20 Şubat 2015 Cuma

Upuzun Bir Koridor

  Upuzun bir koridordaydı kazandibi. O kadar uzundu ki, sonunu göremiyordu. Ayak bileklerine kadar gelen dumanlar bütün koridoru kaplıyordu.
Sağ elinde bir benzin bidonu, sol elinde bir çakmak, çakmağı çaka çaka ilerliyordu. Bidondan dökülen benzini umursamıyor gibiydi. Koridor boyunca sağlı sollu bir çok kapı vardı. Her birinde başka bir mevsim yaşanıyordu, her birinden başka bir ses geliyordu, her birinden başka bir duygu seli geliyordu.
 İlk kapının yanından geçiyordu, içeriye doğru baktı. İşte oradaydı, bir kış akşamı... Kafasında belli belirsiz kelimeler, ne diyeceğini bilmez bir şekilde, ısı ve ışık kaynağını beklerken. Ardından güneş doğdu bulunduğu yere, titredi. Üşüdüğünden değil, heyecanından, güneşini görmenin verdiği heyecandan. Çakmağı çaktı, çakmak yanmadı.
 İkinci kapının yanından geçiyordu, göz yaşlarını kimse görmesin diye yorganı üzerine çekmiş, hıçkırıklarını kimse duymasın diye yastığı ağzına bastırmış bir şekilde, ağlıyordu. Telefonuna gelen son mesaja bakıyordu "Konuşmamalıyız." Çakmağı çaktı, yanmadı.
 Üçüncü kapının yanından geçiyordu, elinde bir çiçek, aklında söylemeyi planladığı ama O'nu gördüğünde unutacağı bir çok kelime, sıcak bir yaz gününde, o banka oturuyordu. Sonra O geldi, bankın en uç köşesine oturdu, utangaçlığı onu ayrı tatlı yapıyordu. Hiç bir şey söyleyemedi, sadece sustu, sustu ve O'nu izledi. Çakmağı çaktı, yanmadı.
 Dördüncü kapının yanından geçiyordu, sırtını kapıya yaslamış, yavaş yavaş yere çöküyordu. Gözleri yaşlı, kızarmış ve şişmişti. Elinde telefonu, "Nasıl bu kadar acımasız olabiliyor da bunları yazabiliyor" dediği mesaja bakıyordu. En sonunda yere çöktü, yere çökmesi ile bütün morali, benliği, huzuru, düşünceleri de çöktü. Çakmağı çaktı, çakmak yanmadı.
 Beşinci kapının yanından geçiyordu, O, gözlerinin içine bakarak son yalanlarını söylüyordu "Bir daha üzmeyeceğim seni, bir daha üzülmeyeceğiz, bir daha acıtmayacağım canını, beraber çıkacağız bu yokuşu", "Söz mü?" "Söz" O'nun yalanlarını dinliyordu, içinde kalan son umut damlalarını tüketiyordu. Çakmağı çaktı, çakmak yanmadı.
 6. ve son kapının yanından geçiyordu, saat gecenin bir yarısı, yollar bomboş, yollar karanlık, yollar sessiz, yollar sonsuz, yollar O'nsuz... Nereye gittiğini bilmeksizin, ilerliyordu. Bu sefer ağlamıyordu, ağlayamıyordu. Göz yaşları tükenmişti, göz yaşı torbaları kurumuştu, ağlamaya takati yoktu. Sadece gidiyordu, nereye gittiğini bilmeksizin gidiyordu. Çakmağını çaktı, çakmak yandı.
 Koridorun ortasında durdu, arkasını döndü, elini çakmağın tetiğinden çekmiyordu. Çekerse çakmak sönerdi, sönmesini istemiyordu. Son kez baktı koridora, son kez kapattı gözlerini, son kez kulaklarına geldi kapılardan taşan duygu karmaşaları, son kez ayrıştırdı her bir duyguyu, son kez duygulandı, her bir duygusuna. Son benzin damlası düştü yere bidondan, eğildi, tutuşturdu düşen son damlayı. Ateşin koridorda ilerleyip her bir kapıya ayrı ayrı girişini, her bir anının yanışını izledi. Anıların çığlıklarını dinledi, O'nu yakasından tutuşunu hissetti.
 Tekrardan önüne döndü, önünde duran kapıyı açtı, içeriye adımını attı, kapıyı kapattı, cebinden bir anahtar çıkardı ve kapıyı kitledi.
 Upuzun bir koridordaydı kazandibi...

2 yorum: