28 Mart 2015 Cumartesi

Hiç

Her gece boş bir sayfaya bakarsın. Eline kalemi alırsın. Bazı geceler birşey yazamazsın. Düşüncelerin öyle yoğun olur ki vücudun hareket edemez.

Şerefine bi kadeh daha içersin. Sigarandan bir duman daha alırsın. Arkana yaslanırsın. Kalemi fırlatırsın. Dersin kendi kendine “bırakıp gitsem burayı, yok olsam. Ardımdan birileri ağlar mı, özler mi birileri.”
Özlesinler sana ne faydası var ki? Deli gibi sevmek bizim ruhumuzda olduğu sürece kim durdurabilir bu gözyaşlarını.
Onu beklediğin sokaklara bakarsın en son, onun en sevdiği yollara… Son kez geçersin yalnız başına. Seni ilk kez öptüğü o bahçelerinde papatyalar olan evin önünde biraz durursun. Son öpüşünü hatırlıyor muydun?
İlk sarıldığın anı da hatırlıyor muydun? Ben hatırlıyorum kollarımın arasında o kadar ufak kalmıştı ki tam sarılamamıştım, korkmuştum. Canını yakmak istemezdim. Zaten tüylerim diken diken olmuştu. Aylardır uzaktan baktığın, yollarını gözlediğin insanın kokusunu çekiyordun içine. Orada ölmek isterdim.
Seni kaybetmek, sensiz olmak. Soğuk bir gecede, uykun tutmadığında sigarasız kalmak gibiydi. Bomboştu. Zaman kavramını anlamıyordum.
Rüylarımda ne kokunu alabiliyorum ne de hissedebiliyorum seni. Hala heyecan verici misin? Bence hayır. Bu yüzden bu yazımın başlığı kadarsın benim için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder