15 Şubat 2015 Pazar

"Acı"msanamaz

Acının olduğu her toprağa, o topraklarda yaşayan her millete ve o milletin talihsiz tüm bireylerine karşı bir bağlılığım vardır.
Bu bağlılığı oluştururken içimde din,dil,ırk ayırımı yapmam.Ten rengi değildir beni uzaklaştıran ya da dinin farklı olması. Saf “acı” ve boyutudur.Çünkü yaşanan bu değerlendirmelerin hepsinden daha “kutsal” gelir bana, çeker adeta kendine içinde ki tüm insanlarıyla beraber. Plânlamadığım bir hasret ve aitlik hissederim o topraklara o insanlara. Elmas gibi parıldayan vicdanlarına bakmaksızın,kendi vicdanlarını tanımlamak istersek kömür karası ifadesini kullanabileceğimiz medeniyet uşaklarıyla her cephede savaşmak isterim. Bu yolda sonsuza kadar kaybetmek bile zaferlerin en büyüğü gibi gelir bana.Anlatmak dininin,ırkının,acıların ayrımını yapmadan haykırmak tüm insanlığa, mağlubiyete muhtaç kalsak bile bir zaferdir adeta bize. İnsan olduğumuzu hatırlatır bize vicdanımızın olduğunu inançların hala yaşıyor olduğunu ve mutluluğun o Nirvana`sında kendi Tanrınızla olan sohbetin koyuluğunu hissettirir size.Anlatmayı ve bu uğurda savaşmayı göze alacak cesarete sahipseniz.Karamsar olduğunuz noktalar da olacaktır elbet yine de insanlığın arınmasını sağlayamazsınız bile kendi arınmanızı bir nebze yapmış olursunuz. Değersizlik yerini değere; insana ait olan değerin farkındalığında olma haline bırakır sizi.Peki önce acıyı tarif etmek mi istiyorsunuz ? Orta Doğuda anlamsız bakışlarla az önce ailesinden birilerini kaybetmiş ufak çocuğun gözlerine bakın. Deklanşöre basacak kadar güçlüyseniz o anı ölümsüzleştirip tüm insanlığın kalbine sokun. Bunla sınırlı değil tabi.Şimdi de sizi başka bir acıya sürüklemek istiyorum : Suriye`de sırf ailesini ve ülkesini,hayatında ki rahatı bırakıp insanlığa faydalı olma arzusuyla günde saatlerce çalışan o doktorlar ve asistanlarına bir göz atın.O kadar zor şartlar altında kimi zaman umutsuzca kolayca yok edenlerin aksine bir hayatı kurtarmak için verdiği çabaya bakın.Gözünden bedenine yayılan o yorgunluğu ruhundan gelen “yaşatma arzusu” ile nasıl yendiğine şahit olacaksınız.Peki ya sırf ülkesine sadakat amacıyla aslında hiç problemi olmadığı bir milletin insanına sırf teni,dini,ırkı farklı diye silah doğrultan askerin gözlerinde ki kine odaklanmak istersek o yok etme arzusuna burada kime acımalıyız? Kim daha aşağılık kalabilir ve kimi suçlayabiliriz? Yukarı da ki doktorla aynı milletten olduğunu varsayarak öldürmek ve yaşatmanın tüm coğrafyalara sımsıkı bulaştığı bu dünya da “düzene ve kendimize” ne kadar acımalıyız? Nasıl savaşmalıyız? Kim bilir belki de bir yerden başlamalıyız. Bana sorarsanız nereden mi? Eğer hala oradaysa “vicdanımızdan.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder