27 Nisan 2015 Pazartesi

Sonu Olmayan Hikaye

Bazen bir şeylerden vazgeçmek gerekiyor. Göz göre göre. İçin yana yana.
Yolun başından bir şekilde koşarak kaçmak gerekiyor.

Ne kadar göz yaşı döksen de karşısında dimdik oturup sadece tırnaklarını kemirmek gerekiyor.
Çünkü bazı hikayelerin sonu yazılmıyor. O hikayeye başlamamak gerekiyor.
En zoruda budur aslında.
Yasakların cazibesine karşı koymaya çalışmak. Çünkü en zararlı şeyse bile, o an bir anestezi gibi gelir tüm acılara bu yasaklık.
Sanki hiç göz yaşı dökmeyecekmişsin gibi gelir önce. Sonrasında hayaller,hayaller...
Tüm dünyaya kafa tutarsın onunla her rüyanda. Sanki bir kere öpse seni, bir kere sarılsa sana yeniden doğacakmışsın gibi gelir.
Tüm günahlarından arınacakmışsın gibi gelir. Halbuki her şeyden aforoz edileceksindir. Ama umrunda mıdır ? Pek sanmıyorum.
Çünkü sen bir kere o harika duyguyu tatmışsındır.

"En güzel şarabı içmişsen onun kalbinden dudaklar başka ne ister ki ?"

Tüm duvarlarını yıkan biri vardır karşında. Ne kadar dokunamayacağını bilsen de öylece izlemek bile yeter bir zaman sonra.
Şükretmeyi öğrenirsin gün geçtikçe. Her gün yüzüne bakmak sana heyecanlı bir acı verse bile normal karşılarsın.
İçten içe çürümeye başlasan bile bu yeterli dersin. Ve sonra acabaların oluşur aklında. Acaba dersin. Onu bir kere öpseydim.
Değişirmiydi dersin...



Değişmezdi. Hiç bir şey değişmezdi. O öpücük daha çok yaralardı seni. Çünkü sonu olmayan hikayelerde duygusallığa yer yoktur aslında.
Ne kadar az anı o kadar az acıydı temelinde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder