23 Nisan 2015 Perşembe

7 Gün-Bölüm 4

Not: Bu hikayenin ilk beş bölümünü karışık şekilde okuyabilirsiniz. Hikayenin gidişatını herhangi bir şekilde etkilemez. Ama 6. ve 7. bölümleri sırayla okuyunuz.

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7(Final)



1. Gün Saat 10:00

 "10:00 hastası lütfen" derken terk etti doktorun odasını Yiğit. Hemşirenin yüzüne anlamsızca baktı gitmeden önce. Neden gülümsüyordu hastaları odaya çağırırken? Komik bir şey mi vardı? Ona bu neşeyi veren şey  neydi? Bari burada yapmasaydı olmaz mıydı bu yalancıktan gülümsemeleri? Hastanede? Hastaları çağırırken? "Onlar hasta be kadın! Hepimiz hastayız, hasta!" diye haykırmak istedi yüzüne. Tükürmek istedi samimiyetsizliğine. Ama hiç bir şey yapmadı. Bu tür şeyleri düşündüğü kadarının yüzde miniciğini uygulamaya dökmüş olsaydı, belki de o kadar canını yakmazdı içindeki keşkeler. Belki o kadar koymazdı sahip olamadığı şeyler. Çabalarının sonunda sahip olamasa bile sahip olmayı umduğu şeylere, en kötü ihtimalde "En azından denedim" derdi, yine de bu halinden daha iyi olacağına, emindi. Merdivenin başına geldiğinde arkasını döndü. Hayatın özetini, en trajikomik anını gördü. Hemşireyi hayata, hastaları da insanlara benzetti;  hemşire hastayı çağırırken gülümsüyordu, hasta gözleri dolu, olacaklardan bi haber, odaya doğru ilerliyordu.
 3. Gün Saat 16:44
 Kilide anahtarı zar zor soktu, anahtarı çevirmeden önce biraz bekledi. Kollarının herhangi bir işi yapmaya mecali kalmamış gibiydi. Saatleri, onlarca çerçeve kucağında, ev ile postahane arasını gidip gelmekle geçmişti. Onca çabaya ve yorgunluğa deymiş, postahane kapanmadan bütün resimleri kargolatmayı başarmıştı. Salona doğru adeta süründü, laptopunu eline aldı ve kendini kanepeye bıraktı. Son enerjisini teslimatların onaylanıp onaylanmadığını kontrol etmek için harcayacaktı. Zar zor sitenin adını adres çubuğuna girdi, elini biraz boşlukta sallandırdı, mortal kombatta fatality atıyormuşçasına enter tuşuna abandı. Bildirimlere tıkladı ve bütün teslimatların onaylandığını gördü. Ardından bankasının online işlemlerine girdi ve hesabını kontrol etti. Ekranda uzayıp giden rakamları gördüğünde önce  kısa ve şaşkınlıkla karışık bir kahkaha attı. Sonra ekrana tekrardan baktı, ekranı aşağı doğru indirdi, aynı şekilde tekrardan kahkaha attı. Aşağı inmeye devam etti, başını arkaya doğru attı, gözlerini tavana doğru dikti ve bir eliyle laptopu tutarken, sanki kahkaha atmayı yeni öğreniyormuşçasına uzunca bir kahkaha attı. Kahkahası yavaşça kesilirken laptopu yere bıraktı, gözlerini kapattı, kendini uykunun kollarını bıraktı.
 4. Gün Saat 8:00
"Zrrrrrr! Zrrrrrrrr!" Yiğit eliyle telefonunu yoklamaya çalışırken koltuktan yere düştü. Yüzünün yarısı halıyı öperken elini cebine attı ve telefonu orada buldu. Çıkardığında sesin telefondan gelmediğini anladı. "Zrrrrr! Zrrrrr!" Ses kapıdan geliyordu. Ayağa kalktı, yavaş adımlarla kapıya doğru ilerledi. Bir yandan saçını kaşırken bir yandan kapıyı açtı. "Günaydın Yiğit Bey!" "Günaydın Hüseyin" "Buyrun, ekmeğiniz, yumurtalarınız" Her hafta bugün, diğer günlerden farklı olarak kapıcı ona yumurta da getirirdi. "Bakkala söyledim, veresiye yazdı" "Bakkala bu akşam bütün veresiye borçlarımı ödeyeceğimi de söyle" "Ooo Yiğit Bey, başınıza talih kuşu kondu sanırım" "Baya bi talih kuşu, sorma gitsin. Haydın iyi günler Hüseyin, teşekkürler tekrardan" "İyi günler Yiğit Bey" Kapıyı kapattı, poşeti mutfağa bıraktı. Saatine baktı, 8:03. Saat oldukça erkendi ama güne başlamak için fena da bir saat değildi, zira bugün yapmayı planladığı şeyler vardı. Banyoya doğru ilerledi, duşakabini açtı, musluğu çevirdi, ve kafasında yapmayı istediği şeyleri toparlamaya çalıştı.
 6. Gün Saat 14:41
"Pe-pe-peki Esma bunları biliyor mu?" "Hayır" "Ne demek hayır?!"
4. Gün Saat 10:01
Yiğit elindeki buruşmuş kağıda baktı, ardından başını kaldırıp karşısındaki dükkanın tabelasına baktı. Kağıdı cebine koydu ve ilerlemeye başladı. Lüks arabaların arasından geçerken her birine teker teker baktı, sonunda istediğini görünce gülümsedi. Dükkanın içine girdi, "Yardımcı olabilecek birileri var mı?" diye seslendi. Ağzında sigara, gözlerinde siyah, damla rayban gözlük, göğüs kıllarının amazon ormanlarına döndüğü noktaya kadar açık bırakılmış beyaz gömlek üzerine siyah takım giymiş, kundurası kendisinden 1 metre önden ilerleyen bir adam "Buyur, neye bakmıştın?" dedi. "Ben şuradaki arabayı kiralamak istiyorum" Adam Yiğit'i baştan aşağı süzdü. Sonra ağzının yarısıyla güldü. "Sen ? O arabayı ? O araba ney biliyor musun?" "Ney?" "Hahahaha! Daha markasını bile bilmiyorsun, o bir Lamborghini Aventador" Yiğit istifini bozmadı, "Kirası ne kadar?" "3500 Lira, günlük" Yiğit sırtındaki çantayı indirdi, açtı, içinden tam olarak 10500 lira çıkardı ve adama uzattı. "3 gün kiralayacağım"
5. Gün Saat 20:02
"Beni hiç bırakma tamam mı?" dedi Esma, gözlerini denizden ayırmayarak.
4. Gün Saat 12:21
Işıklarda durdu. Önce sağındaki, sonra solundaki arabaya baktı. İkisi de ona imrenir şekilde arabaya bakıyordu. Gülümsedi, "dikkat çekmek ne kadar da basit ve kolay bir şey" diye düşündü. Camı açtı ve solundaki arabaya bakarak saf bir şekilde gülümsedi. Adam Yiğit'i görünce şok olmuştu. Yiğit karşısındaki adamın böyle bir arabanın içinden onun çıkma ihtimalini hiç düşünmediğini biliyordu. Yeşil ışık yandı, gaza bastı, solundaki araba hala orada öylece bekliyordu. Sola kırdı, ardından sağa, ardından alışveriş merkezinin otoparkına girdi. Arabayı park etti. Girişe doğru ilerlerken aracı arkasına bakmadan kilitledi, kendini dünyanın en cool insanı gibi hissediyordu. Alışveriş merkezine girdi. Onlarca mağazayı görünce "En son ne zaman alışveriş merkezine geldim acaba?" diye düşündü. Biraz ilerledi, kafasında belirlediği tarza yakın konseptte ürünleri vitrininde sıralamış olan bir mağazaya girdi. Bayan çalışanın yanına gitti ve "Pardon, acaba bana yardımcı olabilir misiniz?" dedi.
6. Gün 14:42
"Ne demek bilmiyor abi?! Ne demek bilmiyor ya?!"
 4. Gün Saat  16:59
 "Teşekkür ederim ilginiz için, iyi günler" "İyi günler, tekrar bekleriz" Mağazadan çıktı, bir kaç adım attı ve arkasını döndü. Son kez camdaki yansımasına baktı, yakışıklı görünüyordu. Gözleri saçlarına gitti, saçlarını kestirecekti, kafasında bir model vardı, tam o şekilde yaptıracaktı. Arabasına doğru ilerledi. Kafasında, otobüs ile hergün önünden geçtiği bir berbere gitmek vardı. Dışarıdan oldukça cafcaflı duran bir berberdi, adı da berber değildi zaten. Saç bakım merkezi tarzında bir şeydi. Düşündüğünden daha hızlı bir şekilde vardı, onun tabiriyle, cafcaflı  berbere. İçeri girdi, gördüğü ilk çalışana "İyi günler" dedi. "İyi günler, ne arzu etmiştiniz?" "Saçımı kestirecektim de" "Tabi, buyrun şöyle oturun, ilgili görevlimiz yanınıza az sonra gelecektir" "Tabi" Yiğit etrafını incelemeye başladı, güzel ışıklandırmalara ve dekorasyona sahip, farklı farklı bölümlerden, saç bakım eşyaları satan, saç kesimi yapılan, saç bakım danışmanlığı yapan, oluşan bir yerdeydi. O hep bu olayı "altı üstü saç kestirmek" diye düşünürdü, hala da öyle düşünüyordu. Gördükleri ona abartı ve yapılan işi süslü hale getirmek gibi geliyordu. "Hoşgeldiniz, nasıl bir model düşünüyordunuz" "Bana, Brad Pitt'in Fury filmindeki saç modelini yap" Adam duraksadı, hafif gülümsedi, sonra "Pekala efendim" dedi.
5.Gün Saat 20:03
"Ölene kadar seninleyim" dedi, Yiğit, gözlerini Esma'dan ayırmayarak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder