Yoruldum yine. Koşuşturmacalar ve günlerin hızlanmış olarak geçişi bir tek aklımda kalan. Bir de uyumalarım.
Kalktım sigara uzattı, yok dedim bıraktım biliyorsun. Geri dönüp oturdu sandalyesine, yaktı elindeki sigarayı, derin bir nefes alıp, üfledi sözcükleri bana.
Sigarası konuştukça duman daha da yoğunlaşıyor, dağılacağı yerde gittikçe etrafıma yerleşiyordu.
Dediklerimi anlıyor musun dedi.
Dediklerini anlıyor muydum bilmiyorum, sanırım cevap hayırdı ama ben evet dedim geçtim. Etrafımdaki dünya dönüyordu, ben ise havadaki dumandan gelen sözcüklere dikkat etmeye çalışıyordum. İlk cümleyi anladığımda o yeni bir sigara yakıyordu.
Geceyi oku.
Anlamlandıramadım. Geceyi okumak neydi,nasıl yapılırdı düşünmeye başladım. Aklıma ilk olarak yıldızlar,karanlık ve ay geldi . Düşündüm geceyi nasıl okuyabilirim diye.
O ise dönüp bana baktı. Gökyüzüne bakmadan geceyi okuyamazsın ki dedi gülerek.
Kafamı kaldırdım, odanın tavanı yoktu, kapalı olduğumuzu sanıyordum oturduğumuz yerin. Her zamanki odada değişik bir şey yoktu. Aynı sandalye, aynı kırık koltuk, köşede bir yatak ve pencere.
Gökyüzü açıktı, karanlığa alışan gözlerim yavaş yavaş seçebiliyordu yıldızları.
Bu sefer kelimeler yoktu, bir şekil olduğunu düşündüm. İşime hiç yaramamış geometri bilgim yine yaramıyordu, çıkartamıyordum ne olduğunu.
Yine yardım istemek için döndüm ona, gözlerine dolmuştu sanki o yıldızlar.
Bana baktı, ellerini uzattı.
Elleri değince ellerime, hiçbir şey olmadı. Beklediğimin aksine hala bir şey anlamamış bir şekilde bakıyordum ona. Bekledim, o bir sigara daha yaktı.
Çektiği nefesler yavaşça dolandı, etrafımıza.
Kafamı kaldırıp baktım. Zaman ilerlemişti sanırım, ay daha da tepeye çıkmış uçsuz bucaksız göğe hakimdi, Ankara'nın düzlüğüne bakan kalesi gibi.
Aklıma o zaman, bu benzetme gelmişti. Buraya gelmeden, geçtiğim sokaklar, yollar bugünden bahsetmiyorum. Geçmişten.
İlk günden beri geçtiğim , yürüdüğüm yollar.
Dalmışım ki beni dürttü yavaşça. Sarılırken vücuduma, gökte bir hareketlenme oldu. Yıldızlar kayıp geçiyordu gözlerimizin önünden. Dilek tutmak mıydı düşünmem gereken? Kararsızdım her zamanki gibi, yine de ona baktım. Huzurlu bir şekilde izliyordu yıldızların kayboluşunu.
Sonsuz dedim ona dönüp.
Bana baktı.
Sonsuz bir gün bu yaşadığımız. Gün ve gece yok. Biz istersek aydınlık, biz istersek karanlık.
Yıldızlar bize bağlı, her şey bize bağlı.
Anlıyor musun?
Anlıyorum dememe beklemeden öptü beni.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder