi

Üfle, üfle o neyden
Ki deysin nefesin bana
Uzunca bir üfle sevgilim
Ki hayat bulayım senden

Küfre İman

Küfretmek istiyorum.
Aile var, aile var olmaz, biliyorum
Ama çelişkiler de var,
Ahmet Kaya haklıydı
Geodude ırkçı bi pezevenkti
Tahmin etmeliydim

Upuzun Bir Koridor

  Upuzun bir koridordaydı kazandibi. O kadar uzundu ki, sonunu göremiyordu. Ayak bileklerine kadar gelen dumanlar bütün koridoru kaplıyordu.

19 Şubat 2015 Perşembe

geceden artan

Kaç saattir yürüyorum bilmiyorum. Asırlardır yolda gibiyim. Yorgunum be adam.

Gönüllü Esaretim Üzerine

Nerden bilebilirdim ki alacağım sonraki her nefesin içinde senin olacağını?

Sıradan Bir Gece

Ellerim tutmuyor bazen. İzmarit dolu kül tablalarına karşı oturduğum gecelerde titriyor ellerim.

hoş gel

Bu gece seni soruyorum gördüğüm herkese. Yüzüme boş boş bakıyorlar sanki ne dediğimi anlamaya çalışır gibi.

17 Şubat 2015 Salı

"Aldırma"

Yollara kum gibi serilen
Şehrin şehvetten yoksun bakışları
Mecalsiz, kehle yüklü, günbegün eskiyen
Bir matemdir kumları eşeleyen
Zamanın şehri beyabana düzdüğü

Hangimiz Daha Özgür ?

  Hikayesi yine ve yeniden yarım kalmış arafta bir adamım tren garında.

Pembe yapraklı kış çiçeği

Ağlama krizi ile gülme krizi. 
Şu iki hastalık arasındaki o ince çizgide ben varım işte. 
Boşluk krizi. 

Son tını



Ben seni hala seviyor muyum yoksa vazgeçemediğim bir alışkanlık mısın ?

16 Şubat 2015 Pazartesi

Dert Faslı


       Dert olur.
     
       Öyle bi' olur ki... Kimseye anlatamazsın. Boğazında yutulamayan lokma gibi takılır kalır, suya ihtiyaç duyarsın kolayca gitmesi için... Bulamazsın.

15 Şubat 2015 Pazar

Okyanus

Bembeyaz kağıtların üzerindeki siyah leke gibi hissediyorum kendimi. 
Sanki şu lanet olası dünyayadaki bir gerizekalı benmişim gibi!

"Acı"msanamaz

Acının olduğu her toprağa, o topraklarda yaşayan her millete ve o milletin talihsiz tüm bireylerine karşı bir bağlılığım vardır.

Kadın







Toprağa tutunmaya çalışan çiçeklerden farkımız yok şu hayatta. Öyle bir hayat ki bu ertesi gün bizi hangi acının,mutluluğun,sevincin beklediğini bilemiyoruz maalesef ki.

Yazılmamış Bir Şiir

Demek senmişsin dilimin ucundaki kafiye
Seni görünce böyle çözüldüğüme göre.
Şimdi ne zaman şiir yazamamaktan yakınsam
Yüzün gelecek gözümün önüne.

14 Şubat 2015 Cumartesi

Eskilerden Bir Yazı..

Her duygunun biz insanların hayatında bir yeri var. Aslında duygularımızı bazen çok boşluyoruz. Özellikle de bize olumlu etkisi olan duygularımızı.

13 Şubat 2015 Cuma

Başka Yer Başka Zaman, Sensiz Ömrüm Olsun




 24 Eylül 1996'da doğduğumda adımı Mehmet Burak koymasaydı ailem, duymamış olsaydım adımı senin ağzından.

11 Şubat 2015 Çarşamba

Çorman Karman

Canım big mac çekti. Aslında bu yazıya böyle başlamayacaktım ama reklam etkisi.

Sevmek, Karın Tokluğuna

Bir kış sabahı Ankara'da
Gözlerin güneşim benim.
Evet, artık gökyüzünden vazgeçtim.
Yanacağını bile bile gözlerimin
Sabahları tek sığınağım sendin.

10 Şubat 2015 Salı

Öldürüldük Sevdiğim

Olamazdı böyle bir son.
Yanlıştı.

Saklı Bahçemdeki Aşk



Hiç kimse.. Belki düşünce alemimin kesiştiği
Her yokluğunda, hapisteki ruhumun tükendiği
Saf kalbimin deli ızdırabını Aşkla çektiği
Bir kimse.. İsmi geçince odağımın değiştiği

Sizli Benli

- Ne demek istemiyorum ?

- Bakar mısınız bayım ? Benim sizin isteğinize ihtiyacım yok ki. Ben istersem severim ve istersem siz zaten benim olursunuz. Bakınız yıllardır hayatınızdayım. Şimdi ne demek istememek. Küstahlıktır bu. Karşıma geçip terbiyesiz gülüşlerinizi kendinize saklayın lütfen. Ben bir kere kalbime almışsam eğer o yerde adam gibi duracaksınız erkek gibi değil. Kaçmayacaksınız. Öyle istemiyorum demekle olmaz bu işler. Sizi çok şımartmışlar galiba ama bizim buralarda böyle gevşekliklere yer yoktur. Bir kere girmişseniz o kalbe iki cümleyle çıkmak olmaz. Madem çıkacaksınız o zaman istemiyorum değil "SEVMİYORUM" diyeceksiniz. Bahane üretmek adamlığa sığarmıymış.

+ Bahane değil bunlar şuan hazır değilim sadece .

- Peki o zaman keyfinizin kahyasıyla iletişime geçeyim ben. Madem bu kadar kolay bu işler biz onunla konuşuruz. Hatta ilişkiyi de ben onunla yaşayayım isterseniz. Onunla falan öpüşürüm gezer tozarım olur mu acaba ?

+ Saçmalıyorsun

- Saçmalamak ? Şimdi ben saçmalıyorum yani. O kadar seviyorum diyin siz sonra istemiyorum diyip yıkıp atın ama saçmalayan ben olayım. Oh ne ala mualla .. Yok ya ben kime konuşuyorum zaten salaklık bende haklısınız. En iyisi ben susmalıyım içimden saçmalarım . Hatta ben en iyisi istemiyim sizi . Beni istemeyen biriyle ne işim olur benim . Ben en iyisi gidiyim kıymet bilenlerle olayım . Hatta mantık ilişkisi en temizi değil mi ? Siz böyle yaparsınız. nasıl olsa. Bu işte saçmalık değildir. Sevmediğiniz bir insanla vakit geçirmek kadar doğal bir şey daha yoktur size göre. Hatta beni de kandırmışsınızdır o sevgi sözcükleriyle. Ama işte saflık bende ne güveniyorsun sen elin adamına. Neyse tamam ya susuyorum ben.

+ İyi geceler. Kendine iyi bak.

- (Ulan köpek gibi severken nasıl gidiyim ben. Uzatsana konuşmayı . Bu kadar kolay olmamalı ya . Biz bir cümleye sığamayız. İstemiyorum kelimesi yakışmaz bize. Tamam saçmalıyorum sana bayım demek sizli konuşmak bile saçma ama  sen beni hani böyle sevmiştin . Susma ! Bir şey desene . Geberiyorum burada ağlamaktan. Tutsana kollarımdan gitme vazgeçtim desene. Seviyorum desene öpsene. Valla düzelirim unuturum bunları. Yarın kahvaltı falan ederiz hatta tamam dışarı çıkmayalım evde oturalım ama gitme ne olur yalvarırım sende gitme be adam. Daha iki gün önce seviyordun ya beni bir daha sev.Böyle kolay vazgeçen tekrar kolayca sever.  Yada sen sevme ben yeterim bize tamam ona da tamam. Kabul ediyorum seni her şeyinle her şekilde. Yine kız azarla beni. Gecenin bir vakti ara sabaha kadar konuşalım uykusuz giderim işe sorun yok. Ama sen gitme .  Sen gidersen ben ben olamam bana yeni bir ben yarattırma. Beni başka hikayelerin baş kahramanı yapma. Bırak başlamışken bu masalı mutlu bitirelim. Kapatma kapılarımızı .Sayfalarımızı. Kapağımızı..  )    

-Neyse o zaman kendinize iyi bakın bayım..

9 Şubat 2015 Pazartesi

Geçmişten Gelen Mutluluk Kokuları

 Mutsuzluk buram buram eserken hayatımda geçmişten aklımda yer edinmiş o mutluluk kokularını duymaya çabalamakla geçti günlerim. Kimi zaman bir adamın geçmişten gelen kokusu dolarken burnuma, kimi zaman da acı bir tat gelir midemden o eski günlere dair. Şimdilerde şanslı günlerimdeyim sanırım. Burnuma dolan bu çikolata kokusu tanıdık. Geçmişten mi doluyor acaba burnuma bu koku ayırt edemiyorum. Sadece geçmişten gelen bir aşinalık mı yoksa gerçekten buram buram kokuyor mu hayatım onun çikolata kokusuyla? Hangisini istiyorum ki ben? Özlediğimi mi? Gerçek olanı mı? Gerçek mi acaba gerçekten? Yoksa burnuma dolan bu koku sadece geçmişten gelen küçük bir esinti mi? Bugünü, şimdiyi, gerçek bir çikolata kokusunu, o kokuyla sarılmış boynunu istiyorum, biliyorum.
Başım omzunda, çikolata kokusu burnumdayken bile ayırt edemedim. Acaba geçmişte miydim? Bugünde mi? Belime sardığı kolları, saçımla oynamaları, öpüşleri gerçekti dimi? Peki ya dokunuşları, onlarda gerçek miydi? 
İlk defa yanımda heyecanla bir şeyler anlatıyordu geçmişten gelen tatlı anılar olamaz bunlar. Biliyorum bu sefer gerçekti. Gerçek olmak zorundaydı. Bizim böyle tatlı bir geçmişimiz yoktu nasıl geçmiş esintisi olsundu ki. Düşündükçe daha iyi anlıyorum. Her şeyiyle gerçekti yanımda. Kokusuyla, sesiyle, gülüşüyle.
Alaycılığını özlemişim sanırım. Bir de uyuzluklarını. Ama en çokta beni sevmeyişini özlemişim. Beni sevsin diye kıvranmayı özlemişim. Sevmeyeceğini bile bile. Ait hissetmeyi isteyerek, hissederek ama ait olmayarak sevmeyi özlemişim. Kabul ediyorum. Onu özlemişim. Her şeyiyle. Ama en çokta geçmişten gelen o çikolata kokusuyla özlemişim. 

Gerçekten gelmiş. Burnuma dolan o kokular esinti değilmiş, Hayal hiç değilmiş. Geçmişten getirdiği mutluluk kokularıyla iyi ki gelmiş.

Yorgunum Ve Ağrılar

     Takıyorum kulaklığı,
     Özellikle üzüldüğüm gecelerde, ağladığım zamanlarda sırf birazcık daha fazla kendimi üzmek için. Geçsin diye değil, acımı yaşayacaksam dibine kadar yaşayayım diye. Neşeli şarkılar geldiğinde değiştiriyorum, duymak istemiyorum çünkü o an. O an ne kadar üzülmeme katkıda bulunacak şarkı varsa onları buluyorum. Önce dalıyorum. Karanlık biliyorum ama dalıyorum karanlıkta... Gözlerimi kırpmadan karanlığa bakıyorum. Kulaklıktan gelen şarkıların acı sesiyle canımın acıdığını biraz daha hissediyorum. Biri vurmuyor, kendimi kestiğim de yok fiziksel olarak değil ama içimin acıdığını hissediyorum.

     Sessiz olmaya çalışıyorum. Sessiz ağlamaya çalışıyorum daha doğrusu. Bu işi yaparken. Hiç hüngür hüngür ağlamamalıyım. İçime akıtmalıyım aynı zamanda. Daha çok canımı yakmam gerek. Sesin çıkma ihtimaline karşın yastığa gömülüyorum... Gözlerimi kapatıyorum.

      Bir süre sonra gözlerim acıyor ve başım zonkluyor. Ama içim geçmek bilmiyor. İstediğimi elde ediyorum. Kendime acı çektiriyorum. O yastık,o geceler, o kulaklık benim ağladığımı biliyor. Bilenler cansız, bilenler yorumsuz... Bu bana iyi geliyor. Bilmemeleri güzel. Güzel olduğunu, ağlatanların bildiklerinde umursamadıkları zaman idrak ettim.

       Sonra uyuyorum galiba... Bir ''acı çekme gecesi'' daha şahane bi' şekilde son buluyor. Bir gün gerçekten son bulacak, değil mi ?


 
     

Bir İkilem, Bir Yolculuk

Benim bir ikilemim var. Hayatıma öyle hakim ki sanki benim bir ikilemim yok da ikilem benim hayatımı yaşıyormuş gibi. Evet evet, tam da böyle. Hiç kendim olamıyorum. Kendimi aradığım yolda bir o yana, bir bu yana savrulup duruyorum. Hayatım bundan ibaret. Her an bunu yaşamak ve arada kaldığım bazı anlarda bu arada kalmışlığın ıstırabını çekmek zor elbet. Ama her şey durulup kendime döndüğümde, gece olduğunda mutluyum. Bugün yine kendimi anlamaya çalıştım, evet, o zaman bugün amacına ulaşmıştır. Bugün yine içimde gizli olduğuna inandığım o cevhere doğru yolculuktaydım.

Yeterince açık yazmadığımdan hasılı bir çoğunuz kasdettiğimden farklı şeyler anladı, eminim, ama umrumda değil. Neye ihtiyacınız varsa onu anlayın. Siz de size giden bir yol yapın bu okuduklarınızı ve hayatınızdaki diğer her şeyi. Siz de içinizdeki cevhere doğru yolculuk edin okurken. Yazar amacına ulaşmıştır. 

Yine kelimeler isyan etti derdime,
Anlatamadım yine.

"Ölüler Aldatılmaz"

 Ne yazacağımı bilmiyorum, ama yazmak istiyorum. İçimdeki zehri akıtmak, biraz olsun rahatlamak istiyorum. Kendimden mi kaçıyorum senden mi? Kaçacak bir "sen" kalmadı artık, neyden kaçıyorum? Kendimden sanırım, bilmiyorum.
 Eskisi kadar yazmıyorum seni. İçimdeki Sen'in şiddeti mi azaldı acaba? Büyük depremden sonra gelen artçılar sona mı erdi yoksa? Artçı mıydı o minik depremlerin adı? Coğrafyayı sevemedim bir türlü, bilirsin. Ebesinin nikahındaki dağları, tepeleri, nehirleri, gölleri, yerin bilmem kaç metre altına gerçekleşen şeyleri ezberleyemedim bir türlü.
 Ne kadar ağladın benden sonra? Ne kadar güldün? Ne kadar somurttu yüzün? Kaç kere andın beni arkadaşlarının yanında? Sen de benim gibi, benden bahsederken gülümseyip, anlatacağın şey bittiğinde de yavaş yavaş karanlığa boğuldun mu? Gözlerin boşluğa kaydı mı? Geçmişteki Biz gözlerinin önünden geçti mi?
 Büyükler derler ya hani, insan tam ölüm anında hayatını gözlerinin önünde bir film şeridi gibi izlermiş diye, gözlerimin önünden kaç kere film şeridi gibi geçtin biliyor musun? Binlerce kez gözlerimin önünden geçtin, binlerce kez öldün içimde. Her bir ölümün diğerinden daha da üzdü belki de.
 Psikologlardan nefret ederim. Bana kandırma, saçma bir meslek gibi gelir psikologluk. Sebebini sordum kendime, neden ki diye? Sonra anladım ki sebebi sensin, yine. İlk psikoloğum sendin, sen de bana ihanet ettin. Anlatılmayı bekleyen dertlerimi kimsesiz bıraktın diye. Defalarca sövdüm kendime, yine mi sen, git artık diye.
 Anladım ki ben sadece sevgilimi kaybetmedim, ben dertdaşımı, ben sırdaşımı, ben psikoloğumu da kaybettim. Bütün benliğimi sana açtım, bütün benliğini bana açtın, bir vücutta iki ruh yaşamaya başladık. Sonra seni senden kıskanan senliğin, seni çekip aldı vücudumdan. Benden ayrı yaşayamadın, öldün.
 Sabit bir ölüm yıl dönümün olsun isterdim. Belki her şey daha kolay olurdu. Belki herkesin yaptığı gibi matemimi sadece bir gün tutardım, geri kalan günler sanki hiç var olmamışsın gibi, sanki hiç hayatıma girmemişsin gibi, sanki bedenlerimiz tek beden haline gelmemiş gibi davranırdım. Açardım o gün melankolik müzikleri, otururdum camın kenarına, izlerdim Ay'ı göz yaşlarımı dökerken sessizce.
 Ama belli bir ölüm tarihin bile yok.

8 Şubat 2015 Pazar

Anılarına...


Bundan 77 yıl önce büyük babamı kaybettim. Öyle harika bir insandı ki kendisi ben hala her gün ona teşekkür ederim böyle bir Cumhuriyet'i kurduğu için. O bana ve benim gibi bir çok nesile çok şey kattı. Ona sevgim nasıl bitebilir ki ? Hala onu sevmeyenler olabilir ama ben ona karşı bir gram öfke,kin,nefret duyamıyorum açıkçası. Ben hala onunla yaşıyorum aslında. Her 10 kasımda gözlerimden akan yaşlarla anıyorum onu. Bu sevgi asla bitmez biliyorum. Ama bugün de benim için yeterince üzücü ve ağır bir gün.. Yanına büyük annemi yolladım çünkü..

 "Müzeyyen Senar"



 Bana müziği aşılayan Cumhuriyet'in en güzel sesli kadını. Dedemde çok severmiş onu. Öyle güzel ikilidir ki onlar. Biri bana laikliği,özgürlüğü gösteren diğeri ise müziğin en güzel en içli yanını gösterendir. Bugün açıkçası çıkan haberlere inanamadım inanmak istemedim. Okuyamadım bile. Şimdi diğer tarafta bizleri izleyecekler. Belkide üzülecekler.. Ağlayacaklar orada.. Çünkü "Cumhuriyet" ve "Sanat Müziği" ikiside yoldan çıkmış durumda. Bunları yazmak bile zor benim için. Ama yeni nesil maalesef ki Senar'ın kıymetini anlayamadan geliyor. Şimdi ki gençlere bakıyorum da hepsi bu müzikten uzaklaşmış durumda. Hepsi farklı bir kafa yapısında. Oysa ki geçmişini bilmeyen insan geleceğine bakamaz. Müziğin geçmişine bakan çok az insan görüyorum. Herkes bir boşluğun içinde kaybolmakta..

Şimdi plaklarda kaldı o sesin. Ancak öyle yakın olacağız sana. Teşekkür ederim bana müziği gerçek tanımıyla tattırdığın için. Beni diğer insanlardan ayırdın o mükemmel müzik aşkınla ve sesinle.


 Canlarım benim sizin mekanınız cennet,ruhunuz şad olsun. Biz elimizden geldiğince hem Cumhuriyetimizi hem de müziğimizi koruruz. Sizi çok seviyorum



 "Müzeyyen Senar'ın ağzından Ata'mız:


 Atatürk, Dolmabahçe Sarayı'nda beni görür görmez berbere gönderip saçlarımı kestirtti. Balonun açılış dansını Atatürk yapacaktı. Bana dönerek; 'Buyurun dans edelim' dedi. Sihirlenmiş gibi kalktım. Bana önden yol verdi. Piste doğru yürüdük. Ama o kadar heyecanlanmıştım ki, bir türlü istenildiği gibi dans edemiyordum. Müthiş anlayışlı bir insandı."






