31 Aralık 2014 Çarşamba

Ben Susayım, Müzik Konuşsun

 -Yazıda bahsedeceğim müzikleri koyduğum sıraya göre linkten tıklayıp dinlerseniz, yazının gidişatı sizin açınızdan daha sürükleyici olabilir. Bunun garantisini vermiyorum tabi ki.-



 Benim şu anki ben olmamı sağlayan faktörler arasında yer alan, ve benim için çok değerli bir insan olan Keman Hocam der ki "Müzik Yaradan'ın lisanıdır.". Ne kadar güzel bir söz değil mi? Ben de bu sözün üzerine ekliyorum, "Radyoda dinlediğiniz, anlamsız, karı kız, parti, para pul vb. üzerine kurulu müzikleri müzikten saymayın, onlar kulak kirleri.Ve Müzik dediğimiz şey o kadar güçlüdür ki, insanı mutluyken mutsuz, mutsuzken mutlu yapabilir.".
 Ben mutsuz yapanı tercih ediyorum genelde.



"Bütün hayatlar sona erer, bütün kalpler kırılır. Değer vermek bir avantaj değildir.". Ne kadar trajikomik değil mi? Olacak şeyleri bilmemize rağmen kendimizi fazla kaptırıyoruz bazı şeylere. Olacakları görmezden geliyoruz. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz mesela, yaşanan mutlu şeyler, anlar, eninde sonunda bitmeyecekmiş gibi davranıyoruz. Bittiği zaman da kahroluyoruz, dünyamız ters dönüyor, ah vah ediyoruz. Çünkü kaçınılmaz sonu görmezden geliyoruz. "Onsuz yapamam, onsuz bir hiçim, onsuz bir ölüyüm" diyoruz, Yaradan'da da bize nasıl  O'nsuz da, öyle ya da böyle, yapabileceğimizi gösteriyor. Ama bir konuda haklıyız. O'nlarsız bir ölü oluyoruz. Yürüyen ölüler. "Ölü adamlar görüyorum Doktor Bey, yaşayan kadınlar için şiir yazıyorlardı.".


 Yaşımızdan büyük laflar ettik. "Seni çok ama çok seviyorum, sensiz yapamam, sen her şeyimsin. seni asla bırakmayacağım, seni asla üzmeyeceğim..." Yaşımızdan büyük hayaller kurduk.  "Ömür boyu beraber olacağız, birbirimizi asla bırakmayacağız, evleneceğiz. Beraber Dünya turu yapacağız, Maldivlere de gideriz değil mi? Çocuğumuz erkek olursa adı "..." olsun, kız olursa da "..." olsun. Her ne olursa olsun, mutlu ve bir arada bir hayatımız olsun, en kötü günümüz böyle olsun.". Yaş kavramımı bilirsiniz belki, ilgili yazıyı okuduysanız eğer. -"Kendi Büyük Ruhu Küçüklere"-. Diyorum ki yazıda, insanın yaşını ruhu belirler bence, yaşadığı, elde ettiği tecrübeler belirler. Ruhumuz daha yeni yeni büyüyorken, kapasitemizden fazla hayaller kurduk, yaşımızdan büyük laflar ettik. Ruhumuz kaldıramadı bu kadar sorumluluğu. Bir yerde kayışımız koptu, ruhumuz patladı, "Paramparça" olduk. Parçalarımız etrafa saçıldı, hayallerimiz, anılarımız, farklı farklı yerlere dağıldı. Pes etmedik, hepsini teker teker bulup yine bir araya getirdik. Sonra yine ruhumuz patladı, sonra topladık, yine patladı, yine topladık... Ta ki parçalar un ufak olana kadar, toplanamaz hale gelene kadar. Ve geriye dönüp baktığımızda anladık ki "Geride kalan şey sadece o un ufak olan Parçalar.".


 Parçaları her toparlamayı denediğimizde tekrar paramparça olduk. Ve bu bize inanılmaz bir enerji kaybı, inanılmaz bir yorgunluk, inanılmaz bir tükenmişlik verdi. Ama "Aşk" öyle bir şey ki, "Yok canıııım, ben öyle şey yapar mıyım", "Bir daha kesinlikle aynı şeyin olmasına izin vermeyeceğim, bir daha olmayacak" dediğiniz şeyleri size yaptırır, olmayacak şeyleri de tekrar oldurtur, hiç takatiniz kalmasa bile. Eninde sonunda bu olanların size ne kadar zarar verdiğini ve zarar vermeye devam ettiğini anlarsınız. Ne kadar tükendiğinizi anlarsınız. Yine seversiniz, yine özlersiniz, yine O'nun sesini bir saniye duyabilmek için çoğu şeyden vazgeçersiniz. Bazen O'nsuzluktan nefes alamaz hale gelirsiniz. Ama o kadar tükenmişsinizdir ki, "Ne yaparsan yap, bir daha benim için dönme." dersiniz. 


 Yalnızlığı sırtlar çekip gidersiniz. Bu çekip gitme fiziken de olabilir; gerçekten bulunduğunuz düzeni bozup başka yerlere gidersiniz. Ruhen de olabilir; kendinizi bulunduğunuz sosyal çevreden soyutlarsınız. Çünkü O yoktur, O gitmiştir, O'nsuz yapamıyorsunuzdur. "Evi Ay'da olan, kaybolmuş bir astronot gibisinizdir. O sizin oksijen tüpünüzdür, ama oksijeniniz tükenmiştir. Nefes alamazsınız. Ve O'ndan kalanları da Ay'a gömmüşsünüzdür, daha fazla acı çekmemek için. O'nu tekrar görmek, O'nunla tekrardan konuşmak, O'nun sesini tekrardan duymak istersiniz. Ama kararınızı çoktan vermişsinizdir. Bu karar sadece sizin için değildir, O'nun içindir de. Çünkü ikinizde birbirinize çok fazla zarar vermişsinizdir, ve daha fazla zarar vermek istemiyorsunuzdur."

 Bir önceki yazıda bu müzikleri dinleyip, içimdeki "Zehri" bu müziklere yüklediğimi anlatmıştım. Yukarıdaki müzikler de daha önce Zehri akıttığım müziklerden. Ve bu müzikler benim telefonumda, "Uyku" adlı bir çalma listesinin içinde. 
 Evet, her gün,  uyurken bu müzikleri dinliyorum. Akıttığım Zehri tekrar vücuduma alıyorum. Çünkü  Zehirsiz yapamıyorum. 
 Çünkü bağımlıyım.


5 yorum: