1 Ağustos 2019 Perşembe

"Bulamadı"


Günlerdir bir yazıyı tamamlamaya çalışıyorum.
Burada yayınlamalık. Bi ilham yazdım yazdım, ama sonunu bağlayamadım. Sonra da saldım kendisini; tamamlayınca salarım ortama. Her gün yazmaya başladım bu aralar; her ne kadar hiçbiri yayınlamaya yönelik olmasa da... Yazmak rahatlatıyormuş be moruk; keşke daha önce haberim olsaydı. Ağlamazdım o kadar "Kimse anlamıyo derdimi" diye.

Madem uzun yazı yazamıyom, ben de kısa bir şeyler göndereyim dedim o zaman; maksat birileri okusun. Yazmanın yanında okunmak da rahatlıyo biliyonuz mu, "en azından birileri görüyo" diyorum kendi kendime. İlgi budalalığımdan ötürü muhtemelen, amma ben de böyle rahatlıyorum be, napam var mı ötesi?

Her neyse, mevzuya gelirsek... Gene kabullenmek tabii ki. Büyümek için, daha doğrusu yaşamak hatta ve hatta en çıplak haliyle 'hayatta kalmak' için kabullenmek gerekiyor. Kendini kabullenmek, yenilgiyi kabullenmek, insanları kabullenmek, hisleri kabullenmek, duyguları kabullenmek, iyiyle kötünün birbirini her daim tamamladığını ve tamamlayacağını kabullenmek... Kabullenmek işte. Otu boku kabullenmek. Değiştirebileceklerimizi, uyuşamadıklarımızı kabullenmemize gerek yok; öyle bir dünya da yok zaten. Kendi fikrin her daim olacak. Ama kendinle ilgili her şeyi kabullenecen arkadaşım; başka türlü hayatta kalmanın yolu yok.

"Aydınlığın olduğu her yerde karanlık da var. Artık anlıyorum bunu. Boşuna hep kendimi suçlamam. Büyük sevginin olduğu yerde büyük nefret de mutlaka olacak." Bunu geçen ay yazmıştım. Kafamdakileri kabullenmek için küçük bir adım. Gün geçtikçe daha iyi anlıyorum bu yazdıklarımı, öğrendiklerimi. İleri gidebilmek için bu da bir adım sonuçta.

'İçselleştirebildiklerimden'


Bu yazıyı da bağlayamadım. Yukarıdaki paragrafı da araya sıkıştırayım dedim, ama yok olmadı. Gene de bunu da yazmak istiyorum, ve yazdım gitti. 
Bakınız, nası kabullendim ama. Hehe...

...

Kabullenmek azizim. Dünyanın en zor işi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder