8 Ekim 2017 Pazar

Sahi Sen Kimdin Be Süheyla?

Yine ön sevişmesiz geçen bir gece gibi yalnızlığım. Sesli ancak boş. Kafamdaki tek soru yağmuru nasıl durdurabileceğim. Bunu bana anlatabilecek insanın kulu köpeği olurum. Eskiden olsa sokak lahmacununun neden bu kadar güzel olduğunu merak ederim ancak şimdi hedeflerim büyüdü sanırım. Yanlış anlamayın ben değil hedeflerim büyüdü. Hedef dediysek gerçekleştirilebilecek bir şey değil tabi. Hedef işte. Öylesine bir bok.


“Psikolojik olarak kendini hazırlamalısın” dedi. Durup gözlerinin içine boş boş baktım saniyelerce “Hangi psikoloji be Süheyla! Fikirlerim kaçtı diyorum, hikayelerim silindi, kahramanlarım terketti beni. Kalemimi kırdılar Süheyla. Kağıdımı yaktılar. Nasıl yazayım artık be Süheyla? Söylesene!”
O da kalkıp gitti. Sigaram, boş sandalye. Birkaç gözyaşı, saçma bir şarkı kaldı geriye. Sen de git zaten Süheyla, hiç güzel sevişemiyorsun. Sen de git.

Unutmayalım ki kızım olursa adını Melinda koyacağım. Evleneceğimi sanmıyorum ama olur ya çocuk dediğin şey evlenmeden de yapılabiliyor. Ve benim kızım Süheyla gibi olmayacak. Tabi bak unutmadan tekrar söyleyelim ; olursa, eğer, olur ise.

Uyumam gereken gecelerde hiç uyuyamadım zaten. Uyumamam gerektiği geceleri ise hiç yaşamadım. Sevmem gereken insanlardan kaçtım. Sevmemem gerekenlere taptım. İşte ben bu kadar manyak bir adamım Süheyla. Anladın? Şimdi ise sen dur. Senden kaçmam lazım. Az önce nasıl baktığını gördüm. Sevme beni Süheyla. Ben sevilmekten nefret ederim. Bilmiyor muydun?
Dedim ya Süheyla ben manyağın tekiyim. Hem artık daha güzel sevişiyorsun. Ben gideyim artık. Ne dedin. Kağıtlar mı? Kalsın. Uçak yapmasını öğretmedim mi ben sana Süheyla. Cidden mi? O zaman ben seni hiç sevmemişim ki Süheyla.

Güzel karı mıydı? Koy gitsin be Muzaffer. Hem güzel sevişemiyordu diyorum sana. Neden hala üsteliyorsun? Olmuyor işte. Sanki bana tamamen sahip olacakmış gibi geliyordu. Asıl amacı da buydu zaten biliyorum. Ben öyle yem etmem kendimi. Gencim lan daha. Bırakın beni.
“Demek sen de Dostoyevski okuyorsun” dedi yeşil gözlü. “Okumuyorum, okudum bitti.” Diye düzelttim. En fazla iki kitabını okumuştur. Hem zaten ben Dostoyevski okuyanları sevmem ki Dostoyevski’yi severim. Iron Maiden gibi düşün. Konserdeki o kadar insanı nasıl seveyim. Sevmiyorum. Lan Muzaffer sanki bilmiyorsun en çok da kendimi sevmiyorum. Hatırlasana hiç söndürmeden bir paket içtiği günü. Neydi ulan o? Beynim sikilmişti. İnsanlarla muhabbet kuramıyordum Gerçi öyle bir şey yapmasam da bu pek mümkün olmuyor da.

Küçükken bizim sağ balkonun sağında tarla vardı. Hala var da. Oradan tek bir ev gözükürdü, ağaçlar kapatırdı diğerlerini. Sol tarafa baktığım görebildiğim bütün apartmanların bütün dairelerini tanırdık. Genelde akrabamızdı zaten. Ama o gri apartmandan kimseyi tanımamamız ilginçti. Yok hiç kimseyi de görmedik. İlk lazerim olduğunda önce o apartmana sonra sokaktaki kedilere tutmuştum. Bu arada kediler sadece zengin semtlerde olmaz. Bizim sokağı bir görseniz. Sanki başkentleri. Belki de çok güvercin besleyen var diyedir. Bilmiyorum ki… Bu arada adın neydi senin?

Heh. Güzel isimmiş. Bir şeylerden kurtulmak istiyorsan. Mesela ne diyelim buna. Canını sıkan herhangi bir şey olsun. Düşünmeyi bırak. Düşünme. Silersin kafandan bir süre sonra. Çok sıradan değil mi? Ben de öylesine söyledim. Ama mesela kahverengi gözler de sıradandır. Senin gözlerin de kahverengi ancak farklı bakıyorsun. Anlatabildim mi? Ben de anlamadım. Saçmalarım ben hep.
Acını hafifleten her karanlık güzel değildir.

Kusura bakma ben yine unuttum adını. Bu sıralar aklım karışık. O nasıl bir şeyse artık. Heh. Şevval. Ben severim karanlığı. Niye sevmeyelim şu hayatta en çabuk, en masrafsız ve sınırsız erişebileceğin bir şey. Senin elinde sonuçta.

Evet adı Süheyla idi. Aramızda kalsın hiç güzel sevişemiyordu. Gülünecek bir şey yok. Bilmiyordu herhalde. Ben de öğretmenlik yapacak kadar boş değilim. Hiç sevmemiştim sanırım. Ne özlemesi be Şevval. Sen de hep yanlış anlıyorsun. Neyse ben kaçtım. İşim var. Ne nasıl işin var? Var işte bir şeyler. Hadi.

Neydi be Muzaffer o şarkı? Bir elimde on dörtlü, bir elimde güller var. Yaşa be! Adamsın. Az dinlemedik be. Ağlıyor babam. Ağlıyor babam. Babalar ne değişik değil mi Muzaffer? Seninkini bilmem. Benimki iyi adam. Ölürse çoğu kişi arkasından öyle konuşmayacak ama ben sustururum onları. Döveriz lan, en son mermi bir buçuk lira. Babam için yaparım.

Hayal mi? Gerçek mi? Bence hayalle gerçek arasında ama yine de sen en iyisini bilirsin.

Ne fark eder?


Ben de özledim sanırım seni Süheyla. Hatta bir gece ağlamış bile olabilirim. Ben doğduğumda bile ağlamamışım biliyor musun? Ağlamak zor benim için, sensizlik de zor, seninle olmak da. Hangisi en zoru hiç bilmiyorum. En iyisi düşünmemek. Seninleyken yalan, sensizken yalnızlık sıçıyor zaten hayatımın tam ortasına. Ne gerek var. Hiç düşünmeyelim.
Ülke de berbat durumda değil mi Süheyla?

Ben yoruldum be Süheyla. Valla bak. Bana bir kol saati alsana. Telefon kullanmaktan kurtulayım. Neden mi kendim almıyorum? Sen Adapazarı’nı biliyor musun Süheyla? Orada herkesin taktığı kol saati, salladığı teşbih ve kullandığı çakmak hediyedir. Bilmiyor muydun? Tabi yarısı yalan da bari bizde yalan olmasın be Süheyla. He bir de aklıma geldi artık çok güzel sevişiyorsun. Özledim seni.
Senin gibi düşünebilmek istiyorum be Süheyla. Ama yapamıyorum. Bu gece yazacağım be Süheyla. Hadi sen de bekleme. Uyu artık. Yarın dünün aynısı olacak. Merak etme.

Aslında sevişirken değil de yemek yaparken daha güzelsin be Süheyla.

Yine mi tombul şişe aldın be Muzo? Lan midemi bozuyor o benim. Ankara aldım deme bari İzmir aldım de. Allah belanı vermesin. Bildiğin Ankara’nın bağından kopmuş. İçmem bunu al. Sıcak zaten. Öleyim mi amına koyayım?

Tamam be Süheyla kalsın adın. Sultan da güzeldi ama. Annene deseydin. Bir daha da bulgura o kadar yağ koyma. Kaç defa anlatmak lazım.

Sür Muzaffer! Çabuk lan çabuk! Bas gaza! Çok önemli değil lan. Şevval’in doğum günü onu bir göreyim. Yok lan aramızda bir şey. Öyle çok bir şey söylemedim. Kahverengi göz çok sıradan ama senin bakışların bir başka dedim. Bilmem hoşuna gitmiştir. Kız milleti oğlum. Bir de hemen işim var dedim ve kalktım. Saatlerce düşünmüştür hatta bak şimdi aklıma geldi.

Senin gözlerin şu dünyada gördüğüm en güzel karanlık Süheyla. Ve ben sana sahibim. Sahip olduğum şeyleri çok severim. Boşver bu gece sevişmeyi. Kahve yap da içelim. O zaman da çok güzelsin sen bilirim.

Öylesine bir hediye Şevval, abartma bu kadar. Teşekküre gerek yok, rica ederim. Yok kalamam bu gece işim var. Başka zaman sevişelim oldu mu? İyi bak kendine.

Haşlanmış yumurta sevmiyorum Süheyla. Lütfen artık öğren. İştahım kaçtı. Nerede dergi gelmedi mi bugün? Yayınlamamışlar mı yazımı? İyi. Ben de yazmam bundan sonra.

Ne diyeceğim oğlum. Başka zaman sevişiriz dedim pat diye. Hatun kapıda gözleriyle sevişti bile. Olursa olur, olmazsa olma. Hem zaten Süheyla var şu an. Bende kalıyor bir de.
Söndürme masa lambasını! Sarı tenine çok yakışıyor Süheyla. Isırma sakın!
Bilmiyorum Süheyla, kayboldum sanırım.

Uyumak için yattım ama hiç uyumak istemiyordum biliyor musun Süheyla? Sonra bir bahane bulup kalktım. Sanırım seninle konuşmak istiyorum Süheyla. Sevişmek değil.
Hayalle gerçek arasında gibiyim yine Süheyla. Sigaram yanıyor ama azalmıyor dakikalardır. Ben de yazıyorum ama anlatamıyorum.

Tamam. Yarın akşam müsaitim. Sen de kendine iyi bak. Görüşürüz.

Erken yatacağım ben bu gece. Yarın Şevval’e gideceğim kardeşim. Bi bırak beni. Süheyla’nın yanına gideyim bu gece de yarın bir sıkıntı çıkmasın. Ne yapayım? Ben çok mu istiyorum? Söz verdim hatuna “başka zaman sevişiriz”  dedim unutmamış amına koyayım. Ne yapayım?
Ne yalan söyleyeyim bu kadar iyi olduğunu bilsem o akşam kapıdan geri dönmezdim. Fena hatunsun sen Şevval. Korkmaya başladım.

Senin de mi yok be Süheyla? He? Hadi be değişik tip bir adamım da, senin de mi yok? Nasıl önce ben anlatayım kızım. Yok diyorum. Benim şu siktiğim hayatında bir öyküm yok. Yaşamıyorum ben.
Muzaffer? Rakı mı içsek?

Üzgünüm bu gece yalnızlığıma zaman ayırmak istiyorum.

Senin dudakların zehir Şevval. Bir kez daha öpemem.

Eğer senin dudakların zehir olsa hemen öper ölürdüm Süheyla. Çünkü onlar beni sevdin diye zehir olurdu.

Aç uyumak insana zarar vermez ki. Mesela ben bazen bilerek aç uyurum çünkü çoğu zaman kahvaltım dört dal sigara, bir bardak kahveyi geçmez. Kahvaltı yapabilmek için aç uyurum. Çünkü sen demiştin ya Süheyla. Kahvaltı seninle güzel diye. Ben de hep seninle kahvaltı yapmak istiyorum işte. Neden mi? Benim için de her şey seninle güzel.

Nasıl kahvaltı bu Süheyla? Tahin helvası yok.

Siktir olup gidin hayatımdan! Ne işiniz var?

Yapamıyorum Süheyla. Ülkenin durumuna üzülmeden yapamıyorum.

Sar Muzaffer birer sigara daha içelim de öyle kaçayım. Bu saatte açık market yoktur. O değil de hayatımda ilk defa sigaramın bittiğini farketmedim. Süheyla’ya aşık filan mu oldum acaba? He ne dedin?

Yapamıyorum be. Sevemiyorum. Seviyorum diye yalan söylüyorum. Aşık oldum diye yalan söylüyorum ama kendimi bile sevemiyorum. Sahi ne çirkin insanım ben? Bir erkek bu kadar mı yakışıklılıktan uzak olur anlamıyorum. Acaba tanrı cidden var da bana ona inanmayacağım için mi bu hale getirdi? Eğer öyleyse de yine inanmam ben o tanrıya. Rakı’ya inanırım. En azından güzelleştiriyor.

En çok korktuğum şeydi güzeli sevmek Süheyla. Korktuğum başıma geldi Süheyla. Seni çok seviyorum be Süheyla!

Rahat bırak beni Şevval. Lütfen. Zaten aldığım her nefes acı veriyor bana. Bir de seni üzdüğümü hatırlatma ne olursun. Kendine iyi bak Şevval. Kendine çok iyi bak. Beni unut.

Böyle hayatın amına koyayım Muzaffer. Suçumuz ne lan bizim siktiğim dünyasında. Satürn’e mi gitsek ne yapsak amına koyayım çok sıkıldım buralardan.

Her zamanki gibi başladı. Durduk yere dudaklarıma yapıştı. Ben de çok istedim birden. Hemen kucağıma aldım. Elleri kulaklarımı kapamış kafamı öylesine sıkıyordu ki. Zor kurtuldum en başta. Yoksa geceye yazık olacaktı. Sevişirken gözlerimi açarım bazen. Süheyla’nın hep kapalı olur. Utanırım sonra. Nedenini bilmem ama utanırım. Sanki o daha çok seviyormuş gibi hissederim. En çok da sütyenini çıkardığı an heyecanlanırım. Çok güzeldir göğüsleri. Öyle işte. Aslında her şeyi güzeldir benim Süheyla’nın.

Terk edişi bile.

O kadar mal olmuştum ki o gece. Kendime “sen kimsin lan!” diyordum. Ama ciddi ciddi bilmiyordum kim olduğumu. “Ver hesabı garsın benim kaçmam lazıma artık” demek istiyordum ama evdeyim. Düşünebiliyor musun?

Adımı bile hatırlayamıyorum.

Çok beğenerek aldığım pilot kalemlerimi bulamadım bu gece daha ilk harfi yazdığımda beğenmedim beğenmedim bu “tükenmez” denilen ama tükenen kalemi. Defterimden özür dilemek durumundayım.

İzninizle.

¡Lo siento!

Ben çocukken hep bilyelerle oynardım.  Hep aynı oyunu fakat farklı sokaklarda oynardım. Şimdi ise acı ile oynuyorum, hep aynı yalnızlık fakat başka kişilerde. Sonra bir gün oynamayı bıraktım, bilyelerimi bir poşete koydum. Bugün de oynamayı bırakacağım acı ile ve hep bende kalacak.
Masamda 8-9 yaşlarında uyurken çekilmiş bir fotoğrafım var. Önce ona sonra aynaya bakarım. “ne kadar çirkin bir varlık oldun lan sen” derim kendi kendime. Zaten şiir de yazamıyorsun. Tek bildiğin şey sabah uyanıp sigara içmek. Gece uyumayıp sigara içmek. Ne berbat hayat lan bu? Derim kendi kendime. Sonra Hayrı Abi konuşur ;“Tayyar Ahmet’in dediği gibi “tekimiz bok hepimiz çok” e o yüzden bok gibi hayatın” der.

Dumanla süslenen masa lambam, köşelerinden sarkan posterlerim ve akıp giden sen dolu sokaklardan başka hiçbir şeyim yok bu hayatta.

Pardon!

Hayri Abi var!

En yakın arkadaşları ona “Comolokko Hayri” der. Değişik bir adamdır. Kendisi benim büyümüş halim bazen küçüklüğüm. Ancak aslında benim iç sesim olması gerekir. Rakıdan kafayı kaldırdığı zaman öğütler verir bana. Güzel adamdır Hayri. Yalnızdır. Ve bir sarışın istedi diye “Comolokko Hayri”dir. Sarışınlar ilginçtir. Tıpkı esmerler gibi.

l. çizgiyi hangi harf için çizdiğimi unuttuktan sonra yazdığım bu satırları okuduğunuz için size minnettarım. Size daha iyi yazılar yazabilmem için lütfen aşağıdaki anketi doldurun;

Bu yazı size yardımcı oldu mu? A)Evet B) No

Bana hiçbir şeyin faydası olmuyor be. Su içsem dokunuyor –yarıyor muydu neydi?- neyse ne, bize ne?

Süheyla bekler. Hayri Abi içer. Şevval sevişir. Muzaffer bir şey yapmaz, tıpkı benim gibi.
Beklemez de. O da bir eylemdir. Biz eylemlere karşıyız, değil mi Muzaffer? Uyu amına koyayım, uyu.

Bu arada kalemimi buldum. Poligonda 28 hedeften 27 sini vurduktan sonra sürpriz hediye niyetine verdikleri bir liralık ajandaya takmışım. Sebebi neydi ki?

Artık evimin sokağında sigara içerken zevk almadığımı farkettim. Akrabalarımın beni görmesi beni korkutmuyordu. Ondan olsa gerek. Eski heyecan yok. Aslında genel olarak hayatımda bir heyecan yok. Keşke peşimize tefeci filan düşse, silahlar patlasa filan. Ama yok.  Sadece ayak masaya çarpar, bardak düşer.

Bugün nasıl hissediyorum biliyor musun? Çürüdükten hemen sonra en güzel tedavi yapılmasına rağmen yıllar sonra iltihap yapıp çekilmek zorunda kalınan bir diş gibi. Evet. Tam olarak böyle. Çekildim ve şimdi işlevim ne bilmiyorum.

Neredesin be Süheyla? Herkes bu dünya için yeniyken sen benim için nasıl eskirsin? Lütfen bir daha böyle düşünme Süheyla.

Çok yorgunum.

Süheyla yazacağım yazmasına da sanki sen bile beni terk etmiş gibisin. Bir aydır ilk defa alıyorum kalemi elime. Sanki herkes gitmiş .Hayri Abi bile. Şimdi Süheyla sen bari söyle;

Benimle misin?

Kim okuyacak be Süheyla ben bile önceki sayfaları daha hiç okumadım. Paramı sonuna kadar harcadım Süheyla. Sigarayı bırakmaya çalıştım. O kadar boşlukta kaldım ki anlatamam. Hani seviştikten sonra boş boş oturuyorum ya salonda ondan bile daha boş hissettim. Daha başka şekilde açıklayamam.

Bitti he Muzaffer. Hoş geldin kardeşim. Senin anlatacak çok şeyin vardır. Dur kahve suyu koyup geleyim.

Lanet olsun Jason! Evde hiç siyah kalem kalmamış.

Bugün size neden bardak altlığı kullandığımı anlatacağım. Biri sordu da. Aklımda hala cevabım. Masada iz bırakması önemli değil benim için sadece bardağın güvenli bir yede kalmasını sağlamak için masanın en güvenliği bulduğum yerine hep bir bardak altlığı bırakırım. Böyle biriyim ben işte. Düzenli gibi.

Bir yıl oldu be Muzaffer. Birini özlemeye fazlasıyla yeten bir zaman. Kap gel lan biraları. Anlatma sırası bende. Lan siktirtme Şevvalini. Bilmiyormuş gibi yapma. Cidden bilmiyor musun lan? Hazır ol! Evlendi lan iki ay önce. Hatta hani bizim lisede Kepçe Serkan vardı ya Alperen Ocağı’na giderdi. Heh onunla evlendi. Bu kızı çocukluktan beri seviyormuş filan. Yazık oldu uşağa. Şevval kaçırmamış tabi fırsatı. Heh aynen lan Zeki Demirkubuz filmi gibi. Öyle gitmez umarım. Kal lan bu gece poker filan oynarız. He bir de evde bir mavi kalem buldum çok güzel yazıyor lan. Defterin sonunda kadar bununla yazacağım sanırım. Hangi mi defter? Siktir et Muzaffer. Sen sadece yaşa kardeşim. Siktir et defteri. Defter kim? Defterin amına koyayım. Sana bir şey olmasın.

Olmuyor değil mi Süheyla. Bence de. Dur yapma. Sakın o okyanus gözlerinden bir damla bile israf etme benim için. İkimizin de gözyaşına ihtiyacı yok Süheyla. Bunu sen de çok iyi biliyorsun. Biz böyle sevmedik birbirimizi. Cidden biz sadece sevişirken mi sevdik birbirimizi? Uyandığımda seni görmesem seninle kahvaltı yapmak aklıma gelmez sanırım. Acil durumda aranacak listeme bile eklemedim seni. Ama seni özlerim. Tek başıma olduğum her an. Sen yatakta ne kadar iyiydin be Süheyla. Ne? Artık beni tanıyamadığını mı söylüyorsun? Sen beni hiç tanımadın bence Süheyla.


Sahi sen kimdin be Süheyla?


4 yorum: