21 Temmuz 2014 Pazartesi

Uzaktaki Aristo



       Bugün öğlen ananemgilden Kızılay’a gitmek üzere otobüse bindim. Dawkins okudum yol boyunca. Allah razı olsun valla, ne güzel şeyler açtı bana anlatamam. (Ama harbi anlatamam yani şu an, bire birde gelin.) Her neyse işte,  okurken ineceem yeri geçmişiz de farkına varmamışım. La niye yalan söylüyom, yanlış otobüse binmişim işte! İndim hemen durumu fark edince tabii. Allah’tan şoför tarif etti nasıl gideceemi Kızılay’a da, yavaştan yürümeye başladım. Tabi ama yine kitap tutkum, ya da “philosophia” mı desem, beni 15 dakikalığına engelledi. Bi kitabevi gördüm. Girdim. Harika bi yerdi. Çok fazla akademik kitap vardı. İçimdekileri saklayamayıp, silindir şeklindeki, içinde Aristo’dan çevirilerin de bulunduğu felsefe kitaplığına sarıldım kucak dolusu. Sarhoş bi şekilde kitapları karıştırdım. Bi birini alıyor önsözünü okuyup yerine koyuyor, bi birini alıp arkasını okuyor, bi birinin sayfalarını kokluyordum. Muhteşemdi doğrusu. Nasıl da gelmiştim buraya hiç elimde olmadan. Cennet fazla uzakta olamazdı.
       Dakikalar sonra kendime gelebildim ancak. Buranın hangi semt olduğunu bilmiyordum. Daha sonraları da buraya gelmek istiyordum. Öğrenmeliydim neredeyim ben. Kasada bi bayan vardı. Kafasını öne eğmiş yüzü görünmüyordu. “ Afedersiniz, ya şans eseri buldum ben burayı da, tam neredeyiz bilmiyorum. Acaba Kızılay’dan falan nasıl gelebilirim bi daha buraya? ” Kafasını yavaşça kaldırdı. Göz göze geldik. Kocaman kahverengi gözleri vardı. Yoo gözleri büyük değildi, göz bebekleriydi büyük olan. Hem tam kahve de değil, belki biraz sulandırılmış bi kahveydi. Bol şekerli . Kırmızı ruj vardı dudaklarında da. Onları bakmadan gördüm. Gözlerinde kaldı zira gözlerim. O sözünü bitirdiğinde, iltifat etmek istedim ona. Yapamadım. Utandım. Daha önce hiç iltifat etmediğimden midir bi kıza bilmiyorum. (içimden gelerek) Teşekkür ederek raf aralarında 1 dakikalığına daha gezindim. Kendimi farklı hissediyordum. Aristo yoktu kafamda; farkında değildim.
      Popüler romanların arasında gezindiğimi, gözlerim bana geri geldiğinde ancak anlayabildim. Hemen uzaklaştım o raflardan. (Umarım kimse görmemiştir ordayken beni) Bir yandan hala nacizane bi şekilde bayana iltifat etmeyi düşündüm. Ama yeterince toparlayamadım kendimi. Arkama dönmeye, ikinci kez o gözlere bakmaya cesaret edemeden çıktım kitabevinden. Cenneti arkamda bırakıp kalabalığa karıştım…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder