18 Ocak 2017 Çarşamba

Açgözlü İnançlar

 Karakterimin temellendiği değerlerden dolayı olsa gerek; ben, bir insanın ne olursa olsun doğruyu söylemesi gerektiğine inanıyorum.
Küçükken, hayatımın belirli dönemlerinde bu inancıma karşı ufak çaplı savaşlar vermiş olsam da, çok uzun zamandır bu inancımı sağlam tutmak için herhangi bir çaba içerisinde bulunmadım. Kendimi düzenli olarak "Her zaman doğru söylemelisin kazandibi" diye şartlamadım ve sonuç olarak; bu inancıma hiç bir zarar gelmedi veya bu inancım herhangi bir zayıflama ile yüz yüze değil. Çok uzun zamandır aynı dirilikte, aynı kuvvette ve hayatıma şekil vermeye devam ediyor.
 "Doğru" söylemeye dair sahip olduğum inanç gibi, birçok başka inanca da sahibim. Başka örnekler vererek yazıyı uzatmak ve sizleri sıkmak istemiyorum. Ama kendiniz düşünerek başka örnekler ekleyebilirsiniz bu tarz inançlara. Hayatınızı şekillendiren inançların çoğunun, varlıklarını sürdürebilmek için bir beslenmeye ve sürekli telkine ihtiyacı yoktur.
 Ama bazı inançlar var ki, özellikle işin içine başka bir kişi ya da şey girdiğinde, devamlılığı için beslenmeye ihtiyaç duyuyorlar.
 Mesela yakın ve sevdiğiniz bir arkadaşınızı düşünelim. O kişi ile ilk tanıştığınızda, arkadaşlığınızın ve tanışıklığınızın sürekliliği için o kişiyle birkaç kere daha bir araya gelip, birbiriniz hakkında daha fazla şey bilmeye ihtiyacınız var. Bunu yapmanızın tek sebebi de, o kişiyi tanımak istediğinize dair inancınız.
 Devamında farz edelim ki bu kişi ile ortak noktalarınız daha da arttı ya da ortak noktanız çok olmasa bile bu kişi size ilginç geldi ve karşılıklı olarak, bunu dile getirmeseniz de, birlikteliğinizi ve görüşmelerinizin devamlılığını sürekli hale getirmeye karar verdiniz. Ve nihayetinde, iki yakın arkadaş oldunuz. Ansızın birgün, ikinizin de elinde olmayan nedenlerden dolayı arkadaşınız Dünya'nın öbür yanına gitti ve sizin görüşmeleriniz, konuşmalarınız gittikçe azalmaya başladı. Artık ortak şeyler paylaştığınız zamanlar yok denecek kadar az olmaya başladı. Birbirinizin değişimine, ya da sizi değişmeye zorlayan olaylara karşılıklı olarak daha az şahit olmaya başladınız. Yakın arkadaşlığınıza olan inancınızı, elinizde olmayan şartlardan dolayı, her geçen gün daha da az "beslemeye" başladınız. Yıllarca bu böyle devam etti. Ve birgün aklınıza geldiğinde o eski arkadaşınız, o arkadaşınızın hala yakın arkadaşınız olduğuna inanır mıydınız?
 Bu tarz inançların varlığına sizi biraz daha ikna etmek için birkaç örnek daha verebilirim ama dediğim gibi, sizi sıkmak istemiyorum. Daha da önemlisi, bu yazının anlattıkları sadece bu yazıyı okuduğunuz süre zarfında sizi etkilesin istemiyorum. Bunun üzerine düşünmenizi istiyorum.
 Ve son olarak soruyorum: Bu açgözlü inançlar mı gerçekten inançlar, yoksa doğru söylemeye olan inancımız gibi olanlar mı gerçek inanç? Ya da inanç nedir?


4 yorum:

  1. Son iki gundur aklimda var olan sorularin sizin de yine bu zamanlarda uzerinde duruyor oldugunuzu gormek hem ilginc bir tesaduf hem de mutluluk verici sayin yazar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ve ayrica sizin sorunuzun uzerine ben de size sunu sormak istiyorum:
      Bu insanlarin karistigi acgozlu inanclar sadece iliskilerin olusma/gelisme asamasinda gecerli olup ve bir noktadan sonra `dogru soylemeye olan inanc`a tekamul ediyor durumda olabilir mi?

      Sil
    2. Olabilir bence mantıklı bir yaklaşım. Ama belirli bir noktadan sonra salındığı zaman etkisini yitiren bir inançsa peki?

      Sil
  2. Belki de...
    Her şeyin başı zaman

    YanıtlaSil