24 Ağustos 2017 Perşembe

Platon üzerine düşüncelerim

Öncelikle bundan sonra yazacağım aynı konulu yazılar için bir giriş yazmak isterim.

Kısa hayatımın uzun bir sürecinde felsefeyi gereksiz buldum küçük ve dar beynimle. Saçmalığın ta kendisiydi benim için fakat neden öyle olduğuna dair bir argümanım da yoktu, boş boş eleştiriyordum yani. Felsefeye karşı olan bu tavrımı kendisine karşı sergileyebileceğim tek varlık felsefe öğretmenimdi. Bu söylediklerim size tanıdık gelmiş olabilir bence. Mesela kaçımız felsefe öğretmenine saygı duyuyordu? Saygı duyduğumuz ya da duymak zorunda bırakıldığımız şey mesela fen bilimleri idi derken çok önemli olduğunu düşündüğüm analitik zekadan yoksun bir şekilde ülkemizin bomboş üniversitelerine (Bunun üzerine de bir ara yazabilirim belki.) girdik.

Felsefe üzerine düşüncelerim hayli değişti, değişmeye de devam ediyor okudukça. Çünkü o kadar birikmiş bir zenginlik var ki her birini keşfettikçe bir önceki keşfimi sorguluyorum. Yahu bu çok mantıklı fikirler içeriyor dedikten bir süre sonra şöyle şöyle hataları var sanırım diye sorgulayarak değişimi öğreniyorum. Fakat bu sorguladığım düşünceleri düşünmüş olan insanlara olan saygımı azaltmıyor. Tarihsel süreçte uç bir örnekle başlayayım bu konulu yazılarıma. Sokrates'in öğrencisi Platon.

Kurguladığı ideal devletinin kurallarını sorguladığımda bir ton yanlış bulduğumu düşünüyorum. Örneğin gördüğümüzü sandığımız şeylerin göremediğimiz ideaların bir kopyası olduğunu ve daha da ileri giderek sanatın, gözümüzle gördüğümüz şeylerin yani bu kopyaların kopyası olduğunu ve gerçek olan idealara ulaşmamızda büyük bir engel teşkil ettiğini ve bu yüzden ideal devletin sanatı yasaklaması ve sanatçıları kovması gerektiğini düşünmesi bana göre saçmalık. Çok kısa bir özet geçmem gerekirse eğer sanat, estetik kaygılarımızı doyuran bizi insan yapan harikulade, önemli ve gerekli bir şeydir.

Dahası tarihteki ünlü birtakım insanların da ilham aldığını düşündüğüm aileyi ortadan kaldırma fikrini yani her erkeğin her çocuğun babası, her kadının da her çocuğunun annesi olması gerektiğini ve böylece çocukların devlete olan bağlılıklarının artacağını düşünmesi ve daha da ileri giderek bu çocukların doğumunu sağlayan cinsel ilişkinin daha cesur daha güçlü çocuklar doğsun diye kimin kiminle birlikte olacağının önceden planlanması şeklinde kontrol altına alınması gerektiğini düşünmesi herhalde zamane insanı için kabul edilemez derecede yanlış olmalı. Fakat hiç birimizi sinirlendirmemeli bu şekilde soy-arıtımı kurgulaması çünkü o bizim gibi bilimin ve hümanizmin olduğu bir dönemde yaşamadı. Bu yüzden kızacaksanız Hitler'e kızın.

Keza sırf yukarıdakileri düşündü diye her birimizin tutsak bir halde bir mağarada yüzümüzün mağara duvarına, sırtımızın mağaranın çıkışına dönük halde yaşadığımızı, gördüğümüz her şeyin hemen arkamızda yanmakta olan ateşin mağara duvarına bıraktığı gölgelerimiz gibi soğuk ve cisimsiz olduğunu, birazcık çabalayınca iplerimizden kurtulup mağaranın dışına çıkarak ışığı yani gerçek hayatı görebileceğimizi düşünen bir beyne karşı duyulan saygıyı azaltmak benim gibi 21. yüzyıl'da yaşayıp tükettikçe tüketen ve tabiri caizse asalak gibi yaşayan birisinin haddi mi? Değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder