16 Temmuz 2015 Perşembe

güzel kız kulesi ile çirkin kız masalı



(Bir şarkı da eşlik edebilir masala pek tabii.)



Mavilikler içinde güzel Kız Kulesi ile ela gözlü çirkin bir kızın masalıydı bu. Bir mi var idi çok mu var idi bilinmez lâkin hep bilinen odur ki yine yalnızdı dalga sesleriyle.

Bir kız, ela gözlü. Yanar döner derlerdi hep gözlerine, o yüzdendi belki de kendisini hep göz rengine benzetirdi.
Bir yanar bir döner.
Bir sever bir vazgeçer.
Bir âşık bir mâşuk.
Kapanan bir parantez neticesinde, kendi içindeki dünyaya açılan.
Sevda ile yanan, sevdalandığına kavuşamayan.

Üsküdar'da sahilde. Bilir misiniz Üsküdar'ı? Dillere destan sahip olduklarını, sevdiklerini, korumaya çalıştıklarını... Bu kız, almış Kız Kulesi'ni karşısına güzelliğine bakmakta.

Bir kız, ela gözlü. Yanar döner. Üsküdar'da Kız Kulesi'nin güzelliğine bakmakta.
Düşündü kız sonra nedense; almış Kız Kulesi'ni karşısına sen neden yalnızsın denizin ortasında ben neden yalnızım şu güzelliğine bakarak içtiğim çayda diye diye sorguluyor kendisini. Hayır, yanlış anlaşılmasın. Yalnızlık değildi burada önemli olan. İçi kavruluyordu kızın sevdiğine kavuşamadığından. 

Kızın sabitlenmiş gözleri irkildi bir anda.
Sadece bir an.
Sevdalandığını görür gibi oldu. Gibi oldu çünkü değildi.
Yine her köşebaşı sanki o olmuştu, her sakallıyı dede sanmıştı yine.

Denize dalamadı da düşüncelere daldı genç kız. Bir yangın misali yanıyordu içi. Ela gözleri.
Lâkin nereden bilsindi ki buraya bir dalan sanki tek bir yolla çıkılmaya mecbur derin bir kuyuya dalıyor.
Nereden bilsindi ki bu içindeki yangının tek çaresinin sevdalandığı olduğunu.
Kuyu gibiydi sevdası. Düşmüştü o kuyuya bir kere. Çıkış aradı defalarca. Defalarca düşündü, defalarca düştü.
Düştü. Yine kaldı o kuyunun en derininde. Yukarıya baktı, umutlandı. Aşağıda kaldı unutarak umutlarını, düşüncelerine daldı.

Neler ettiğini düşündü.-umud ettiği yerlerden, ne niyetle girip ne neticeyle sonlandığına baktı.
Baktı, baktı.
Yeni bir hayat, yeni bir başlangıç idi her şey onun için. İnşa etmişti. İnşasına arkadaşlarını koymuştu, sevdasını koymuştu. Biriktirmişti. Ama sadece -mişti.
Sonra dönüp biriktirdiklerine baktı. Ne mi biriktirmişti? Yarımkalmışlıklar biriktirmişti bir yıl boyunca.
İnşası temelden sarsıldı, yeniden yapılamadı.
Bir tek hayalleri kaldı geriye büyük bir buruklukla -cak -cek ekleri de eşik etti ona.
Yitikti. Yitirdi.
Geriye kalan hayallerini süpürdü bir köşeye kaldırdı.
Bir gün dedi.
Bir gün.

Ne mi oldu bu ela gözlü çirkin kıza? Yeniden yapılandırdı hayallerini. Kurdu, sevdi, sakladı, benimsedi onları. Bu sefer dedi, bu sefer olacak.
Bu sefer ne mi oldu?
Hayalleri bile tıkandı.
Biriktirdiği sandığı kıymetlilerini yıkan neden hayallerini yıkmayacaktı ki?
Âh o kötü kalp!
Samimiyetine inanamadığı, gönlünü batırarak yaralayan o kalp!

Düştüğü kuyudan çıkmak için çırpındı genç kız. Dalgalar kıyıya çarptı, denizin dibinde mutlu anılarını fotoğraflamak için gelen insanların dalgaların gelişini fotoğraflamasıyla attıkları çığlıkları işitti. Kuyudan bir süre uzaklaştırıldığını hissetti.

Ses duydu bir yerlerden ela gözlü. Maviliklerden ses geliyordu.
Dalgalar bağırıyorlardı.
Dalgalar Kız Kulesi'ne ilan-ı aşk yapıyorlardı.
"Ben varım ya!" diyordu.
"Ben seni sarıp sarmaladım ki başkaları güzelliğini farkedemesinler diye" diyordu.
Dalga Kız Kulesi'ni kıskanıyordu.

Bak sen şu dalgaya, diye düşündü genç kız. Demek ondandı az önceki haşmeti!
Buralarda seven sevdiğini kıskanır, korur; bu da böyle bilinir.
Haydaa. Çayı bitti genç kızın.
Ağzında hafif bir acı kaldı içtiği çaydan geriye. Bir de garip bir sızı boğazında, yitik cümleler aranıyordu yürekcağzında.

Yola düştü genç kız.
Sinesinde hüzün.
Kederi derinlerde.
Lâkin kederini kaderden bilip de isyan etmeden.
Yola düştü genç kız.
Yolda umduğunu, unuttuğunu, yitirdiğini bulma inancıyla.


2 yorum: