22 Ekim 2015 Perşembe

KUTULAR

Ve sen gittin, şimdi ben kendimle nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum.

İlkbaharın ilk günleriydi beni yıkıp geçişin. Dün gibi aklımda vedalaşmamız, ellerinin sıcaklığı hala geçmedi tenimden. Ellerimi sıcacık, kalbimi soğuk bıraktın. Bir de öyle anılar bıraktın ki bana boğazımdaki düğümlerin sebebi oldular. Her şeyi kutularda biriktiririm ben, bilirsin.

Şimdi önümde tüm kutular. Tek tek kaldırıp kapaklarını, birer anekdot düşüyorum anılarımıza. Sen beni sevmedin diyorum içimden, kimse beni sevmese de olurdu ama beni ‘sen’ sevmedin. Her şeyi anlıyorum da bu gerçeğin yüzüme çarpması bir hayli yakıyor canımı.

Bir sigara daha yakıyorum, bir şey var; bir şey eksik. Seninle deniz kenarında karşılıklı rakı içmedik mesela. Kutularda en çok karşıma çıkan bir yarım kalmışlık hikayesi. Böyle ortada çat diye bırakılıp gidilir mi? Sanki çok güzel bir kitabı yarısında kaybetmişsin ya da bilgisayardan güzel bir film izlerken tam ortasında şarjı bitmiş gibi bir his. Daha da açık olmak gerekirse, sanki bir yarımı alıp giderken götürmüşsün de, ben hala o eksik parçayı arıyormuşum gibi, boşa bir çırpınış yani.


Şimdi sana çok kızıyorum işte. Çünkü senin yarım bıraktığını başkalarıyla tamamlamak zorunda bıraktın beni. Kutular önümde dizili dururken ben seni anıyorum yine. Eğer bir gün aklına gelirsem, beni ararsan, ben hep yarım bıraktığın yerdeyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder