24 Ekim 2017 Salı

Rom Partisi

Limon, esmer şeker, nane, votka
Ananas suyu belki biraz da

Cips tabakları dönüyor koridorda. Yedi kişiler evde. Bir de kedi. Sekiz mi demeliyim o zaman?
Önce müzik açılıyor. Weeknd açmışlar benim için. Seviniyorum kediyi alıyorum kucağıma. Mıncırıyorum biraz. Tamam, birazdan daha fazla belki de.
Aşırı mıncırmış olabilirim.
Konumuz bu değil.
Kedi kucağımda, salona geçiyorum. Hepsi çok tatlı insanlar, tanımadığım iki kişi var aralarında, tanışıyoruz. Hiçbir sıkıntı yok. Ama huzursuzum.
Oraya, o ana ait değilmişim gibi hissediyorum. Sorunun nerede olabileceğini düşünüyorum, bulamıyorum. Mutsuz da değilim, mutlu da. Kediyi sevmeye devam ediyorum. Perdelerim başlıyor. Odaya geçiyorum.
Yatıyorum biraz. Kedi ayrılmıyor yanımdan. Aniden odanın kapısı açılıyor.
"Bardakların duruyor öylece?" diyor.
"Siz içsenize benimkileri."diyorum. Afallıyor. "Sen bilin" diyor, kapatıyor kapıyı.
Kahkahaları duyuyorum. Duyuyorum ama gidesim gelmiyor. Doğruluyorum yatakta. Kulağım hala kahkahalarda. O kahkahaların çoğunun gerçek olmaması garip geliyordu hep, o an daha fazla garipsiyorum. Kalkıyorum yerimden. Kedi peşimde yine.
Kapıyı açıyorum. Sesler çarpıyor yüzüme. Montumu giyip herkesle vedalaşmak için salona atlıyorum. Bırakmıyorlar. Sanki o ana kadar orada olmadğımı fark etmemişler gibi.  Sanki hep oradaymışım gibi.
Yüzlerine bakıyorum tekrar. Yüzlerinde anlamadığım bir şey var. Bu sen değilsin diye bağırıyor bana.
Gidiyorum. Orada olmamam gerekirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder