Aynı güneş doğacak üzerimize, aynı gök kubbenin altında
soluklanacağız. Sadece tarih atarken mektuplarımıza sonuna dört değil de beş
yazacağız. Olsun bu da bir değişikliktir sonuçta. Monoton hayatımızda büyük bir
sansasyon. Ne değişecek peki, biz aynı biz, o aynı o, dünya aynı dünya… Yani
tabiri caizse biz bir atın üzerindeyiz at aynı at biz aynı biz ama atın
dizginleri elimizde şartların uygun olmasıyla istediğimiz tarafa süreriz dörtnala.
Vesile olur bize bir rakamın değişmesi ama rakamdan bekleyemeyiz hayatımızı
değiştirmesini. Gözlerimi açtığımızda yine aynı duvarları göreceğiz ama
inanıyorum ki artık farklı bakabilme yetisine kavuşacağız.
Dakikalar, saatler, günler, haftalar, aylar, yıllar, ömürler
akıp gidiyor bir ırmak misali. Durduramayız belki ama sahiplenebiliriz her
damlasını, şarıl şarıl akabiliriz. Bu imkân eğer ki bizim elimizdeyse -biliyorum
ki elimizde- neden cılız bir ırmağı izlemekle yetinelim ki?
Şimdi bir düşünün her dakikasını acısıyla, tatlısıyla,
kederiyle, tebessümüyle yaşayarak –gerçekten dolu dolu yaşayarak- mutlu bir
hayatı idame ettirmek varken neden bir şeyleri bekliyoruz. Ee madem bekliyoruz
işte bize bir fırsat. Bize istediğimiz biz olabilme yolunda yılda sadece bir
kez elimize geçen sansasyonel bir fırsat. Silkinelim ve istediğimiz hayatı
yaşamak için dörtnala koşturalım. İnanın belki gözlerimiz değişmeyebilir ama
bakışlarımız değişecek, er ya da geç… Neden er olmasın?
Gözlerimizin mutluluktan yahut kederden sulandığı,
ağlamaktan korkmadığımız, sevmekten korkmadığımız, nefretten korkmadığımız,
dizginleri sahiplendiğimiz, kendimiz olabildiğimiz, “her anı yaşayabildiğimiz”,
başımızı koyacağımız omuzların sırtımızı güvenle dönebileceğimiz insanlarla
birlikte var olduğu bir yıla bir ömre başlayabilme umuduyla... Yeni yılımız
kutlu olsun, yeni hayatımız kutlu olsun.
2015'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder