29 Ağustos 2020 Cumartesi

Remember, No Fiction

Saat 2:41, gece.


Yıllar öncesinde, 2012'de bu blogu açma sebebime uygun bir amaçla bilgisayar karşısına oturuyorum bu sefer: Herhangi bir hikayeleştirmeye maruz bırakmadan içimdekileri dökmek.

Birkaç aydır kendimi çok garip hissediyorum. Alışık olmadığım bir ruh hali içerisindeyim. Yaratıcılık yönünden negatif olarak yorumlasam da bu hali, duygudurumum olarak çok da farklı bir halde değilim.

Kreatif bir şeyler yapamayacak halde de değilim, kendimi birazcık zorlarsam yapmam gereken şeyleri yapabilecek durumdayım. Yalnızca içimden gelmiyor. Doğal, kendi kendine gelen bir itki yok. Zorlama şart.

Depresyonda mıyım emin değilim. Depresyondaysam da eğer, yeni bir depresyon formu geliştirmiş olabileceğini düşünüyorum vücudumun. Bu biraz endişelendiriyor beni zira maddi durumum el verirse, sonsuza kadar bu halde gidebilirim.

Uyku düzenim bozuk gibi. Bir hafta öncesine kadar gündüz 10 gibi yatıp akşam 8-9'da kalkıyordum. Şimdilerdeyse akşam en geç 11-12'lere kadar durabiliyorum. Boktan bir uyku düzenine o kadar alışmış durumdayım ki, verimli saatlerde uyumam durumunda gece 2-3 gibi sıfır uykuyla uyanabiliyorum. Şu an gibi.

Son yıllarda oynamadığım kadar oyun oynuyorum. Yaratıcı tarafımı besleyen bir oyun da değil, Valorant oynuyorum. Tekrar tekrar aynı şeyleri yaptığın bir oyun türü. Biraz da Hunt Showdown.

Romanımın ilk taslağı bitmek üzere. Son bölümdeyim. Çok sık yazmıyorum. 2-3 gün romana dair hiçbir şey yapmayıp 4. gün bir 5-6 sayfa yazıp tekrar bırakıyorum.

Roman bittiğinde hayata nasıl geçeceğini, insanlara nasıl ulaşacağını bilmiyorum. Senaryoma yapımcı arama sürecinde yaşadıklarımdan olsa gerek, pek umudum yok. Belki de bu yüzden yaratıcı bir şeyler yapmak istemiyorum: Pek umudum yok.

Kendimi bazen yalnız hissediyorum. Fakat yalnızlığın tanımının ne olduğuna dair kesin bilgilere sahip olmadığım için, kendimi yalnız olarak niteleyemiyorum da.

Kitap okuyamıyorum. Aslında elime bir şeyler alsam okurum fakat okuduğum şeylerden verim alamıyorum. Beni tatmin etmiyorlar ya da odaklanma sorunu yaşıyorum. Bir şeyler okumaya başladığımda çok ağır bir uyku bastırabiliyor. Bu da ilginç bir durum, neden bilmiyorum.

Geceleri uyanmak hoşuma gidiyor. Dediğim gibi, tanımını tam olarak yapamasam da, kendimi yalnız hissediyorum. Bütün şehir sadece bana tahsis edilmiş gibi. Bütün dünya.

Kısa saçlı halim daha çok hoşuma gidiyor. Sanırım düzgün bir kafatası yapım ve fena olmayan bir yüz yapım var. Bundan olabilir.

Az önce Neurolink'in canlı yayınını izledim. Yapılan şeyler bilimkurgu kitaplarını aratmayacak cinsten. Elon Musk canlı yayında dünyanın dört bir yanındaki zeki insanlara seslendi ve onlarla çalışmak istediğini söyledi. Oradaki alanlardan birinde uzmanlığımın olmaması beni biraz üzdü.

Bu üzüntü üzerine yaptığım ve olmak istediğim şeyi sorguladım. Yazar. Gerçekten bir işe yarıyor mu yazarlık emin olamıyorum. İnsanları eğlendirmek ile belki biraz olsun düşündürmekten başka ne işe yarıyor? Bilimkurgu içeriklerinin yavaş yavaş gerçek hayata entegre olduğu bu zamanlarda, insanlar düşündürecek neler yazabilir artık bilemiyorum. Zira postmodernizmin de iyice iliklerimize işlemesiyle, nasıl farklı ve yeni bir düşünce modeli oluşturabileceğiz bilmiyorum.

Hissettiklerim bir nevi yaratıcı insanların aralıklarla yaşadığı tıkanma süreci mi, yoksa insanlık olarak bir tıkanmanın eşiğinde miyiz bilmiyorum. Vademiz dolmak üzere gibi hissediyorum. Yeni bir algı çağı çok yakın gibi.

The Truth bittikten sonra yazabileceğim çok hikayem var. Kendimi yıllarca uğruna araştırmalar yapıp adayabileceğim çeşitli fikirler. Fakat şu ana kadar böyle büyük çaplı girişimlerimin herhangi birinden yüzüm gülmedi. Bu da beni demotive ediyor. Belki de bu yüzden The Truth'un yazım sürecini yavaşlattım. Bitmesin istiyorum çünkü ardını göremiyorum.

Ardını görememek. Umut dahi olmamak. Hayal kurmamak. Hayatımın bu dönemlerindeki sıkıntılarım bunlar. Tanımlayamadığım bu ruh halinin sebepleri de bunlar olsa gerek.

Umut etmek çok kolay, hayal kurmak zaten işim. İnsanların büyük çoğunluğu için bu ikisi motive olmak için yeterli olabiliyor, yakın vadede. Fakat benim bu ikisini yapmak için dahi motivasyona ihtiyacım var. Sanırım son cümle durumumu güzel bir şekilde özetliyor.

Bir Tanrı olsam ve cehennem yaratacak olsam, tam olarak kendi hayatım gibi bir cehennem yaratırdım.  Tam olarak yıldırmazdım ama asla yüceltmezdim de. Arada olmak, belirsizlik, durmadan git gelli olmak. Umut etmeyi ve hayal kurdurmayı unutturmamak fakat bunları yaparken de çekinmesini sağlamak. Çekinme sebeplerini de yaşadıkları ile desteklemek.

Aylardır sinekler tenimi emmeyi bırakmıyor. Bu da ayrı bir problem.

Karşı cinsle olan ilişkim konusunda da büyük sorunlarım olduğuna kanaat getirdim. Sorun tam olarak nasıl kadınlara ilgi duyduğum sorusunda yatıyor. Buna bir çözüm aramıyorum, yenilgiyi kabul ediyorum. Belki birgün bir değişim daha yaşarsam, o zaman insanları değiştirmekten vazgeçerim. Ama bundan vazgeçtiğim gün, her şeyden vazgeçme ihtimalim de oldukça yüksek. Yazmadı demeyin.

Çizilmiş bir yola kendini bırakabilecek teslimiyete sahip olabilmek isterdim.

Şimdilik yazacaklarım bu kadar.


2 yorum:

  1. Ulan söylencek çok şey var da, gerçekten dinleyecek kimse yok aslında...

    YanıtlaSil