31 Mayıs 2014 Cumartesi

Kendisi Küçük Ruhu Büyüklere(2)

 Hepimiz anne karnından çıktığımızda kendisi küçük ruhu büyük insanlardık. Hepimiz tertemizdik, Dünya'nın bütün pisliklerinden arınmş, günahsızdık. Dışarıdan baktığımızda ufak hayallerimiz vardı, ama yaşımızdan çok büyüktü. Bu da bizi büyük ruhlu yapan şeydi aslında.
 Dünyaya geldiğimizde, o ilk ağlayışımızda, göbek bağının kesilmesinde bir işaret vardı aslında: Yaradılıştan gelen bir işaret, bir vaad. O göbek bağı kesildi çünkü bizim özgür olmamız gerekiyordu. Kendi yolumuzu çizmemiz, kendi dünyamızı kurmamız gerekiyordu. Ama öyle olmadı.
 Sonra ağlamaya başladık. Ağlamak bizim hayata isyanımızdı. Gidişattan memnun değildik, olanlardan hoşnut değildik. Göbek bağımız kesilirken Yaradan'ın bize vadettiği bu değildi. Yırtınırcasına ağladık. Ama insanlar  anlamadılar; "Yorgundur, uykusu vardır, karnı acıkmıştır, gazı vardır" dediler. Sonra uyuşturucu misali bize meme verdi Annemiz, meme ile bizi uyuşturup uyuttular, bizi sallaya sallaya uyuttular.
 Bazen masanın üstündeki kumandayı istedik, bazen yerdeki minik oyuncağı ağzımıza almak istedik, bazen havadaki uçağı istedik. Ama hepsi elimizden sırayla alındı. Hayallerimiz sırayla elimizden alındı.
 Havada uçan uçağı gördüğümüzde "Baba bana uçak alsana" dedik. O bize bir oyuncak uçak aldı. Ama aslında biz oyuncak uçak istemiyorduk, biz o büyük uçağı istiyorduk. O neden bizim olmasındı ki? O uçağın sahibinin de bir babası vardı. Bizim babamız niye alamasındı ki?
 Biz etrafımızdaki dünyaları keşfetmek istedik. Farklı farklı şeyleri keşfetmek istedik. Ama bize hep "cız", "e-eh", "kaka" dendi. Başka ufuklara, başka dünyalara kapatıldı kapılarımız birer birer. Soyutlandık Dünya'nın nimetlerinden.
 Sonra ağlamaktan korkar olduk, isyan etmekten korkar olduk. Birer koyun haline geldik. Çünkü eğer ağlarsak yine istemediğimiz halde uyutulacaktık, meme emecektik. "Gazı vardır" diyip anlamsız anlamsız popomuza vuracaklardı. Korktuk. Düşüncelerimizi ifade etmekten korktuk, baş kaldırmaktan korktuk. Sessizleştik, boyun eğdik, mememizi emdik, uyuduk.
 Başta hepimizin ruhu büyüktü, kendimizden büyük hayallerimiz vardı. Sonradan hırsızlar ile tanıştık. Hayallerimizi çaldılar. Dalları kesilen ağaç gibi, odundan bir farkımız olmayan insanlar haline geldik. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder