26 Mart 2015 Perşembe

kelebek kanadından bir sabah

Sırılsıklamdım ne zamandır kurumak istemedim. Nemli gözlerime seni ekip biçtim ben buralarda. Herkesi sen sanamadım ki şair olayım.
Sanabilsem, yazdığım kağıtların hakkını verirdim belki. Sanabilsem, yokluğunun kafasını okşardı belki. Teselli olurdu köşe başımdaki çekmeceye. 
Ah, ne oldu tahmin edemezsin. Bu sabah bir uyandım her sabah üzerine bastığım cam kırıklarının uçları buzlaşmış. Kesilmedi ayaklarım. Yüzüme su vurup geldim, hala dünkü kesiklerin sızıları. Eğilip birini elime aldım 'nasıl acıtmaz ya?' 
Meğer, olması gerekiyormuş bir süre sonra. 
Rutubet almış gitmiş başını. Örümcek tutmuş duvarları. Tavandan biri aşağıya örmüş ağlarını baş ucumdaki çekmeceye. Tam isabet. Arap saçına dönmüş aşağısı. Çekmeceyi açmaya çabalarken önüme yıkılıverdi. Hop etti yüreğim, içinde ne varsa saçıldı yerlere. Uzun bir süre bakakaldım da bir türlü elim uzanmadı toplamaya, bu sefer gönlüm el vermedi hüzne. Bu sefer cam kırıklarının üstüne sert bastım kalkarken. Kanasın istedim,ne demek oluyordu bunlar? Gittiğin trenin raylarına dayalıydı benim kulaklarım. Her hareketini ezbere bilirdim. Sağırmışım gibi hissediyorum bugün. Kanayamadı. Kulaklarımı tıkadım sessizliğine, seni duyamıyor oluşuma. Kırıkların arasına girmeye başladı fotoğraflar. Camlar bugün beni değil, geçmişimi acıtmak istemiş olacak. Hep korkuyordun ya dedim kendime bu sabah. Hani bir sabah uyanırsın da canın acımaz değil acıyamaz. Gözlerin ağlamaz değil kurumuş olur artık. O gün bugün. Meğer, olması gerekiyormuş bir zamandan sonra. 
Örümcekler anılarımızın üzerinde biriktiler. Yok edilmek istendik yaşanılanlardan. Biten her şeyin kaderi bu değil miydi zaten? Bitenler yok olmaz mıydı bir gün? Çoktan yok olmamış mıydık zaten. Ben kırmamış mıydım camların hepsini yerlere? Kendim çakmadım mı çekmecelerin her çivisini? 'Az daha mutlu olacağım' anların her biri için çizik attığım duvarın çiziklerini saymaya üşendim bu sabah. Sayılı mutluluk çabuk biter mi diye düşündüm. Şu günleri saymadığımdan çekilmez olmuş olabilir ayrılık. Büyük sebepler aramamalı bu sabah. 
Koğuş kalktı da ben çok uyudum. Ne mahkumların ziyaretçisi geldi de lanet adımı kimse anmadı. Duvarlar üstüme geliyor bugün. Mutsuzluğa sarılamıyorum, üşümekten yoruldum. Pencereden izliyordum hayatı aslında yaşayanı da benken. İçine girmem için duvarların alçıları bile düşmeye başlamış. Kederden onlar bile çatlamış da yorulmamış mı sandım kendimi? Böyle yaşanır mı da dememişim bir gün. Yaşamışım da, nasıl işte. Ucundan köşesinden. İttire ittire. 
Bu sabah kapılarını tersten kilitledim beyaz duvarların. Dışarıya hapsetmeyi denedim bugün kendimi. Acıya kedere değil de mutluluğa. Tamam abartmayalım, tebessüme zorunlu olmayı denedim. 
Üzerine basmışım bir örümceğin. Sileyim şu pabucun altını. 
'Bitiren'lerin ömrü bir kelebekten fazlaydı belki evet. Ama bir sabah uyanıyordun ve bir kelebek can buluyordu: sırf öldürsün birilerini birilerinin içinde diye. Sırf son bulsun diye başlıyordu bazı şeyler. 
Kabullenip ayakkabının altını temizlemek lazımdı. 
Bugün hava güzel. Gece edeceğim kahvaltıyı.

4 yorum:

  1. Tek kelimeyle mükemmel! Yüreğinize sağlık

    YanıtlaSil
  2. örümcekler anılarımızın üzerinde birikmesinler, o halde..

    YanıtlaSil
  3. bok böcekleri biriksin anılarınızın üzerinde efendim inşallah...

    YanıtlaSil