19 Ağustos 2017 Cumartesi

Sen 1

Sessizlik. Tüm evi saran sessizlik.
Eskimiş koltuğundan yavaşça doğrulan, yıllanmış bir çınarı andıran gövdesi.
 Zamanla oluşan romatizmasına rağmen kalkan bacakları. Ve doğrulması geçmişten geleceğe. Çocukluğunda geçmiş, detaylarını bir nebze olsun unutamadığı o anı, son zamanlarda zihnini epey meşgul ediyordu. Anısı, küçükken oturdukları bir gecekondu mahallesinde geçiyordu. Uzun, evden çok bir tırtılı andıran iki gözlü bir gecekonduydu yaşadıkları yer. Her akşamüstü, özellikle yazları, mahallenin gençleri dışarı çıkar ve biri garaja çizilen, diğeri ise taşlarla kurulmuş iki kale arasında epey çekişmeli bir futbol maçı çevirirlerdi. Onun gibi küçük çocuklar ise bu maçlara arada bir alınır, genellikle kenarda bir yerde oturup büyüklerin oynamasını, yaptıkları hareketleri hayranlıkla izlerlerdi. İşte bu güzel ve samimi ortamda hissettiği aidiyet ve huzuru hayatı boyunca birkaç kez tatmış, bunlardan yoksunken de sık sık anılara tutunmuştu.Yavaşça başını kaldırdı. Masadaki dosya yığınına baktı. Gerçekliğe dönüş her zaman böyle sıkıcı değildi diye düşündü. Gençliğinde sık sık hayallere, anılara dalar, onlardan gerçeğe, şimdiye dönüşü ise rahatlamış bir şekilde olurdu. Artık öyle olmuyordu, geçmişin birikmiş yükleri her seferinde daha da ağırlaşıyor, unuttuğu her şey onu ağırlığıyla eziyordu.  Bu dönüşler sırasında hep bir karanlık olurdu tam olarak gözbebeklerinde. Pencereye doğru baktı. Çalışma odasının ormana bakan penceresinden güneş ışıkları süzülüyordu. Acaba kuş seslerini duyabilir miydi? Pencereye yaklaştı, yarısına kadar açtı. Akşam güneşi ağaçlarla beraber hoş bir görüntü yaratırken kuşların cıvıltıları pencere açıldığı anda içeri dolmaya başladı. Gözlerini kapatıp dinlemeye koyuldu. Aklına ise tan ağarırken yavru kuşların ortaya çıkışı ve gökyüzünde henüz kimseler uyanmamışken özgür ve cıvıltılı bir şekilde kanat çırpışları geldi.  Gözlerini açtı, dışarıdan odaya kaydı bakışları. Masadaki dosya yığını, kenarındaki birkaç sigara izmariti geldi gözünün önüne. İzmaritler küllerin arasında kaybolmuş daha doğrusu küllerin arasına gömülmüştü sanki. Huzursuzluk doldukça hayatına, nükseden eski bir hastalıktı bu. Ya da basit bir bağımlılık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder