27 Kasım 2017 Pazartesi

Köşebaşı

         Köşe başı çocuklarıydık biz. Kaldırımda üç nefes dinlenir hemen kalkardık, kaçtığımız anılar kokumuzu dahi almasın diye.

Kim isterdi ki iyinin içinden kötüyü? 
Peki kim ayırt edemezdi sağlamla, çürüğü?
Bakma, aslında kötü çocuklar değildik de, çok çürüdük. 
         Beş dakikalık sigara zevkimizi ikiye katlar 'kül düşürmece' oynardık teneffüs aralarında. Ciğerimiz solardı, yine yüzümüz solmazdı. Biz, tuvalet köşelerinde bekleyen erketenin, yakalanma gibi bir problemi olmasa da, kül düşürmeyenlere yaptığı erketelikten öğrendik, insalık suçu gibi görünen yardımlaşmayı. Fakat, sırtımızı duvardan çok dosta döndüğümüz o günlerde, hevesimiz kursağımızda kalmasın diye, fazla sevinmemek için çektiğimiz eksik fırtların nazını, fazlasıyla çekiyoruz bu sıralar. Dumana saklanan hayalleri artık çıkaramıyoruz burnumuzdan. Anılarımızı dökemiyoruz artık kültablasına. Elimizdeki kokuya ise aldırış dahi etmiyoruz artık. Ve yanlış insanlara yapılan yanlışları anlatamıyoruz kimseye. 
          Köşebaşı çocuklarıydık biz. Okuldan çıktığımızda sekiz dakikada indiğimiz simitçiden, sanayideki emekçi ağabeylerimize kadar herkes bilirdi, yüzümüzden değil de kalbimizden gelen tebessümü. Mutluluğumuz da ortak olurdu, acılarımız da. Çok bir anımız olmasa da bir seneyi dolduracak hayatlar yaşadık zamanında. Kimi bizi beğenmedi, kimini ise biz beğenmedik.

          Kimse dört dörtlük değildi de, biz dört tane dördü yan yana koyup, bunlar birbirini götürür diyen insanlara dörtlük yazdık. Sonra ezberlediğimiz kadar var, unuttuğumuz kadar yok olduk.

2 yorum: