4 Eylül 2015 Cuma

Tutsak

 Yavaş adımlarla koridoru geçti.
En sondaki odanın içine girdi. 4 duvarı da tamamen kitaplarla kaplı bir kütüphanedeydi. Elini kitapların üzerinde gezdirerek ilerledi, sonunda bir tanesinde takılı kaldı; "Küçük Prens"
 Kitabı kendine doğru çekti. Arkasındaki duvar gürültülü bir sesle geriye doğru çekildi. İrkilmedi, sese alışmış gibiydi. Sakin bir şekilde geriye çekilen duvara doğru ilerledi, duvarın önüne geldiğinde sola doğru döndü. Aşağıya doğru inen merdivenler sonsuzluğa gidiyor gibiydi, karanlıktı, sonu gözükmüyordu. Yavaş yavaş merdivenlerden indi.
 "Kimse yok mu?! Yardım edin?! Kimse yok mu?!" sesleri geldi uzaklardan, periyodik olarak damlayan su sesi ve bu sesin yankısı eşliğinde. Sese doğru yürümeye devam etti. Birisinin geldiğini anlayan sesin sahibi, korkmuşcasına sesini kesti. Kapının önüne geldi, içerideki kişinin nefes alışverişlerini duyabiliyordu. Cebinden anahtarı çıkartırken "Korkma" dedi. "Sadece konuşmaya geldim"
 Kapıyı açtı, menteşelerin yağlanması gerekiyordu. Açılırkenki çıkan gıcırtılar bütün sesleri bastırdı. Karşısındakini görünce bir an duraksadı. Ne kadar da özlemişti O'nu? "Sahi, ne kadardır görüşmüyoruz" diye düşündü içinden. "Ne kadardır görmüyorum o yeşil gözleri, ne kadardır kayıplara karışmıyor bütün dertlerim seni izlerken?"
 Tavandan inen zincirlere bağlı bilekleri çekiştirmekten yara olmuştu. Hatta kanatmıştı, pıhtılaşan kan O'na "İmdat!" dermişcesine bakıyordu. Ayağının önünde akşam yemeği duruyordu. Akşam yemeği verileni 4 saat olmuştu ve yemeğe dokunulmamıştı bile.
 "Yemeğini neden yemedin?" dedi. "Senden gelen hiçbir şeyi istemiyorum" diye cevap verdi soğukkanlıklıkla. "Lütfen böyle yapma, kendine iyi bakmalısın" "O zaman bırak gideyim" "Bunu isteme benden. Sana ihtiyacım var, anlamıyor musun?"
 Kız sessiz kaldı. Aynı şeyleri duymaktan bıkmış gibi bir suratı vardı. Gözleri kızardı, ama güçlü kalmak için direndi. Gözünden bir damla yaş düşmemeliydi. O'nun acı dolu bakışlarına ve sarf edeceği saçma cümlelere ihtiyacı yoktu.
 "Biliyorum, sana işkence ediyorum. Biliyorum, bu durumu ikimiz için de zor kılıyorum. Tek yapmam gereken sadece bırakmak. Seni salıvermek gönül hapishanemden. Ama istemiyorum. Bunu yapmak istemiyorum. Kafamda o kadar soru varken, benliğimde o kadar sen varken... Kendimi öldürmek gibi bir şey bu. Kendimle birlikte de seni."
 "Artık duymak istemiyorum bunları. Lütfen. Bırakmayacaksan da beni rahat bırak ve sus. Burada çürüyüp gideyim" diye cevap verdi kız, adama doğru bakmadan. Adamın çaresizliği odanın içinde bir sağa bir solo gidişinden belli oluyordu. Arada durup kıza doğru döndü, bir şey der gibi oldu ama vazgeçti. Kafasındaki kelimeleri toparlamaya çalışıyor gibiydi. Yoruldu. En sonunda kızın karşısındaki tabureye çöktü. Başını ellerinin arasına aldı ve bakışlarını zemine mıhladı. "Bana haksızlık ediyorsun. Defalarca kez..." sesi çatallaştı, boğazını temizledi. "...defalarca kez beni def ettin başından. Git dedin. Bitsin dedin. Unutalım dedin. Bana sapık muamelesi yaptığını bile hatırlıyorum. Hepsinde anladım ki bunları yapmanın sebebi korkuydu. Bir şeyler korktun..." sesi gittikçe çatallaşıyordu, ama umursamıyor gibiydi. "... bir şeyler seni bunları demeye itti. Hepsinde sana geri koştum. Bir daha düşün dedim. Emin misin dedim. Altındaki şeyleri deştim. Çünkü bir cevap aradım. Cevabı gün yüzüne çıkardım ve çözmeye çalıştım. Çünkü söz konusu olan bizdik. Öylece bırakıp gidemeyeceğim, öylece salamayacağım biz..." Eliyle gözlerini sildi. "Bense ilk defa korktum senden. İlk defa korktum bir daha acı çekmekten, ilk defa korktum olacaklardan, olabileceklerden." Başını kaldırdı, kızın ona doğru bakan gözlerine baktı. "Ve ben ilk defa korkuma yenik düşüp "Unutalım bu işi" dedim. İlk defa git dedim sana" Kızın bir şey demesini beklermiş gibi bir sağ gözüne baktı ,bir sol gözüne. Islak gözleri cevap bekliyor gibiydi ama bir ses çıkmadı.
 "Neden ha, neden bir kere de olsun sen sormadın bana nedir sorun diye? Neden deşmedin sorunu da öylece tamam dedin. Öylece "bir daha ne arayıp ne soralım birbirimizi" dedin. Bir kere ya, bir kere! Senin defalarca gitmelerine rağmen koşup geri çekmişken seni, haksızlık değil mi ilk korkuma yeniş düştüğümde öylece bırakman beni?"
 Gözlerinden öfke ve merak fışkırıyordu. Hala bir cevap bekliyor gibiydi.
 "Cevap ver ve özgürsün"

6 yorum:

  1. Bence yardım almalısın artık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. No anam No Ben ciddiyim bak bir denesene yardım almayı. Belli ki kendi başına üstesinden gelemiyorsun bu kızın.

      Sil
    2. Üstesinden gelmek isteyen kim beoğlooom

      Sil
    3. Ama arkadaşım böyle olmaz geçmişinden kurtul artık ya

      Sil
    4. Bu benim geçmişim değil, bu benim.

      Sil