22 Şubat 2015 Pazar

kazandibi dedi dersiniz

 "Sözlerine değer verdiğim bir insana gittim dedim ki, o insan da aynı dertten muzdaripti, "Sen içindeki O'nu saldın, bu durumu atlattın, nasıl attlattın, nasıl saldın onu içinden?" Bana dedi ki,
"Sen O'nu besliyor, olur olmadık yerde onun kelamını açıyor, her şeyden onu çıkarmaya çalışıyorsun. Biraz denesen onu beslememeyi, o biraz açlıktan kıvranacak, bu senin de canını yakacak ama zamanla ölüp gidecek."

 Bizlere deniz diyelim, onlara da taş. Durgun, dibini berrak bir şekilde görebildiğin bir denize bir taş attığın zaman su dalgalanır, karışır, dibini göremezsin. Taş zamanla su tabanına batar, orada durur, en son da su durgunlaşır, olanı biteni net görürsün.
 Taş zaten atılmış, ama biz suyun durgunlaşmasını beklemeden bir taş daha atıyoruz, bir taş daha, bir taş daha... Denizdeki/içimizdeki kargaşayı besliyoruz. Durgunlaşmamıza izin vermiyoruz.
 Soruyorum şimdi kendime, içimde kalan şey cidden sevgi mi, yoksa gurur/takıntı/alışkanlık mı? Kurduğum hayallerin olamayacağını yedirememek mi? Cevap veremiyorum. Ama sormak da bir şey.
 Ki ben daha dün arkadaşıma "Acaba ileride kızımın adını O'nun adı koymak ister miyim? Düşünsene birini sevebilme özelliğini yeniden kazanıyorum ve kızın adını soruyorum ve adı O'nun adı çıkıyor" diye şeyler söyleyen bir manyağım. Öyle hasta, zehirlenmiş bir insanım. Artık zarar veriyor bu içimdeki şey, sevmek değil gibi bu, farklı bir şey. Ondan diyeceğim şu ki, söylediğimi yap, yaptığımı yapma.
 Öyle işte, nacizane öneri senden bana. 18 yıllık hayatının 3,5 yılını bir kişiye adamış, 3,5 yılda bilmem kaç kere kendinden taviz veren, tükürdüğünü bilmem kaç kere yalamış, "Bir daha dönmem!" deyip bilmem kaç kere dönen, bir gülümsemesine, titreyen sesine, göz yaşına kanan, artık yorulmuş, binlerce parçaya ayrılmış bir puzzle'i tekrardan bir araya getirmeye mecali olmayan bir adam olarak, sana nacizane önerim bu, içindekinin ne olduğunu kendine sor.
 Ve tekrar ediyorum, söylediklerimi yap, yaptıklarımı yapma."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder