Sadece musluktan saniyeliğine su tutulup tekrar tekrar kullanılan bir
bardak. Her seferinde mermere yapışan. Haftalardır sadece kahve dolu bir
bardağa giren çay kaşığı.
Bazısı bitmiş, bazısının içinde bir-iki tane
kalmış, zedelenmiş, ezilmiş sigara paketleri. Yan yana duran üç küllük.
Biri boş. Diğer ikisi ağzına kadar dolu. Masada küller. Masa lambası
ısıtmış kalemi. Bir bardak altlığı, yanları etrafı siyah bantlı. Ağızda kan tadı. Burunda kuru sigara kokusu. Boğazda
kuruluk. Midede ağrı. Kafa kendinde değil. Ayağa kalkmanı zorlayan
birkaç bira şişesi. Otuzbeşlik bir rakı şişesi, Haydari tabağına
devrilmiş. Dibinde az var. Hindistan cevizli bir çikolata. Paketi
açılmış, bir ısırık atılıp bırakılmış. Kağıtlar, buruşuk. Yazılıp
fırlatılmış. Kapakları açık kitaplar, kapağı olmayan kitaplar. İçinde notlar bulunan kitaplar, nereye kaybolduğu bilinmeyen kitaplar, nereden geldiği bilinmeyen kitaplar. Sayfaları
kopuk defterler, boş sayfası olmayan defterler. Çakmak taşı yeni,
benzini bitmiş bir zippo. Hayatı dumanlı gören gözler. Yağlanmayan
kısacık saçlar. Beş günde bir tırnakları kesilen parmaklar. Sürekli
çıtlatılan dizler. Sigaradan sararmayı bırakmış, kararmış perdeler. Hiç
açılmayan balkon kapısı. Perde niyetine kullanılacak cam kirleri. Ne işe
yaradığı bilinmeyen haplar bir kavanozda. Arveles kalemliğin içinde. Tozlanmış bir gitar. Sonuna
kadar yanıp. Bir daha yanamayacak olan vanilya kokulu mumlar. Pili
bitmiş oda spreyi. Tanesi 3 liradan 5 adet alınmış değişik kokulu tütsüler. Yakınlarında priz olmayan, hiç elektriğe bağlanmamış
tüplü bir televizyon, üstünde bir de danteli var. Aylardır bozulmayan
yatak, hiç toplanmayan bir kanepe. Fazla gitmesin diye hala tencerenin
içinde dura ayçiçek yağı. Çalıştırıldığında takla atma noktasına gelen
bir çamaşır makinesi. Kapaksız bir dolap. Rafsız bir ayna. Dart asılmış
bir duvar, üstünde delikler. Yerdeki boyalar. Baba yadigarı bir tabanca.
Bir de lise hatırası bir çakı. Hiç kapanmayan. Bir midye eski aşktan
geriye kalan. Bir taş. Bir toka. Bir de yüzük. Bir tiyatro bileti kalmış
sonraki sevdadan. İskambil kağıtları, ıslanmış, yırtılmış. Maça üçlüsü
hariç. O saklanmış. Galata Kulesinin bir biblosu beyaz bir oyuncak
Impala nın yanında. Bir Sait Faik kitabı devrilmiş üstlerine. Bob Dylan kitabında Jimi Hendrix ayracı. Reklamlar yasaklanınca tekelden hediye edilmiş mutfak dolabında asılı Tuborg tabelası. Zinciri kopmuş Iron Maiden kolyesi, anahtarlık olmuş.
Buzdolabının üstü fastfood numarası dolmuş.
Tam ortasında yalnızlığın. Tam ortasında çaresizliğin. Tam ortasında hissizliğin.
Aslında ortasında ancak sonunda dolu bir hayatın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder