19 Şubat 2015 Perşembe

hoş gel

Bu gece seni soruyorum gördüğüm herkese. Yüzüme boş boş bakıyorlar sanki ne dediğimi anlamaya çalışır gibi.
Özledim diyorum ordan oraya savuruyorum kendimi. Kafalarını çevirip gündelik hayatlarına devam ediyorlar. Kimi mutlu olmaya devam ediyor, kiminin gülmekten karnı ağrıyor, kimi mesaj atmayan sevgilisinden şikayet ediyor. O kadar anlamsız ki her şey, anlamlı tek bir şey bulabilsem sarılacağım. Yokluğun öyle ki varlığın öylesine yoktu hayatımda. Bu kadar hakim değildi her noktaya. Uzuyor virgüller. Noktayı koyup gittiğin sayfa sonundan devam etmeye çalışıyorum. Beni bıraktığın köşe başından ayrılmaya çalışıyorum. Yeni sokaklar, yeni mekanlar, yeni insanlar keşfetmeye... Elimi tutmasan da yürüyebilmeye çabalıyorum. Annem çabuk alıştığımı söylerdi hayata. Hemen konuşup en kısa sürede yürümüşüm, hızlı öğrenmişim ayaklarımın üzerinde durmayı. Unuttum mu hepsini şimdi? Neleri unuttum, sildim ben böyle. Kendime sorarken çıldıracağım bir gün: ben sana elveda bile diyemeden nasıl gidersin? Nasıl olur da ağzımı bile açamadan daha sen ortadan kaybolursun? Düşünmekten iflas etti ruhum. Kepenklerini indirdi yüreğim. Bakıyor ama görmüyorum, işitiyorum ama duymuyorum, dokunuyor hissedemiyorum. Salıncaktan düştüğümde hiçbir şey olmamış gibi dizlerimi siler geri otururdum. Yine sildim dizlerimi. Dolan gözlerime aldırış etmeden salıncağa koştum. Yoktu. Maviye boyanmış demir boştu, ellerime batan zincirlerinden bıkmamıştım hiç ama yine de yoktu. Kaç kez düşmüştüm hiç şikayet etmemiştim ama yoktu. Yükselemedim o günden beri. Sallanırken ayaklarımı değdirirdim hep yapraklara. Zıplardı salıncak da korkmazdım, deliydim. Hep derdin ya, deli. Yapraklara dokunmuyorum. Uzanamıyorum hiçbir şeye. Sanki çitle sarılmış bedenim nereye ulaşmak istesem tenime batıyor, kanıyor. Geçmiyor yaraları. Onarılmıyorum gittiğinden beri. Sırtımı sıvazlayan dostlarıma gülemiyorum. İstemiyorum seni unuttursunlar. Geçer desin istemiyorum kimse. Kimseler seni benim sevdiğim gibi sevemez ki bana akıl versin. Şu özlemin tarifini edebilsem de anlayabilseler beni ucundan. Karın boşluğumdaki acıyı, boynumdaki boşluğun ağırlığını anlatabilsem de gidişini anlayabilseler. Anlatabilsem de bir şeyler nasıl böyle uzun gidilir söyleseler. Elimi bıraktığın yerden kaç mevsim geçti. Karlar yağdı saçlarıma, yapraklar savruldu yürüdüğün yollardan, çiçekler açtı bastığın yerlerde, güneş kavurdu bu şehri. Unutmam için fısıldadı gelen geçen. Zaman üstünü örttü de dinmedi anılar. Durgunlaşmadı sular. Gittin de kırıldı gönlümün salıncağı. Gelmiyorsun ya her gün düşüyorum. Arkamda ne salıncak var ne sen. Sadece düşüyorum, canım acıyor, o kadar. Bir gün gelirsin diye. Aynı hevesle bakıyorum geri. Bir gün gel. Öyle güzel gel ki gözyaşlarımla süsledim kırmızı halını. Acılarımı sürdüm tüm kaydıraklara. Ben oldum burası. Oraları bırak da gel. Bana ait ne özlediğin umrum bile değil. Hatta de ki hani bir gün seni yine üzüyordum ya o gün için geldim. Hoşgelmişsin yine. Gel yeter ki bana her türlü hoş gelirsin.

1 yorum: