Kanıyorum. Bu yazıyı okuyan bütün arkadaşlarımdan vakit ayırıp yorum
yazmalarını istiyorum. Zihninizden geçen herhangi bir şeyi yazabilirsiniz; bu yazıyı okuyunca aklınızda beliren bir anı, bir şarkı sözü, bir mısra...
Amacım burayı sanal sohbet odasına çevirmek değil, sadece duymak istiyorum. Zira soğuk ensemden vuruyor bu kez, ölüyorum.
Amacım burayı sanal sohbet odasına çevirmek değil, sadece duymak istiyorum. Zira soğuk ensemden vuruyor bu kez, ölüyorum.
Cemre toprağa düştü dediler, yalan: Kalbimin sokak aralarında hâlâ kar var. Erir
mi karlar bir gün? Gelir mi bahar, gelir demiştin ya? Aylar sonra Sezen
dinliyorum. Üzülmek istemeden attığım her adımda daha çok yıkılmışım. Cümle kuramaz
hale gelmişim. Düz cümlelerimden özneyi çıkarıyorum hep. Kulak tırmalayan cümleler kurmaktan haz alıyorum artık. Sürekli tekrarları seviyorum, çünkü
bilirsin, ne yapsam da hissettiklerimi hissettiğim gibi anlatmaktan acizim. Kısa
cümleler kuruyorum. Kırık kırpık. Hayallerim gibi. Çoğu zaman yazmaya bile korkuyorum
hatta; kendi hislerime tutsuyorum.* Dokunamıyorum kalplere bir zamanlar yaptığım
sıcaklıkta. Samimiyetten uzağım. Kendimi kaybetmişim ben, hâlâ arıyorum. Geçer
demiştin ya. Geçmiyor. Bense söylediğin tek yalanın bu olduğunu umarak
yaşıyorum.
Önce gülüşün beliriyor gözümün önünde. Kirpiklerinin ahenkle
birbirine geçişini anımsıyorum. Güneş vuran yüzünün kalbimi ısıtışı geliyor
aklıma. ‘Ay yüzlüm’ benzetmesi o an anlam kazanıyor. Sonra bir başkasına
gülüyorsun bir zamanlar bana güldüğün gibi. Tüm hayalin kaybediyor samimiyetini. Sen bitiyorsun. Seni neden sevdiğim anlamsız kalıyor. Ve zihnimde bir anlama
bina edilmiş ne kadar kavram varsa yokluğa gömülüyor. Gecenin en karanlığında
bir rüya ortası gibi. Uyanıyorum. İnandığım ne varsa sorguluyorum yeniden. Hâlâ
Sezen çalıyor. Zihnimden çalıyor, kalbimden çalıyor, yaşanmışlıklarımdan ve
yaşan(a)mamışlıklarımdan çalıyor Sezen. Çal be Sezen! Sana helal olsun!
Ben korkuyorum. O bahar hiç gelmeyecek diye korkuyorum. Ben korkuyorum. Aklımdaki sonu gelmeyen ihtimallerden
korkuyorum. Gülüşünü gören çok kadın var, ben korkuyorum. Benim derdime ortak
değilsin o kesin de, ya kendi derdini de unuttuysan diye endişeleniyorum.
Bağışla. Korku kanıma işlemiş. Seni hâlâ şiirlerime alet ediyorum ama. Bağışla.
Tüm dünya düşman olmuş bana. Bari sen bağışla.
*tutsamak: tutsak olmak
İmkansızı beslemeye devam demek
YanıtlaSilİmkansızı beslemiyosun,
Silimkansızda kalıyorsun
umut ediyorsun
'sanki her şey imkan ölçüsünde mi gerçekleşiyor' diyerek
Yaşanmışlara ve yaşanması muhtemellere vefa diyelim. Yaşanmış mucizeleri referans yapıp yaşanacak mucizeleri beklemek. Evet, bir nevi beslemek. Umudu, muhabbeti, merhameti... Güzel olan ne kadar duygu varsa hepsini beslemek.
SilUmut etmek. Elimizdeki tek şey bu çoğu zaman. Bazen de umut etmeyi bırakmak.
YanıtlaSilBazen de ne umut edebiliyoruz ne de bırakabiliyoruz tam anlamıyla.
SilEğer kış “Bahar yüreğimdedir” deseydi ona kim inanırdı?
YanıtlaSilbunlar hep amerikanın reklamları
SilÇok inandım ben, artık inanasım yok. (İnandı)
Sil" Çocukken birçok aşk masalı okudum.
YanıtlaSilBüyüdüm aşkı yaşadım,
Şimdi ben bir aşk masalı oldum..." Bilirsin masallar mutsuz bitmez elbet o cemre seninde kalbine düşecektir.
Ah ne güzel bir yorum bu! Ama umut kimi zaman öyle illet, öyle can yakıcı!
Sil"ay ışığında oturuyorduk bileğinden öptüm seni"
YanıtlaSileğer bir gün oturursanız dolunayda olsun..
Bir gün oturursak dolunay olur. Teşekkürler...
SilHiç uzatmadı, gözlerimin içine baktı ve "seni artık samimi bulmuyorum" dedi. Bir daha göz göze gelmedik.
YanıtlaSilYazıyı okumadan önce sırf ricanızdan ötürü yorum yazmayı düşündüm, ama yazıyı okuduktan sonra aklıma bir şey takıldı. İki sene sonra yine bir Mart akşamında soruyorum bu soruyu: Bahar geldi mi kalbinize? (Yazı sabah gönderilmiş, farkındayım.)
YanıtlaSil