6 Şubat 2015 Cuma

Aşk Mı? Alırım Bir Dal

 Arkadaşınızla beraber oturuyorsunuzdur. Arkadaşınız, sohbetin en koyu noktasında elini çebine atar. Önce sağ cebini yoklar, sonra sol cebini yoklar. Aradığını bulamamış gibi bir hali vardır. Ardından paltosunun ceplerine bakar, en son iç cebinde bulur aradığını. Kutuyu açar, içinden bir dal sigara alır. Şaşırtıcı olmayacak bir şekilde arkadaşınız sigara kullanıyordur. Ardından montunun diğer cebinden çakmağını çıkarır. Bir kere çakar, iki kere çakar, çakmak yanmaz. Gazı bitmiştir. Bir dakika der ve köşedeki seyyar esnafa "Ateşin var mı Abi?" diye sorar. Esnaf cebinden çakmağını çıkarır ve arkadaşınızın sigarasını yakar. Arkadaşınız sigarayı delicesine özlemiş gibi içmeye başlar. Daha on beş dakika önce içmemiş gibi.
 "Bok iç." dersiniz. O da "Eyvallah" der. "Niye içiyorsun ki şu zıkkımı?" diye sorarsınız ardından. Bilmem kaçıncı soruşunuzdur bu, gelecek cevabı bilirsiniz ama dinlersiniz işte. "Ne biliyim kanka ya, içiyoruz işte. Başlarda böyle güzel falan geliyordu ama, şimdi öyle pek tadı tuzu da yok yani. İçmek için içiyor gibiyim." "Kendini öldürüyorsun, ciğerlerini yok ediyorsun, bildiğin geri sayımlı intahar gibi bir şey yani bu meret." "Oğlum baya bir denedim lan bırakmayı. Dedim bak bu son paket, bu son dal. Yarın bırakıyorum falan, olmadı yani. Yapamıyorum. Zararını sence bilmiyor muyum zaten? Paketin üzerinde bile yazıyor oğlum artık. Bak ne diyormuş burada, sigara içmek cinsel iktidarsızlığa sebep olur." "İradesizsin oğlum, iradesiz. Azıcık kendine hakim olsan bırakacaksın şu illeti. Kendine zarar verdiğini bile bile içmeye devam ediyorsun." "Ya neyse sen onu bunu boşver de, senin şu kız işi ne oldu? Şu okulda gördüğün kız."
 "Aynı be kanka, ne olsun. Öyle görmeye devam ediyorum sadece." "Gidip bir merhabe desene oğlum, bir konuş falan, ne bileyim?" "Yok be oğlum, konuşsam bir şey değişmeyecek, belki daha kötü olacağım. İyi böyle." "Neden ki?" "Ya farklı insanlarız be abi. Yetiştirilme tarzımız, karakterimiz, anlayışlarımız falan, farklı işte. Anlaşamayız. İyi böyle uzaktan uzaktan seviyorum." "Zaten duruşundan, giyiminden kuşamından, arkadaş ortamından belli olmuyor mu nasıl bir kız olduğu? Niye sevdin o zaman? Kendine zarar veriyorsun. Aklın hep o kızda, gecen gündüzün o kız. Dersleri dinlemiyorsun, kızı izleyip duruyorsun. Sadece kendine değil, geleceğine de zarar veriyorsun." "Sevme olayını kontrol edemiyorsun abi. Etrafına bakıp "Hadi şu kızı seveyim." diyince olmuyor o iş. Seviyorsun işte, bir bakmışsın sevmişsin. Başlarda zarar vermiyor, canın acımıyor. Sevmek güzel geliyor uzaktan uzaktan, karşılıksız, platonik. Ama zamanla karşılık almadığında zarar vermeye başlıyor sana. Sevgini beslemediğinde; O'nun sesini duymadığında, O'nunla konuşmadığında, O'ndan habersiz olduğunda... sevgin sana acı vermeye başlıyor. "Sevmeyeceğim artık! Bırakacağım!" desen de bırakamıyorsun. Olmuyor. Yoksa ben de biliyorum bana zarar verdiğini. Baksana oğlum bir deri bir kemik kaldım, iştahım falan yok hiç. Ağzıma bir şeyler girmiyor kaç gündür."
 "İradesizsin oğlum, iradesiz. Azıcık kendine hakim olsan bıracaksın şu illeti. Kendine zarar verdiğini bile bile sevmeye devam ediyorsun."

5 Şubat 2015 Perşembe

Veda Busesi

Merhaba yabancı

Bugünden sonra yabancısın sen artık bana. Kalbimle bir karar aldık ve seni her yerden kapı dışarı ettik. Tek isteğim sakın gülme yabancı. Bana sakın o gamzeni bir daha gösterme. Gerçi artık sanmıyorum biz yan yana değil karşılıklı bile gelemeyiz. Öyle çizgiler çektik ti. Önümüze değil aramıza yollar serdik sanırım. Anlamıyordum başta . Kolay geliyordu . Yada kendimi kandırıyordum.
Ama şimdi anlıyorum sevmemişsin yabancı. Kalbimin içinde nasıl böyle yabancı kalmayı başardın bilemiyorum. Tebrik ederim ama iyi oyuncuymuşsun.
Şimdi belki başkalarına kendi duygularınla yaklaşıyorsun. Bu beni bir yandan mutlu ediyor bir yandan huzursuz. Kızıyorum,kırılıyorum. Neden bana böyle olamadı diyorum. İçiyorum. İçimdeki bu yangın geçsin diye. İlk seninle içtiğim rakımı şimdi sensiz içiyorum. Karşımda da yalnızlığım oturuyor. Yanımda pikabım ve "Orhan Gencebay"... İlk seninle dinlemiştim o şarkıyıda. Plağını bulduğum an hayat benim olmuştu resmen. Sanki her saniye seni dinleyecekmişim gibi hissetmiştim. Tabi öyle olmadı. Her zaman ki gibi benim abartı saf duygularımdı işte.

Neden içiyorum aslında biliyor musun ? Sen rakıydın benim için. Ve bende buz. Ben sana karışırdım sen yumuşardın. Hep aksi,huysuz biriydin sen hepte böyle olacaksın aslında. o yüzden işte bu sinirim. Başka mezelere sulara tahammülüm yok resmen. Ama sen herkese yakışıyorsun be yabancı. Ne yapiyim.. Sen gittin. Çoktan gittin. Ama ben gidememişim senden. Ne zaman başkası karışır oldu sana o zaman işte bir şeyleri farkettim. Sol yanımın tamamen yandığını. Meğersem hala sana atıyormuş burası. Öyle içmişim ki ben seni kanıma karışmışsın. Derime sinmişsin. Dudağımda kalmış tadın. Şimdi içtikçe daha çok anlıyorum tadını. Önceden sert gelirdi şimdi acı geliyorsun bana. Özlem mi bu peki ? Yoksa öfke mi ? Hala çözemedim belki de asla çözemeyeceğim ama üzgünüm bu gece veda gecemiz.

Şimdi son yudumumu alıyorum senden buda veda busen olsun adamım.

2 Şubat 2015 Pazartesi

Bir Serzeniş

Ki biz hayatı hiç anlayamadık. 

Affet hayat. Biz bir şeyleri hep eksik bıraktık. Dışımız mamurdı bazenleri ama biz içimizi yapamadık, hep bir şeyler eksikti insanlığa dair. Yaşamayı hep kaçırdık, hep geç kaldık bir şeylere ya da erken davrandık olması gerekenden. Sevilmeyi sevdik de sevmelere alışamadık. Birini karşılıksız sevmeyi esaret olarak gördük, kaçtık hep. Bir sebebi yoktu oysaki. Derinden hissettik hep en olmadık acıları da asıl acıları göremedik. Zehir oldu hayat bize, kana kana içtik. Günlük acıların mübtelası olduk. Acısız yaşayamaz olduk acı çekmek için sebep yokken. Çok sevdiğimizi sanıp hep aldandık. Aşkı da oyuncak ettik bir bakışa. Derin baktık sözde ama aynalar vardı. Şiirleri anlamaz olduk, anlatamadık da derdimizi mısralardan başkasına. Şarkılar da burnumuza birinin kokusunu getirdiğinde anlamlıydı, öbür türlü boştu basılan her nota. Bir damla yaş olup süzülmeyi bilmedi de sabır, hep çatlayan olduk. İsyan en kolayıydı, biz de onu seçtik. Yanaklarımız başka sebeplerden yandı hep. Özlemeyi de beceremedik işin kötüsü. Ulaşmak en kolayıydı. Ve biz kolaycılardık, çok da kolay olmayan dünyanın kendi zorlaştırdığımız kulvarlarında. Yanıldık, aldandık. 

Affet hayat. Biz seni bizden, birbirimizi elden saydık. 

1 Şubat 2015 Pazar

Sandığımla Kaldım

     ''Demek bugün yeni bir hikayeye başlıyorsun...'' diye başlayan şarkı sözleri aklıma geldi o fotoğrafı ilk gördüğüm zaman. Benimle tek bir fotoğrafı olmayan sen, ilişki durumlarımızı kaldıran, vıcık vıcık sevgi sözcüklerinden hoşlanmayan sen gidip o hayatına yeni giren kızla fotoğraf koymuşsun. Ne hissedeceğimi bilemedim önce, ağlayamadım ki zaten ağlamam ben direk üzücü bir şey olduğunda... Sadece baktım. Elimde telefon öylece bakakaldım profil fotoğrafına, gülümsemene baktım önce sanki gülmen garipmiş gibi geldi kıza baktım o da gülüyordu. Demek ki güzeldi her şey, gülünmesi gerekiyordu. Ne demiştin acaba, o mu teklif etmişti çekilmeyi sen mi istemiştin? Önemli olan bu değildi belki de yan yana olmanızdı, kolunun ona değmesiydi yakın olmanızdı... Biliyordum içten içe bir gün biriyle beraber olacağını ama hazır değilmişim demek ki benimle yapmadığın bi eylemi başkasıyla yapmana, oraya koyacak kadar değerli bulmana...Ya da söylediğin bir çok sözün ilerde gerçekleşeceğine o kadar içten güvenip inanmışım ki ayrı olmamıza rağmen içimde hep; ''ilerde belki tekrar deneriz, bi' umut...'' diye dolanıp durmuşum ben. Sen de haklısın belki de benimle artık olamayacağını düşünmüşsündür, unutmaya önüne bakmaya karar vermişsindir. ''bırak olum sana kız mı yok?'' demiştir belki o beni hiç sevmeyen arkadaşların... Huysuzun teki olduğumun farkındaydım, sinirliydim, mızmızdım... Ama bunları sana yapmamı sağlayan cesareti veren sendin. Güven veriyordun, seviyordun hem de koşulsuz, istisnasız. Gitmeyeceğine o kadar inanıyordum ki. Bazen taşıyordun, dalgalanıyordu ilişkimiz ama yine de vazgeçmiyorduk. Bu sefer kalmayacaksın. Çünkü artık başka bir hikayen var... Ve sen asla başladığın hikayeye son veren taraf olmazsın. Bıksan da direnirsin, acıyı söküp atmaya kalkan taraf ben olduğum için sevmeyen tarafta ben olurdum sana göre... İşte bu canımı yakıyor. Belki yüzlerce kez tekrar bir araya geldik ama artık olmayacak. Bencilim belki, içinden öyle diyorsun hep seni mi seveceğim dünyada başka insan mı yok diyorsun ama o kadar kazımıştın ki beynime başkasının olamayacağını o yüzden bu kalın kafalı kız almıyor başka düşünceyi... Ama böyle bitecekmiş meğer...
        Buraya senin bana son ''sana gelsin'' dediğin şarkı gelecek şimdi...
     
 

  1.        Zeki Müren-Senden sadece beni sevmeni istiyorum.