29 Nisan 2015 Çarşamba

7 Gün-Bölüm 6

Not: Bu hikayenin ilk beş bölümünü karışık şekilde okuyabilirsiniz. Hikayenin gidişatını herhangi bir şekilde etkilemez. Ama 6. ve 7. bölümleri sırayla okuyunuz.

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 7(Final)

7. Gün Saat 13:13

 Sinir bozucu telefon sesi eşliğinde gözlerini açtı. Hafif sarıya kaçmış beyaz tavana baktı, telefon çalmaya devam ederken. Telefon sustu, tekrar çalmaya başladı. "Ya Faruk, ya da Esma" diye düşündü. Sonra kendi kendine mini bir iddaa yaptı, kimin aradığını bilirse kalkıp kahvaltı hazırlayacaktı, bilemezse uyumaya devam edecekti. "Faruk" diyip telefonu eline aldı. Bilmişti, ayrıca Faruk'un 12, Esma'nın da 7 cevapsız araması olduğunu görmüştü. Bunları görünce yüzünde herhangi bir ifade değişikliği olmadı. Telefonu aldığı yere bıraktı, üzerinden yorganı attı ve kalktı. Banyoya gitti, elini yüzünü yıkadı, ve aynaya baktı. "Günaydın Yiğit, son kez günaydın" Aynayı çıkardı ve yere attı. Kırılan ayna parçalarından biri ayak serçe parmağını kesti. Parmaklarının arasından akan kanı umursamadı, kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açtı, kapı koluna asılı ekmeği aldı ve mutfaktaki masaya bıraktı. Buzdolabını açtığı anda telefon sesini duydu, istifini bozmadan dolaptan 4 tane yumurta çıkardı ve tezgaha koydu. Kalan yumurtaları sırayla duvara fırlattı. Telefon sustu. Mutfak dolabından bir kase çıkardı, çekmeceden bir kaşık aldı. Yumurtaları tabağa kırdı ve çırptı. Tekrardan dolabı açtı ve sucuk çıkardı. Dışındaki tabakayı soymadan doğradı ve tavaya attı. Telefonun çaldığını duydu.
1. Gün Saat 9:30
"Günaydın Doktor Bey" "Günaydın Yiğit Bey, buyrun oturun" "Teşekkürler" "Nasılsınız?" "İyiyim Doktor Bey, biraz başım ağrıyor, siz nasılsınız?" "Ben de iyiyim" "Sonuçları geldi mi MR'ın?" "Geldi Yiğit Bey" "Bir sıkıntı var mı?"
7. Gün Saat 14:41
"Sanırım  yine açmayacak" diye düşündü Faruk. Koltuğa oturdu, ne yapması gerektiğini düşündü. Evine gitmeli miydi? Hayır, onu yalnız bırakmalıydı, buna ihtiyacı vardı. Esma'yı ne zaman aramalıydı? Bugün mü? Yarın mı? Ya da başka bir zaman mı? "Büyük ihtimal o da Yiğit'e ulaşmaya çalışıyor ama ulaşamıyor" diye düşündü. Esma'yı aradı, telefon bir kere çaldı ve hemen açıldı. "Alo, Faruk?" "Evet Esma benim. Nasılsın napıyorsun?" "İyi değilim, iki gündür Yiğit'e ulaşmaya çalışıyorum ama ulaşamıyorum, sen ulaşabiliyor musun?" "Hayır ben de ulaşamıyorum" "Dün evine gitmeyi düşündüm ama sonra vazgeçtim, ne yapacağımı bilmiyorum" Faruk'tan ses gelmiyordu. "Alo, Faruk? Orda mısın?" "Burdayım. Esma, ben biliyorum neden açmadığını telefonları, sana anlatmam gereken birkaç bir şey var. 1 saat sonra falan buluşabilir miyiz?" "Olur tabii, nerede?"
7. Gün Saat 16:44
 "Ben Osman'ın gitmesini istiyorum, yani gece uyurken osuruyor, horluyor, resmen uyuyamıyoruz ada olarak yaaa" kanalı değiştirdi, "Bu kıyafet götünü az göstermiş, tarz deyılsın" değiştirdi, "Merkez 45-40, yerinizi bildirin, Ankara Çinçin, İstanbul Kadıköyde bir olay var da, tamam yakınız" Televiyonu kapattı, kumandaya baktı, sonra tekrar televizyona baktı. Güçlü bir şekilde kumandayı televizyona fırlattı, televizyon ekranı çatladı. Ellerini başına götürdü, saçını kaşıdı, ne yapması gerektiğini, ya da ne yapmak istediğini bilmiyordu. Esma'yı arayabilirdi, ama yapamazdı. Esma'ya ne diyeceğini bilmiyordu. "Aramamam daha iyi sanırım" diye düşündü. Yatak odasına gitti. Eğildi, yatağın altındaki şeyleri sırayla etrafa saçtı. Sonunda aradığını buldu. Büyükçe bir dosyayı açtı, içinden bir resim defteri çıkardı. Çantayı biraz daha karıştırdı ve bir kalem çıkardı. Masasının üstünde ne varsa hepsini yere attı ve bir şeyler karalamaya başladı.
 1. Gün Saat 9:40
Doktor derin bir nefes aldı. Kafasında söylemek istediklerini toparlamaya çalışıyor gibiydi. Arkasını döndü, çekmeceyi açtı, "B" harfinden Yiğit'in dosyasını çıkardı ve masaya koydu. "Yiğit Bey, MR sonuçlarında, kafatasınızda bir tümör envazyonu olduğunu tespit ettik." Yiğit doktora anlamsızca bakıyordu. "Yani, kafatasınızda bir tümör var ve bu tümör beyninize yayılmakta" Yiğit donup kalmıştı. Ne diyeceğini, nasıl tepki vereceğini bilmiyordu. Doktor derin bir nefes aldı, klasörden MR görüntülerini çıkardı. Duvardaki film okumaya yarayan ışığı açtı ve MR'ları üzerine koydu. "Şurada görmüş olduğunuz bölge tamamen tümörlü bölge ve yayılmaya devam ediyor" Doktorun kastettiği bölge oldukça büyük bir bölgeydi. Doktor Yiğit'e baktı, hala bir tepki yoktu. Yiğit'in gözleri kızarmıştı. "Ve oldukça ileri seviyede bir vaka, maalesef" Yiğit hızlı bir şekilde birkaç kez gözlerini açıp kapadı, zar zor ağzından bir kaç kelime çıktı. "Pe-pe-peki bir tedavisi falan var değil mi Doktor?" Doktor Bey, tekrar derin bir nefes aldı. Bir kaç saniye sustu, içindekileri açıklamakta zorlanıyor gibiydi. "Bir şey söyle Doktor! Tedavisi var değil mi?!"
7. Gün Saat 21:21
Son rütuşunu attı. Ardından kağıdı eline aldı, havaya kaldırdı. Kendisini çizmişti. Daha doğrusu, "kendilerini". Sayfayı ortadan ikiye ayırmıştı. Bir yarısına "eski o" nun yüzünün yarısını, diğer yarısına da "yeni o"nun yüzünün yarısını çizmişti. Bütün hatları, ayrıntılı bir şekilde, resmetmişti. Arka planda iki "o" na ait şeyler vardı. Birisinde arabası, sevdiği kız, çizdiği resimler, hastane odası ve beyin MR'ı. Diğerinde iş yeri, işe giderken ki kullandığı otobüs ve patronu. Kağıdı masaya bıraktı, kendini yatağa attı. Hafif sarıya kaçmış beyaz tavana baktı. "Sana son bakışım sayın tavan. Gözümü sana son açışım ya da son dalışım uykuya sana bakarak. Sana bakarak uyandığım güne son küfredişim, geçmişimdeki pişmanlıkları son düşünüşüm. Son boğuluşum keşkelerimde. Ama bu seferki biraz daha mutlu en azından. Buruk bir mutluluk da olsa, daha mutlu. Daha az pişmanlık dolu, daha az keşke dolu. Bir de özlem var üstüne" Duraksadı. Esma geldi gözünün önüne. Uzun, turuncu saçları geldi, "köpek öldüren" yeşil gözleri geldi. Ona "Beni hiç bırakma olur mu?" diyişi geldi. Gözleri doldu. Taştı. Ağlamaya başladı. Yorgunluktan uyuya kalana dek ağladı.
1. Gün Saat 9:50
"Tümör son aşamada olduğundan, kötü huylu olduğundan ve teşhis çok geç yapıldığından dolayı maalesef bir tedavisi yok Yiğit Bey" Yiğit'in gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Beyninden vurulmuşa döndü. Titremeye başladı. "Ya-ya-yani ölecek miyim?" Doktor sessiz kaldı. Gözleri yerdeydi. "Cevap ver Doktor!" diye bağırdı Yiğit. "7 gün ömrünüz var."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder