19 Haziran 2015 Cuma

Yol

Bir yazı yazarsınız, hayatınız değişir. Bir yazı okursunuz, hayatınız değişir. Bırakın değişsin. İzin verin değişsin.


Ne ilginç bir seneydi bu! Allah'ım, anlamlandırmaktan öyle acizim ki! Neler yaşadım bu yoldan geçerken. Gözyaşlarıma da, anlamsız tebessümlerime de şahittir bu yol. Canım en çok acıdığında da, kalbim sevinçten yerine sığmadığında da bu yoldan yürüdüm. Kar tanelerine, yağmur damlalarına, güneş ışıklarına eşlik ettiği kadar; bahar kelebeğinin kimi zaman hüzünlü, kimi zaman mutlu, kimi zaman heyecanlı şarkılarına eşlik etti. Hiçbir zaman yüz çevirmedi benden. Git demedi hiç. Yine mi sen demedi. Kayboldum karanlığında kendimi ararken çoğu zaman. Genelde gözyaşı. Evet, çoğunda gözyaşı. Bu yolu ne zaman yürüsem ağlar oldum, bu sene beni bu hale getirdi. Yaşıyorum Allah'ım, izin verdiğin kadar. Şükür elbet verdiğin her nimete ama... Ama ben nankörüm işte. Ama bir imtihanım var ki bir ömür çalışıp da geçemeyecekmişim gibi. Ama Sen... 

Kalplerimizi kapatmalıydık ta en başından, senden başka sevdalara. Sevmemeliydik bir kenti senin değer verdiğinden çok. Her şeyimizle emanet olmamalıydık bir bahçeye. Birini burnumuz sızlayacak kadar özlememeliydik. Bir hayata ait olmamalıydık. Bunların hepsi sonunda acı verecekti bize, bilmeliydik. Can Yücel'in dediği gibi, ucundan tutarak yaşamalıydık hep. 

Yol diyorum. Gidişim. Dönüşüm. Olduğum yerde kalışım bazen. Üşümelerim, düşünmelerim, unutmalarım, hatıralarım, acılarım, acılarım ve acılarım... Kendime batırdığım çuvaldızlarım, yaralarım, kanayışım...

Bu yol beni mahvediyor. Bu yol beni mahvediyor Allah'ım! Bir şehirden daha, "eskiden" diye bahsedecek olmak fikri çok koyuyor. Geçmişe olan özlemim dinmiyor. Her an bir ânı daha "geçmiş" yapıyorum. Her an, geçmişe bir an katıyorum. Ölüyorum Allah'ım. Her adımda ölüyorum. Bir çılgına dönüyorum. Kaçamıyorum yazmaktan. Nefes alamıyorum. Yanıyorum. Yanmanın tadına varıyorum. Beni al. Beni al. Ben ölmüşüm. Yaşıyor gibi yapıyorum.  

Değişti mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder