16 Mart 2021 Salı

mor bir kadın doğurdu beni

tutmuyor iki evin çatısı aynı hizaya. ben de dolmuyorum kusmukla. penceresinden beyaz ve sarı ışıklar saçan binalar, hangi öykünün düşünden kaçtı, ben hangi kayıp karakterim bilmiyorum. yazıyorum ve siliniyorlar. ne kağıtta ne kalpte yer yoktur bana. bugün bir cümle ettim; dün bir cümleden kaçtım. dünümü hatırlamak istemem. şu an, neden buradayım? tek saksılı bir evin içinde. durup düşüyorum. düşüp duruyorum. mor bir kadının beni doğurmasına gülümsemedim. uzun zamandır çok yorulduğumu fark ediyorum. yokluğumu fark ediyorum. kendim için sürekli "ben aslında yokum" dediğim için mi yok oluyorum? kırkında yakalanıyorum ateşli bir hummaya. kırkında ölüyorum. uzun uzun düşünülmüş, dilin ucundan çıkamayan bir duyguyum ben. hayır, üzgün değilim. Mutlu değilim, öfkeli değilim, kırgın değilim. bilinen bütün duygular haricinde bir şey hissediyorum. adı, dilimin ucunda gibi. heh desem çıkaracağım ama neyi söylemem gerektiğini bilmiyorum. işte böyle iki evin çatısı gibi, iki dostun gülüşü gibi tutmuyor benim öyküm, tutturamıyorum öyküleri, üzgünüm. hayır, geride kalana büyük ayıp. eskiden ne emindim kendimden. şimdi elle tuttuğum şeyler bile şüphe veriyor bana. tek bir şeyden eminim, güneş gerçekten var ve ısıtıyor beni, yakıyor tenimi. ondan öte herkes ve her şey artık uzak bir köy gibiler. oradalar ve köyden hiç çıkmamaya yeminliler. yılda bir kez geldim, yoktunuz. hayır, artık kimseyi suçlamayacağım. dehlizlerinde boğulurum dilimin ucundakinin, yine küsmem. çünkü ben bir kere küsünce öldüm. kimsenin kötü kelimesi olmak istemem. kimseler de bana kötü kelime kusmasın. yalnızım, gece gibi. Ankara'ya ilk geldiğim gece gibiyim. ışıklı yollar kalbimi fethediyor. ışıklar söndüğünde karanlıkta bir el gezecek. Dövecek beni, taciz edecek, tecavüz edecek; ele geçirecek. ışıkların sönmesini sevmiyorum. kimseye söylemiyorum ama.../ bir dilek dileseydim. ilk aşkımı sevdiğim gün ki kadar saf kalmak isterdim. herkese güvenmek ve herkesi sevmek. ilk aşkım, şimdi kızının babası. bense sürünüyorum birileri beni de sevsin diye. ama biliyorum hiç kimse sevemez birbirini. ancak zamanını doldurur, ruhumu öldürür, işe yarar bir şeyler alır ve ölmeye yatar. hiçbirinize söylemedim, beni gerçekten sevmediğinizi. Ben buradayım, yani bazan, burada olduğum kadar. söylenmemiş sözler duyuyorum. saklanan cümleler. zamanı kandırmış. belki kendini. belki beni. avutmuş, en çok beni. kimle konuşuyorum ben? seninle değil. tutmadı işte ruhum bedenime. bak bugün gülmedim, mor kadının doğurmasını beni. gülmedim, akşamları bir yaprağı gizlice okşar gibi ciddiyim. sevmek ciddi iş. sevmemek çok ciddi bir iş. hepinizin ayrı işleri vardı; ben yaprağı okşuyordum. geçenlerde adamın birine yaz dedim. masanın ortasında, orta yerinden ayrılmış bit kitap gibi, yazdım ben de. sanırım hoşlandığım çocuk, benden hoşlanmıyor. böyle düşününce yazması kolay. bunu da düşününce gerçeklerden kaçması çok kolay, ciddiyim. Gülmedim. gülmek için güneş gerek. mutlu bir Ankara günü, dondurma yemeli, sahilinde yürür gibi şehirlerin. balıklarım öldü. akşam serinliğinin inmesi gibi çimenlere, baş ağrım iniyor alnıma. içimi yarsam heh işte bu kelime diyeceğim. kendimi doğuramıyorum. bir bir yüzüme vuran beyaz köprü altı ışıkları, ben kazandım. kazındım bu şehre. burada olmak, yerine sürekli bir şeyler koyduğum durum. bir şeyler gelip gitti bugün. misafirliğe gittiğim evde sabaha kadar uyumadım. telefonun ışığında bir kadının kusmasını duydum. biraz ışık, lütfen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder