3 Temmuz 2015 Cuma

ayrılığın after partysi

 Artık yeternce tanıştığımızı düşünüyorum. Hakkımda bilmeniz gereken şeylerin büyük kısmını ilk iki yazımda yeterince anlattım gibi.
O sebeple bugün Pandora'nın Kutusunu açıp size terk edilmemin after partysini anlatacağım. Ah tabii bu arada sıkı bir kız grubum olduğu için ben terk edilmedim, biz terk edildik.
              Bundan neredeyse bir sene önce falan en yakın erkek arkadaşıma aşık oldum. O da bana aşık olunca haliyle sevgili olduk. Muazzam bir ilişkimiz vardı, anlatacağım inanmayacaksınız. İnanmayın da zaten ayrıldığımıza göre ben kıçımdan atmışım o muazzam ilişkiyi. Bir adamla bir kadın birbirlerne ne kadar aşık olabilirlerse o kadar aşıktık. Hatta aklımızı falan kaçırmıştık aşktan. Adamı evime getirip 'hıh bakın ben bununla evleneceğim' falan dediğim günü hala hatırlıyorum. O da benimle evlenecekti eğer bir godoş olmasaydı. O söyledi vallahi ben uydurmuyorum. Hani böyle bütün şarkıların size yazıldığını sandığınız, aşktan yanaklarınızın pembeleştiği, midenizde sadece kelebeklerin değil bilimum bütün minik böceklerin cirit attığı, güneşin bile daha parlak sanıldığı klasik cicim aylarını ilişkimiz süresince her gün yaşamıştım. Bana sürekli sürprizler yapan, elimi ayağımı öpen, minik pembe hediyeler alan bir adamdı ya nasıl aşık olunmaz allah aşkına? Her neyse, ilişkimiz tutkulu kavgalar ve kavga sonrası tutkulu öpüşmelerle olması gerektiği gibi ilerlerken hayatıma iki kadın girdi. Onlarla tanıştığımda allahcımın bizim için birbirine benzer hikayeler yazdığını ve görünmez zincirlerle birbirimize bağlayacağını tabii ki bilmiyordum. Her şey bir gece açlıktan ölmemek için onlardan yemek istememle başladı. Açtım, baya böyle aç yani. Peki neden? Godoş adamın yanına gidecektim, para biriktiriyordum. Ay vallahi aşk adamı rezil ediyor ben daha vezir olanını görmedim doğrusu. Bu gece yemeğiyle birlikte geçirilen vakit, içilen kahve, konuşulan konular arttı ve birden kendimi şu bütün sosyal ağlarda bahsedilen bir kız grubunun içinde buldum. Hayat benim için kusursuzdu. Mükemmel yeni arkadaşlar, kusursuz bir sevgili, iyi bir akademik hayat. Kusursuzluk şu saydığım üç şeyde saklı bu arada gerçekten. En azından o aralar öyleydi. Bu kadınlardan biri tam bir özgüven abidesi, egoist, heyecanlı ve sürekli yüksek sesle konuşurdu. Hükümet gibi kadın derler ya işte o benim arkadaşım bakın yalan atmıyorum. Diğer kadın da benim gibi deli, küçük, salak falandı. Biz tanıştığımızda üçümüz de sevgilisi olan, normal ve neşeli kadınlardık. Sevgililerle yapılan çeşitli eventlerimiz vardı. Aşktan gözlerimiz şaşı falan olurdu. Bir gün şu egoist olan, adamı boşamaya karar verdi. O aşık maşık değilmiş, sıkılmış. Yani o ayrıldığı adam da kezbanlığın bir adamda vücut bulmuş haliydi yemin ederim. Bu ayrılıktan sonra hayatımıza iki evli bir bekar olarak devam etmeye başladık. Bu dönem üç dört ay kadar falan sürdü. Bu süre içinde ayrı olduğumuz zamanlar neredeyse olmadı. Birimiz çiş yaparken öbürümüz duş alır bir diğerimiz de makyajını yapardı aynı banyoda. Böyle reziliz hala, yalan söyleyemem. Derken benim godoş bulunduğum şehre taşınmaya karar verdi. Tabii ki birlikte yaşayacaktık başka ne olabilirdi? Ev bulundu, kapora verildi. Pazartesi günü gelecekti işte kontrat, gaz, su vs halledilecekti. Cumartesi gecesi çok huzurlu ve mutlu bir uykuya yattım. Uyandım yüzümde gülücükler, ortalık pespembe, ben aşk sarhoşu, ve terk edildim. Baya böyle ben ayrılmak istiyorum falan dedi, gitti. Dumurun vücut bulmuş hali tabii ki bendim. Yenilmeyi kabul edemezdim, hayallerimden vazgeçemezdim. Bir süre adamın peşini bırakmadım. Aramızda bir takım uzlaşma turları yaşandı. Bu sıralarda şu küçük ve deli olan da benim gibi bir anda değil ama yavaş yavaş terk edilmeye başladığını hissetti ve sonunda anlaşmalı bir boşanma yaşandı aralarında. Biz de mutabakata varamamış ve yollarımızı ayırmıştık. Aman resmen kulağımız kanadı, şu ciğerler komple düştü bildiğiniz. Oyuncak tavşanlar mı bıçaklamadık, 95 liralık yemekler mi söylemedik. Bu arada bilginiz olsun diye söylüyorum üçümüz bir güzel o 95 liralık yemekleri yaklaşık bir öğünde yedik ve şişman bile değiliz. Acı şu cümlede saklıydı bilmem fark ettiniz mi? Derken türkçe pop dinleyip Demet Akalın'la klipler falan çekmeye ve dışarı çıkmaya çılgınlar gibi dans edip içki içmeye başladık. Şu ayrılık sonrası sosyal medya fotoğrafları hep bizden soruldu o aralar. Ama gururluyduk, eski sevgililerimize tabii ki gönderme yapmadık. O kadar da değil ayol, acının da bi adabı var. Cuma ve cumartesi akşamları artık bir rutinimiz vardı. Bir yerlerde bira ya da rakı içilir, o sırada adamlara sövülür ve bulunduğumuz şehrin bilindik mekanlarından birine dans etmeye gidilirdi. Bu arada bulunduğumuz şehri, gittiğimiz mekanları ya da adlarımızı söyleyemeyeceğim, umarım sorun olmaz hehe. Ben zaten doğuştan çapkınım. Çapkınlık fıtratımda var, elimde değil. Bu iki kadının da benden aşağı kalır yanı yoktu ama güzel güzel eğlenip dönerdik. Bu kadar neşeli haftasonlarının haftaiçlerinden de bahsedeyim çapkınlık konularına girmeden. Haftaiçleri okula nadiren gidilir, İşte Benim Stilim ve deli saçması diziler izlenir, ağlanır, küfür edilir ve yemek yenirdi. Ağzımız bile bozulmuştu ya. Küfür etmeye ve bundan hoşlanmaya falan başlamıştık. Bakın bu küfür olayı evrimimizin dönüm noktalarından biri. Bir diğeri de arkadaşlık siteleri adı altında insanlara yedirilen uygulamalar ve sosya mecralar olmuştu. Mottomuzu 'yürüyelim arkadaşlar' olarak belirleyip üç koldan yürümeye başladık. Güzel de kadınlar olduğumuz için bu sosyal ortamlarda yeni arkadaşlar edinmek çok da zor olmadı doğrusu. Aslında bu kadar komik ve kolay değildi her şey. Bizi terk eden adamları, onların yerine koyabileceğimiz birilerini aradık. Bizi uykusuz, mutsuz ve küfürbaz kadınlar yapan adamlardan kurtulmaya çalıştık. Bakın aşk öyle 'sikerler be unuttum' deyince bitmiyor, bitemiyor. Nefes alamadığım zamanları da  hatırlıyorum, yere çöküp 'ne olur bir şey yapalım, bu geçsin artık' diye haykırarak ağladığımı da. Her şey inanılmaz zordu ve biz birbirimize tutunup ayakta kalmaya çalışıyorduk o küçücük halimizle. Şu egoist olan da bizi görüp görüp hayali aşk acıları çekiyordu. En çok ona üzülüyordum doğrusu. Hayatım bitmiş gibiydi o aralar. İnsan bir adama bu kadar anlam yükler ve onu hayatının tam ortasına koyup etrafında dönmeye başlarsa böyle olur. ölmek gibi bir şeydi, abartmıyorum. Ama birbirimize sahiptik. Bu çok önemliydi. Biz vardık ve hep olacaktık. Derken havamız yavaş yavaş değişmeye başladı. Kahkahalar arttı, aşk acımız yerinde saydı. İnsan kendini iyi hissedince dünyayı bile fethedebilir biliyor musunuz? Biz de yaşadığımız yeri fethettik. Gidilmedik yer, gülünmedik bira şişesi bırakmadık ve yeni sevgililer için artık hazırdık.
           Bu gece için daha fazla yazabileceğimi sanmıyorum aslında. Yine aklıma süper über godoş eski sevgilim geldi haliyle ve camlardan kapılardan allah belasını versin diye bağırıp üç beş bira şişesi kırmaya gidiyorum müsaadenizle. Yalan söylüyorum ya, şu egoist olanı arayıp biraz ağlanacağım anca. Zaten canım da eskisi kadar acımıyor, şişe kırmanın lüzumu yok. Bu arada ben tanıştığımız için çok memnunum, umarım siz de memnun olmuşsunuzdur. Yarın görüşürüz.

1 yorum:

  1. evet evet, hikayenizi böyle yazın. memnun oldum pembelikarı eline sağlık

    YanıtlaSil