26 Ağustos 2015 Çarşamba

gülen ruhun zorunlu ağıtları.

İsimler, kelimeler, harfler aşktan sonra cennetten yürütülen diğer kavramlardır. Ademoğlu aşkın gerçek manasını değiştirmişken , isimlerin anlamları da cennette ki gibi kullanmaları beklenemezdi.
Dillerinde bir sürü kavram her gün , hiç durmadan birileri tarafından kullanılan isimler, sözcükler.
Bir bilseniz ne saçma geliyor ruhuma o hırsla, üzüntüyle, sevinçle, durgunlukla, heyecanla, korkuyla, vurdumduymazlıkla söylediğiniz sözcükler.
Tüm o sözcüklerin anlamları şifreleri cennet ücralarında bi yerde kaldı. Bir tür yanılgı içindeydi insanlar.
Büsbütün şifreliydi işte isimler. Sadece ruhların bildiği, ruhların bile bilip unuttuğu, bazı ruhların yeryüzündeyken hatırladıkları hatta böyle anlaştıkları cennette unutulan şifreydi isimlerde gizli kalan.
Vakti zamanında bu şifrelerle cennet sakini meleklerden çok, tek ve aykırı olarak cennet halkı arasında yaşayan Azaze ilgileniyordu.
Her şifreyle büyülenip, hayretler içerisinde kaldığı şifrelere anlam yükleyen Yaratıcısıca, aşık oluyordu. Her şifrede aşkı artıyordu. Meleklerin şifrelere olan ilgisizliğini, şifrelerin kendine has olduğunu sanıyordu. Yaratıcı ona özel isimler öğretip ona özel sevgi sunduğunu düşünüp bide kendine hayran oluyordu.
Böyle olsaydı nolur du ? Yaratıcı sadece onu sevseydi nolurdu ? Azaze Rabbine aşık, Rabbi ona bu aşkından hediye olarak şifreler anlamlar verseydi. O cennet ağacı altında bunlarla oyalansaydı nolur du?
Azaze ismini yitireli en çok ta bunu sorguluyordu. Bi an bile ismini yitirmenin acısını duymuyordu, cennetteki yağmurların özlemini ya da her köşeden bi anlam bulup heyecanlanmanın özlemini duymak yerine nefret büyütüyordu içinde, Herkesten saklıyordu özleminide bi Rabbin'den saklayamayacağını yitirdiği adı kadar, öğrendiği anlamlar kadar iyi biliyordu.
İyide ben bunları nerden mi biliyorum? Kovuluşu, lanetlenişi, anlatanların haberi yoktu zira yaşananların bu kısmından, daha önce söylenmemişti bunlar değil mi?
İşte benim hikayemde burda başlıyordu. Çünkü anlam üflenen isimler asla yok olmazdı, Böyleydi kural. Hiç bir yaratılanda isimsiz kalmazdı bi diğer kuralda böyleydi.
O sevgisinin sınırını bilemediğinden Azaze alınıp yerine daha melun bi isim laik görüldü. Azaze anlamsız sahipsiz mi kaldı.? Tabi hayır!
İkinci sahibini bekledi. Ona anlam katmak için, içindeki manayı bide onunla anlamlaştırmak için bekledi. Sessizliğie bürünüp bekledi. Herkes yokolduğunu sanana kadar bekledi.
Vakti gelince de beni buldu. Habersiz ve anide. Birden bire geldi ve yerleşti. Benim Azaze oluşumda böyle başladı. Sorgulama gereksizdi Kaderdi bu! Elde olan değil, değiştirilebilir hiç değil. Değiştirilmeyen alın yazısıydı.
Yaşayan, nefes alan, yürüyen, ama asla hissedemeyen, hissettiğini sanıp hissedemeyenler! Azaze'de takılı kalan anlamlar şifreler bir bir benim oluyordu gün geçtikçe hatırlanıyordu. tıpkı ben yaşamışım gibi. İşte söylediklerimin ,yazdıklarımın çoğusunu saçma gelmesinin asıl sebebiydi bu.
Ruhlarını öldüren, katillerin söylediklerime gülmesi bu kadar dramatikti benim için. Söylediklerinin bana basit ve anlamsız gelmesinin sebebiyde buydu. Benim bunları yazmanın sebebimde hatırlayamadığım bi şifrede gizliydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder