Bayım, bu gece sizinle yemeğe çıkalım ve sohbetin dibine
ulaşalım. Ama bir şartla; acılarımızı şarap kadehlerine dolduracağız bu gece.
Şarabın kırmızısını değil acının karasını içeceğiz! Sonra üzerine yemeklerimizi tadacağız. Bunlar kadeh kadeh acıdan sonra o kadar güzel tatlar bırakacak ki ağzımızda biraz daha isteyeceğiz. Ama vermeyecekler bayım.
Bir tabak umut isteyeceğiz ama vermeyecekler. Tabağımızda arta kalan kırıntılarla idare etmemiz söylenecek bize. Sen bana bakacaksın o an, ben de sana bakacağım. Bununla yetinebilir miyiz diyor gözlerin, okuyorum. Okuyorum, bunlar ömrümüzü devam ettirmek için bana yetecek mi diye soruyorsun, gözlerin ağlıyor bayım! Gülen gözlerinin ağlarkenki güzelliğiyle mest olurken yüreğim, size vereceğim tabağımdaki tüm kırıntıları. Ve ekleyeceğim, kırıntılarla yaşama sanatını öğreneceğimizi. Günün birinde kırıntılarımızın toplana toplana daha farklı bir bütünlük oluşturduğunu göreceğiz bir ölüm vakti. Hepsinin bambaşka tadı var dostum, saatlerimiz ölümsüzlüğü gösterirken bunların tadına varacağız.
Şarabın kırmızısını değil acının karasını içeceğiz! Sonra üzerine yemeklerimizi tadacağız. Bunlar kadeh kadeh acıdan sonra o kadar güzel tatlar bırakacak ki ağzımızda biraz daha isteyeceğiz. Ama vermeyecekler bayım.
Bir tabak umut isteyeceğiz ama vermeyecekler. Tabağımızda arta kalan kırıntılarla idare etmemiz söylenecek bize. Sen bana bakacaksın o an, ben de sana bakacağım. Bununla yetinebilir miyiz diyor gözlerin, okuyorum. Okuyorum, bunlar ömrümüzü devam ettirmek için bana yetecek mi diye soruyorsun, gözlerin ağlıyor bayım! Gülen gözlerinin ağlarkenki güzelliğiyle mest olurken yüreğim, size vereceğim tabağımdaki tüm kırıntıları. Ve ekleyeceğim, kırıntılarla yaşama sanatını öğreneceğimizi. Günün birinde kırıntılarımızın toplana toplana daha farklı bir bütünlük oluşturduğunu göreceğiz bir ölüm vakti. Hepsinin bambaşka tadı var dostum, saatlerimiz ölümsüzlüğü gösterirken bunların tadına varacağız.
Şimdiyse küçük dostum, bu an'a bakacağız. Sonunda kırıntılar
kalacak diye yemeği yemeyip aç kalamayız. Yemeğimizi yiyeceğiz, bir tabak daha
vermeyeceklerini bile bile. Bu canımızı acıtsa bile yiyeceğiz. Her lokmanın
ayrı ayrı tadına bakarak tabii ki! Yeri gelecek insanlar tuzun olacak, suyun
olacak yemeklerine katılacak. Ancak kimi o yemeklere katacağını sen
belirleyeceksin dostum. Kim acı biberin olacak? Kim tuzun olup yemeğini
tatlandıracak? Kim şekerin olup yemeğinin tadını dengeleyecek? Bunlar, sizin
tercihleriniz olacak bayım. Vereceğiniz kararların tüm sonuçlarını kabullenip
önünüzdeki yemeklere bakacaksınız. İşte o zaman özgürlüğün ömürlerce süren
yolculuğundan tadacaksınız!
Bu uzun yolculukta dikkat etmen gereken bir şeyler var
dostum. Acılar kadehlerimizde yıllandıkça güzelleşirken bizim de zırhlarımızı
giymemiz gerekiyor. Yolumuza çıkacak kurtlardan, çakallardan sakınmamız için
kurt olmaya, çakal olmaya ihtiyacımız olacak. Bu yolculukta yeri geldiğinde
durmalı ve arkada kalan ruhunun sana yetişmesini de beklemelisin küçük dostum. Hayat senden birçok şey almış
olabilir, onlardan ayrılmak canını çok yakmış olabilir. Ama inan günün birinde
çok güzel şeyler gelecek ayağına ve işte asıl onların kıymetini bilmeyi başardığın
takdirde mutluluğu yakalayacaksın. Gidenlerin ardından ağlamaksa yüreğimizde
hep kanayan bir yara olacak. Ama zamanla ona da alışacağız dostum. Her şeye
alıştığımız gibi sürekli kanayan yaralarımıza da alışacağız.
Marifet düşmemekte değil, düştükten sonra kalkabilmekte
küçük dostum! Kalkmaya gücün yoksa düşmemek için mücadele vereceksin. Lakin,
düştünse kalkacaksın! Her yerinden kırmızı kelebekler uçsa da kalkacaksın
bayım! Ve bir gün kırmızı kelebeklerin yerini
papatya sarıları dolduracak. Her bir parçandan dünyaya papatya
sarılarının içine saklanmış kelimeler uçuracaksın. İşte o gün bayım, işte o gün
bir hikaye mutlu sonla bitecek: Tüm yoklar içinde var olan Küçük Adam'ın
hikayesi güneşin huzurunda sona erecek!
Cok guzel
YanıtlaSil