4 Eylül 2017 Pazartesi

Roman kitapları üzerine düşüncelerim

Öncelikle aşağıda savunacağım fikrin kafamda henüz yeni yeni oluşmaya başlamasından dolayı bu yazının bir taslak niteliği taşıdığını söylemek istiyorum.


Neden roman okuruz? İyimser bir cevap vereyim. Bizlere okuma alışkanlığı kazandırdığı için, bizlere dünyayı, farklı kültürleri ve farklı insanları tanıttığı için, bizleri global veya geniş düşünmeye sevk edip dünyanın bizden ibaret olmadığını belli bir ölçüde öğrettiği için okuruz.

Fakat ben bir süredir çok az roman okuyorum. Bunun 3 sebebi var. Birincisi varlıklarından haberdar olduğum ve okumaya değer bulduğum güzide romanların neredeyse çoğunu okumuş olmam, ikincisi romanların içinden çıkarılması gereken kişiden kişiye manaları değişebilen mesajları çıkarmaya üşeniyor olmam ve önemli olduğunu düşündüğüm son sebep ise bir yerden sonra romanların insanları, daha doğrusu okuma kültürünü yozlaştırabilecek bir potansiyele sahip olduğunu düşünmem. İlk ikisinin verilmek istenen mesajı açık bir şekilde verdiğini düşündüğümden açıklanmaya ihtiyaçlarının olmadığını düşünüyorum. Ama son sebebim açıklanmaya muhtaç çünkü yanlış anlaşılmaya fazlasıyla elverişli. Keza bu yazıyı yazma sebebim de bu fikri kendimce savunmaya çalışmak. Hadi başlayayım.

Romanlar, çocukluktan itibaren daha öncesinde daha hafif içerikli olan öyküleri okumuş olsun olmasın, okumayı sevsin sevmesin herkese okuma alışkanlığı gibi önemli bir özelliği kazandırabilecek bir güce sahiptir. Bu konuda sanırım hemfikiriz çünkü düşünsenize Weber'in Sosyoloji Yazılarını veya  Freud'un Günlük Yaşamın Psikopatolojisi'ni okuyarak okuma hayatına başlayan insanların var olduğunu. Ben tanımadım vallahi öylesini. Tanıdıklarım hep öykü veya roman okuyarak başladılar bu işe. Peki neden öyküleri de katmıyorum bu yozlaştırıcı sisteme, çünkü kitap okumak denilince çoğumuzun aklına romanlar geliyor olsa gerek ve çoğunlukla öykü değil de sadece ve sürekli roman okuyoruz bence. Sizce?

Günümüzde roman okumak maalesef kendini geliştirme gayesi bulunan insanların, gelişimleriyle ilgili olan sorumlulukları tam anlamıyla anlamalarına mani oluyor. Yani belli bir eşiği geçmiş bazı şeylerin farkında olan insanlar, sürekli roman okumakla yetinip kendilerini geliştirme adına yapılabilecek yegane şeyi yaptıklarını düşünüyorlar. Fakat gelmeleri gereken yere gelmelerine kendi kendilerine mani oluyorlar farkında olmadan. Bu da okumayı daha doğrusu kurgu okumayı seven insanların, okumanın pratik hayata verdiği faydalı ürünlerin çok küçük bir kısmından faydalanmasına sebep oluyor ya da insanların okumaya ayırdıkları zamanın yani verdikleri emeğin verimini düşürüyor. Bu bakış açısıyla bakıldığı zaman sürekli ve sadece roman okumanın, insanlara bir yerden sonra destek yerine köstek olduğunun görülmesi gerektiğini düşünüyorum anlayacağınız. Peki ne yapmalı?

Okuma alışkanlığı kazandıktan ve belli bir eşiğe ulaştıktan sonra roman okumaya devam etmek veya etmemekle birlikte (ki tavsiyem romanlarla her zaman arkadaş kalınmalı) sıradaki aşama olan aşağıda bahsedeceğim belli alanlar üzerine yazılmış bilgi ve düşüncelerle dolu, kurgu içermeyen kitaplara ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu alanlar tam bilimsel içeriklerinden oluşan alanlar olmamalı. Mesela herkesin önemli bir denklemin çözümünü bilmesinin gerekli olduğunu, falanca motorun çalışma prensibini bilmesi gerektiğini, cihaz yazılımına dair bir fikrinin olması gerektiğini, en azından bu bilgilere hakkıyla sahip olması gerekliliğini mantıklı bulmuyorum. Fakat herkesin Grek ve Latin tarihi ve kültürü, sosyoloji , psikoloji, felsefe ve biraz da sanat tarihi bilmesinin hayati derecede gerekli olduğunu düşünüyorum. İlk verdiğim örnekler uygarlığı geliştirirken ikinci verdiğim örnekler ise bu uygarlıkta yaşayan insanları geliştirir. İlk verdiğim örnekler kendileriyle sürekli ilişki halinde olduğumuz insanları anlatmazlar bize, ikinciler yapar bunu. Uğruna nice saygıdeğer kafaların patlatıldığı bilimin ve teknolojinin, can almayı varlık amacı olarak görmüş insan olamamış insanlarca nasıl kullanıldığını ve nasıl bir dünyaya sebep olabileceğini tarih bize fazlasıyla gösterdi sanırım. Bu yüzden insanları anlamanın ve insan olmanın ne demek olduğunu bilmenin fazlasıyla önemli olduğunu düşünüyorum. Konudan biraz saptım, anlattıkça anlatası geliyor insanın.

Savunduğum şey taslak haliyle tam olarak şudur: Belli bir yerden, belli bir zamandan sonra, romanların yukarıda bahsettiğim içerikli kitapların bahsettiğim işlevlerini onlar gibi yapamadığıdır ve sadece ve sürekli roman okumanın, insanların, kendilerini yeterli görecek kadar ileri gitmelerine sebep olacağıdır.

Fakat benim yazdıklarımda da şöyle bir mantıksızlık olabilir mi: Romanları güzel kapaklarından dolayı kitaplıklarına süs olarak satın alanların veya kitap okumayı değil de ''hayat okulunu'' okumayı bir iş sananların yaşadığı bir toplumda yani kitabın öyle ya da böyle hiç okunmadığı, bahsettiğim eşiğe gelmenin dahi anlamsız bulunduğu bir yerde, sürekli ve sadece roman okumanın okuma eylemini yozlaştırıcı zararlarından bahsetmek anlamsız mı olsa gerek? Bence olmasa gerek.

4 yorum:

  1. Peki sayın yazar, kişisel gelişim kitapları hakkında ne düşünüyorsunuz? Onlar da romanlar gibi bizi oyalayıp işin özünden uzaklaştırır mı sizce?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kişisel gelişim kitapları emek ve zaman harcamadan kendini yetiştirmek isteyenlere hayal satar. Başka da bir işe yaramazlar benim fikrime göre. Burada şu soru geliyor aklıma: Varlığını geliştirme sorumluluğunun farkında olan bir insan bu tuzağa nasıl düşer? Gelişim konusunda samimi olmasa gerek.

      Sil
  2. Sabırla her yazınızı okuyor ve kayda değer bir cümle arıyorum.

    YanıtlaSil