4 Temmuz 2020 Cumartesi

yanın ve keşkelerim

Keşke o zaman tutsaydım seni, tutabilecekken. Keşke o zaman sarılsaydım boynuna, yıllar sonra rüyalarda boynuma ‘prangalar’ gibi sarmaktansa seni.
Şimdi böyle geceleri uzanıp uzanıp tutamayacağımı bilseydim hiç bırakır mıydım seni! Oturmaz mısın, dediğinde otururdum… hem de saatlerce. Geliyor musun, diye sorduğunda koşarak gelirdim… yanına. Ayrılmazdım o yanın denen şehirden. Sığınırdım. Kavuşurdum. Sımsıkı tutardım yanını. İki dakika ayırmazdım gözlerimi gözlerinden.  

Nereden bilebilirdim ki, diyor insan. Bilemezsin, bilemiyorsun işte. Yarını bilemediğin gibi yanını da bilemiyorsun.

Şimdi bir şansım daha olsa keşke. Sadece bir şansım daha. Sadece bir kere daha görebilsem seni dünya gözüyle, dünya gözlerimle. Sadece bir kez daha şansım olsa ve sen sade türk kahveni yudumlarken yanına gelip ‘Nasılsın?’ desem. Sadece bir kere daha ağzında sonradan ısıtılmış bayat kantin poğaçasıyla ‘Oturmaz mısın?’ diye sorsan da sandalye çekip otursam yanına. Vallahi kalkmazdım. Sadece bir kere daha kimsenin seni görmediği caddeden geçerken göz göze gelsek ve durdursam seni, sadece başımla selam vermek yerine, her şeyi anlatsam. Otursak yolun benim tarafımdaki durağın arkasındaki esnaf lokantasına. Durağı unutsam ben, otobüsü unutsam. Senin hakkında bildiğim ve şüphe ettiğim her şeyi unutsam da seni senden dinlesem, bir kez olsun. Anlatsak her şeyi. Dinlesek. Bilsen beni. Seni senden sorsam yedi düvele sormadan önce. Kaybetmeden arasam seni. Unutmadan hatırlasam… Bir şansım daha olsa hayatta.

Çoğu zaman keşke demem hayatta, ‘hayırlısı’ diyenlerdenim. Ama keşke başka ellere değmeden senin ellerine değseydi ellerim. Gözlerim başka gözlere bakıp onlardan ümit dilenmeden senin gözlerinden müsade alıp kalbine mıhlansaydı. Kimsenin sesini duymadan senin sabah sesini ezberleseydim. Başkasının ellerine bakıp ‘O eller!’ demeseydim hiç, senin ellerin bana karışsaydı… gece ve gündüz. Her gece. Ve her gündüz. Kirlenmeseydik keşke… sen de ben de. Kirletmeseydik. Bize güvenenleri yanıltmasaydık. Kimsenin ahını almadan birbirimizin olsaydık. Özür dilemeden, minnet etmeden. Bir sabaha karşı. 

Kendime çok da yüklenmek istemem. Benim olduğu kadar senin de suçun bu yalnızlık. Keşke duysaydın sesimi ben gözlerimi kaçırdığımda. Ben yanına gelmediğimde sen yanıma gelseydin. Ben senin davetine icabet etmediğimde sen benim çağrıma koşsaydın. Keşke beni unutmasaydın ben seni bıraktığımda. Ya da keşke sevseydin beni en başından.

Keşkeler işe yaramıyor. Sadece bir kere bile olsa bir şansım daha olmayacak. Seni dünya gözüyle göremeyeceğim bir daha. Unuttuğum sesini bir daha duymayacağım. Nefesin hep uzak olacak bana. Ruhun da bedenin gibi saklambaç oynayacak benim varlığımla. Ama bilmek isterdim. Bir şansım daha olsaydı ne olacağını bilmek isterdim. Hangi Sezen şarkısında hatırlardım seni acaba, bir şansım daha olsaydı? Sezen yeni şarkılar mı yazardı yoksa bizim için? Yoksa roman mı olurduk birlikte? Nasıl dokunurduk sevip de ölenlere... kalplerini öldürenlere… kendini ezdirmeyip kendi yoluna gidenlere?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder