29 Ocak 2017 Pazar

Bilinmezlik



“Herkes okusun der bu çocuk ve kendini kurtarsın. Çocuk okur fakat kendinden kurtulamaz.”

   İlk emirden başka nedir okumak? İnsanın benliğinin bozuk yollarına ışık yakmak için altına sığındığı satırlardan, zihin açıcı sorgulamalardan başka neyi ifade eder insan ömründe bir şeyi okumak? Okuduğum ilk kelimenin verdiği mutlulukla, okuduğum ilk kitabın bana açtığı kaçış yoluyla aynı kökten mi beslendi bütün bu sınavlar, testler, telaşlar? Aynı ağacın yaprağından mı girdi vücuduma “okumak” fiilinin getirdiği gelecek telaşının zehiri? Durduğum an bu soruların altında ezileceğim için aralıksız koştuğum maratonun ortasından yazıyorum bugün. Suyun içinde yüzmeyi değil de insana olan kıskançlığından yürümeyi öğrenen yengecin ait olamayışıyla yazıyorum. “Hiç düşünmez misiniz?” diye başlayan ayetlere, düşünmeden tapan insanoğlunun teslim olma arzusuyla yazıyorum belki de, bilmiyorum.


   15 yıl önce başladığım “okuma” tünelinin çıkış kapısına yaklaşırken gelen ışıktan kör olup beni koydukları kaba geri koşmak istiyorum. Tam 15 yıl önceydi. Oku madem dediler, kendini kurtar. Kendimden kurtulamayacağım gerçeği üniversiteyi yarıladığımda karşıma çıktı. Hayallerimden kurtulamıyorum, sevdiğim adamdan kurtulamıyorum, yapmak isteyip yapamadığım şeylerden kurtulamıyorum. İstediğim hayatın istemediğim yollardan geçmesi gerçeğinden kurtulamıyorum. Sorgulamayı öğrenmek için üniversiteyi kazan dediler, neden diye sordum boşver çok sorgulama dediler. Koşman lazım, yanındakini geçmen lazım dediler, engellere takılmaman lazım ki hedefine ulaşabilesin dediler. Yapılabilecek en cahil, en mutlu hareketi yaptım ben de: teslim oldum. Koştum, yere kapaklandım ama onlar istiyor diye tekrar ayağa kalktım. Öyle bir yerdeyim ki şimdi, geri dönemiyorum fakat hedefi de göremiyorum. Ben hedefi istiyor muyum ya da sadece gereklilik kiplerine boyun mu eğiyorum ayırt edemiyorum. Sudan çıkmış balığa dönmemek için karaya dair her şeyi öğreniyorum fakat ayak bastığım yeri sevip sevmeyeceğimi bilmiyorum. Gidemediğim ülkelerden, izleyemediğim filmlerden, okumadığım kitaplardan, dinleyemediğim ‘adamlar’dan daha güzel olabilir mi mermer döşenmiş ofisler? Yolları da engelleri de düşüşleri de elime çizili verip ezberlemem istenmişken bir anda kalemi elime tutuşturduklarında bir boka benzer mi çizdiğim geleceğin resmi? Bilmiyorum. Sadece korkuyorum. İyi yaşayamamaktan, onların istediği gibi olayım derken kendimden kestiğim parçaları yerden toplamaktan, başarılı olayım diye mutsuz olmaktan korkuyorum.


6 yorum:

  1. Yanıtlar
    1. "Yazıyı okuyuverip eleştirdim." kullanımındaki gibi değil de "Kağıdı ona boş değil de çizili verdim." gibi.

      Sil
  2. Okul konusunda fazlasıyla katılıyorum sana sayın yazar. Bu konularda yalnız olmadığımı görmek beni mutlu etti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beni de katılan biri olduğunu görmek aynı şekilde mutlu etti sayın Tapsız, teşekkürler.

      Sil