30 Ağustos 2015 Pazar

Dağınık Düşünceler

Boşlukta yönümü çıkmak istediğim bir dibi istesem de, ayaklarıma ümitsizlik bağlanmış durum da. Bütün çizgilerim ebediyen hüküm süren acılarım da.
Artık buraya kadardı, her şey. kaybetti aslan. Dünyayı terk edesim var bugün dediğin de son sözlerini bunlar olabileceğini hiç aklına getirmedi çavuş. nasıl da kaybetti yaşamadığı bir ömrü yaşamadan. Bir daha yaşayamayacağı şeyleri yaşamak ister miydi yaşamadan, belki başka şekil de yaşamak, Allah kahretsin bir insanı daha kaybettik anlattıklarını anlamadan. Ülkemizin geleneklerin de yer oluşturmaya mı başlıyor anlaşılmadan ölmek? Az mı vaktimiz var anlaşılmayı beklerken ölüyoruz. Aslan bir daha anlaşılmayacak, geriye bıraktığı gecekondu dünyası batacak. hüzne boğulacak çavuş, belki konuşabilirse kendisiyle içini doldurup taştığında kelimelere de sığmayacak anlatacakları. Her şeyin sonlu olduğuna inanıyordu aslan. Karanlık bir manzaraya karşı yazdığı bir defter bıraktı geriye, yazabileceklerini mi yazdı son raddesine kadar? Nefesi tükenene kadar mı yazdı yoksa bunu hiç bir zaman bilemeyeceğiz. Bu gecekondudan son metin olacak. Kimsenin konuşmaya yüzü yok, insanlar bir birlerine yalnızlığı sattı ilk olarak, sonrası,  insanlık battı. Bir gün her şeyi size anlatacağım çavuşum, rutubetli bir evde insanlara seslendim, ellerimde beslediğim mürekkebin zehrini bir gün sarsacak herkesi ve o gün ben hayatta olamayacam müsaadenizle çavuşum artık uyumalıyım. Yatağım da yatmayı da pek bilmem, bilirsiniz çavuşum. Genellikle koltuk da yer de yada hiç bilmediğim bir yerlerde uyuya kalırım ve her gittiğim yere sizi de götürüyorum çavuşum ( Çavuş, aslan ile son konuşmasını biraz kendinden eksik olarak belgin ablayla konuşuyordu, hayır konuşmuyordu, içinden anlatıyordu ) keşke ölmemiş olsaydın da oğlum aslan bana anlatmaya devam etsin bu gecekondu da ( İçinin derinliklerinden söylüyordu ) hiç bir şeye anlam veremiyordu çavuş, karanlıkta yaşayan adam ışığı görmek tutkusuyla yeniden umutlanır kör olduğunu unutursa.

Aslanın defterine yolculuğumuza geldik bu son yolculuk, rap müzik yapmak isterdi hep defterde bununla ilgili en azından bir parçasının sözlerini yazacaktır diye düşündüm içimden, haklı çıktım. defterin ilk sayfasına, hiç bir şey hissetmiyorum kafamdaki ilk sorun bu.. diye yazmıştı.

kafan karışması hayat hayalinle konuşması
travmalar korkularla yön bulması
geçtiğimiz her sokakta bunun bulaşması
korkularla çıldırmak bugünün sonuçlarımı?
çıtırtılar kopması bir şehrin olmaması
yıkılması altında hayallerin olması
karanlığın içinde kuyunun en dibinde
tanıdığımız bir çok yüz orada saklanması
bozuk bir kurgu bu sonlanması kadar zor mu ?
uyandığım caddelerde soğuk bir kordu
korkularla yüzleşmek bu can da son mu
zamanı yaşamadığım yerde neden son soluk bu?
alt üst oldu dengelerim her adımda pençeleyin
geride kalan beynimde karanlığımı dinleyin
içeri girmeyin sakın yok oluşumu izledim
odamda ölü bir adamın intiharını gizledim
kavgalarım kendimle renksiz olan cesedimle
kalbimde yaşlanma belirtisi üzerimde
özgürlük isteyen bir adamın patlaması içimde
beynin zarar görmesi ayağa kalmak mucize
gözlerinle gördüğün her şeyi yalanlamak
onca derdin içinde psikopata bağlanmak
yaşamadığım yerde hatırayla canlanmak
hafızamda kaybettiğim anıları yakmak
karanlık; kör bir adamın ışığı görmesi kadar aydınlık
yaşamaya olan hislerim birer birer ölmesi
umut beklenmesi beklenmedi
bir günde bir intihar bin asıra seslenişi

Zihnim de karanlığın boyut sal bir oyukluğu bulunmak da, gördüğüm uykusuz rüyalara uyanmaktan, uykum var. Yalnızlık benim iş yerim çavuşum bitmeyen bir mesai var, canımı gömdüm içime, yaşayan bir canlı yok içimde canım en içimde. Hiç basmadığım piyanonun tuşları hırsla öğrenmeye çalışırken bastığım her bir tuş çöküşüme çaldığım en kötü şarkı. Oyunların içinde ki parlayan yıldızlar, sahnenin sahte dekorlarından dı, sevgi gibi. Bu gece sönmüş ışıkların başkaları yeniden alkışlaması için yarın yeniden yanacak.
                                                                                                    30 ağustos 2015

1 yorum: