22 Temmuz 2014 Salı

Psikolog Seansları: Seans "Sevgi Hücreleri"

+Hoş geldin kazandibi. Bugün nasılsın?
-Bugün de "normal"im doktor. Bugün de kafamda soru işaretleri, kafatasımı içten çatlatırcasına gıdıklayan duygular içerisindeyim. Sen buna depresyonun eşiği de, ben buna özlemin son noktası diyeyim. Bir başkası da uzaklardan bakıp ergen desin bana. Hepsine amenna. İstediğinizi diyin bana, ne önemi var ki?
 Az önce O'nu aradım. Ah, sana hiç O'ndan bahsetmedim değil mi... Ben aylar öncesinde vücut kanseriydim biliyor musun Doktor. Vücudumun her bir zerresinde bir şey vardı. Sevgi hücreleri diyebiliriz bunlara aslında. Bu sevgi hücreleri başlarda oldukça kontrollüydü, belirli bir hızda büyüme gösteriyorlardı vücudumda. Sonra bir kanser hücresi gibi, o kadar hızlıca bölünmeye başladılar ki, her yere sıçradılar, vücudumun her bir noktasına. Saçlarımın ucundan ayak tırnaklarıma kadar, her yere.
 Bu sevgi hücreleri de diğer hücreler gibi besine ihtiyaç duyuyorlar tabi ki. Ama diğer hücreler gibi besinlerini benim vücudumdan almıyorlardı. O'nun vücudundan alıyorlardı. Besinleri çeşitliydi, bazen bir sesine, bazen bir sözüne, bazen gözüne, inanır mısın bazen tribine ihtiyaç duyuyorlardı. O'nu görünce bütün vücudum titrerdi, çünkü bu hücreler her yerdeydi Doktor, her yerde...
 Sonra besin kaynağım kesildi. Gitti mi desem, ne desem bilmiyorum. Ama kaynak kesildi. O hücreler beslenemez oldu, sızlamaya başladılar önce, sonra sızlamalar hafif zonklamalara döndü. Gittikçe ağırlaştı, sancılara döndü. Doktorlara gösterdim, çaresi yok dediler. Bütün vücudum senkronize olarak "O, O, O..." diye atıyordu. Son çırpınışları gibiydi hücrelerin.
 Hücreler zamanla O'nun gözlerini unutmaya başladı. Bu hücrelere acı veriyordu. O gözler hücre hafızasından kazınırcasına çıkarılıyordu. Sonra O'nun sesi gitmeye başladı, gitmeden önce O'nun o sesi bütün vücudumda yankılanıyordu sanki. Bu ölecek olan hastanın son dakikalarında iyileşmiş gibi hissetmesine benziyordu. Sonra O'nun sözlerini de unutmaya başladı hücreler...
 Arkada ise terk edilmiş bir enkaz kaldı. İçinde anı harabeleri, gülücükler, hayaller kaldı. Bütün vücudumda kocaman kocaman boşluklar var şimdi doktor. Acı çekiyorum, kabuklanmayan yaralarım var Doktor, her gün kanıyorlar, her gün kan kaybından ölüyorum, lanet olsun ki tekrar diriliyorum, tekrar kan kaybediyorum, tekrar ölüyorum...
 Bugün O'nu aradım. "Kafanda soru işaretleri varsa söyle bana" diye. Ne kadar da saçma gelmiş olacak ki kulağına, "Komiksin" dedi bana. Keşke gerçekten komik bir şey söyleseydim de O da gülseydi telefonun diğer ucundan bana.
 Bizim çok yaşanmışlığımız var Doktor. Kafanda bir 2 buçuk yıl  düşün ve o yılların içine yaşanabilecek her türlü mutluluğu koy. Saçma salak cinsel şeylerden bahsetmiyorum, duygusal olarak düşün. Birbirimizi en çok mutlu eden kişilerdik belki de, aynı zamanda birbirimizi en çok üzenler de bizdik. Ben sadece o mutlu olduğumuz anları hatırlasın istedim, ileride dönüp baktığında kafasında bir soru işareti kalmasın istedim Doktor. O güzel anıları düşünüp mutlu olsun istedim, hakkımda kafasını kurcalayan kötü şeyleri sorsun, doğrusunu öğrensin, biraz da olsa huzura kavuşsun istedim. Yanlış bir şey mi istedim Doktor? Kötü bir şey mi yaptım söylesene? Dur, konuşma.
 Kendimi hala çırpınıyor hissediyorum Doktor. Batıyorum diplere, ciğerlerime çamurlu su doluyor, hissediyorum. Ama hala çırpınıyorum. Belki de kendimi suyun kollarına bıraksam, belki de boğulup gideceğimi kabullensem her şey daha kolay olacak. Bak Doktor, O orada, kıyıda. Ben şu an gücümü toparlayamıyorum kelimeler için, O'na "Hoşçakal, hayatında başarılar" dediğimi ilet, tıpkı O'nun bana dediği gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder