25 Mayıs 2014 Pazar

Kendisi Küçük Ruhu Büyüklere

 Yine bir cumartesi akşamı, yine bir dersane çıkışı, yine bir eve giden yol... Eve gitmek için Ankaray'ı bekliyorum. Kulağımda kulaklığım, "kendim gibi iç karartıcı" müziklerimi dinliyorum. İnsanları inceliyorum, en sevdiğim şey bu aralar. Tipik insan modelleri: 14-17 yaş arası, apış arası avına çıkmış çocuklar, 18-22 yaş arası "üniversiteliyim ben olom ayıqs" modunda gençler, 22-40 yaş arası "Dünyanın en dertli ve en çok ağır yüklü insanıyım" modunda yetişkinler, geri kalan amcalar teyzeler de "ölücem ben artık ya, gençken ben de senin gibiydim" der gibi bakıyorlar. Sıradan bir gün yani. Derken kalabalığın arasından iki tane ufak mini dünya çıka geldi.
 Birisi 6-7 yaşlarında gibiydi. Sarışındı aslında, ama bunu anlamak zaman aldı biraz. Çünkü saçları ve yüzü kir içindeydi. Üzerinde yeşil bir eşofman vardı, ama yeşilliğini gittikçe kaybetmiş, yeşillerin yerini siyahlar almıştı. İncelemeye devam ettim, gözleri yepyeşildi. Çok güzel bir yeşildi. Sanki üzerindeki eşofmanın yeşilliğini kendi elleriyle seçmiş gibiydi gözleriyle uyumlu olsun diye. Burnunun ucu kızarmıştı. Bu onu daha da tatlı gösteriyordu. Gözlerim yere gittikçe içim de parçalanmaya başladı iyice, ayakkabıları yoktu.
 Diğeri ise okuyor olsa 3. ya da 4. sınıfa falan giderdi sanırım. Esmerdi. Saçları kıvırcık gözleri elaydı. "Büyünce çok kızın canını yakacaktı." Ufak olanın abisi miydi bilmiyorum, ama birbirlerinden uzak oturuyorlardı. Aralarında konuşmaya başladılar, yabancı bir dildi, tahminen Suriyelilerdi. Allah bilir anaları babaları nerdeydi, hangi toprağın altındaydı?
 Ben bu düşüncelere dalmışken büyük olanın bana baktığını fark ettim. Ben gözlerine bakınca gözlerini benden kaçırdı. Sonra önüme döndüm, 2-3 saniye sonra geri baktım. Gözlerini tekrar kaçırdı, yüzünde ufak bir tebessüm vardı bu sefer. Anlamıştım ki aramızda ufak bir oyundu bu. Bunu bir kaç kez tekrarladık, tebessümler gülücüklere, sonra ufak ufak kahkahalara döndü. İkimiz de oldukça eğleniyorduk. Bize tip tip bakan insanlara inat, onları kirli üstü başından dolayı yargılayan gözlerle bakan insanlara inat biz gülüyorduk.
Sonra ufak olan büyük olanın karşısına oturdu. Çekimser tavırları vardı. Elini yüzüyle kapatıp parmak arasından bizi izliyordu. Sonra bir anda bakışlarımı ona çevirip gözlerimi kıstım. Sonra sırıtıp gözünü kaçırdı. Aynı oyuna onunla giriştik. O da gülerken dişlerini görme şerefine beni ulaştırdı. İnanılmazdı, yüzündeki siyahlıklara  renkte dişleri adeta etrafı aydınlattı: Bembayaz dişler ordaydı, "Bütün Olumsuzluklara İnat"(http://varmiyimyokmuyum.blogspot.com.tr/2013/02/butun-olumsuzluklara-inat.html) der gibi. İneceğim durağa 1 durak kalmıştı. Çantamı omzuma taktım. Bir yandan gözüm onlardaydı. Dikkatimi bir şey çekti, oyunumuz yeni bir boyut kazanmıştı: Beni taklit etmece! Büyük olan da çantasını alıp omzuna takar gibi yaptı. Sonra ayağa kalktım, o da ayağa kalktı. Ufak olanın tatlı kahkahaları oyunumuza arka plan gibiydi. Sonra ellerimle çeşitli hareketler yapmaya başladım: Hava kaldırdım, indirdim, kaldırıp gibi yapıp hemen indirdim, kollarımla dalga yaptım, sol elimle sağ kulağımı tuttum, sağ elimle sol kulağımı tuttum. Bu sırada bize bakıp gülen insanları gördüm. Mutlu oldum, çünkü onların dünyanın pisliğinden arınmış kirli birer çocuk olduğunu gösterdim. İneceğim yere geldim, merdivenlere yöneldim. Merdivenin başında iki minik dostuma el salladım.  İçimden "Dünyanın bütün temiz yanları sizinle olsun." diyip kendi karamsar dünyama geri döndüm.
 24 Mayıs 2014 günü akşam üzeri saat 7-8 civarı hayatımda bir şeyi daha öğrendim. İnsanı asıl büyüten şeyler çektiği sıkıntılardır. İnsanın iki türlü yaşı vardır: 1.si biyolojik yaşı, 2.si ruhsal yaşı. Kimisi vardır hayatında en ufak bir sıkıntı bile yaşamamıştır, eli sıcak sudan soğuk suya girmemiştir. Önüne gelen bütün zorlukları bir damla ter akıtmadan atlatmıştır. Bu insan 50 yaşında olsa bile ruhu 13 yaşındadır. Kimisi vardır annesini babasını küçükken kaybetmiş, ayağında giyecek ayakkabısı olmayan, cebinde sakız alacak parası dahi olmayan, daha o yaşta geçim sıkıntısının içinde kendini bulmuştur. Bu insan 13 yaşında olsa bile ruhu 50 yaşındadır. Kimisi vardır borsadaki hissesinin fiyatı 50 milyon dolardan 40 milyon dolara düştü diye dertlenir. Bu insan 50 yaşındadır, ama ruhu 13 yaşındadır. Kimisi vardır karnı açlıktan guruldar, cebinde parası yoktur, ama bütün olumsuzluklara inat gülümsemeye devam eder. Bu insan 13 yaşındadır, ama ruhu 50 yaşındadır.
 Selam olsun sizlere, selam olsun Kendisi Küçük, Ruhu Büyüklere.

13 yorum:

  1. Peki senin ruhun hangisi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de tam bilmiyorum. Zaman göstericek

      Sil
    2. Bence kendini bilmelisin, su an ki durumun ne peki, ruh halin, kendini ne olarak goruyosun

      Sil
    3. Kendim de küçüğüm, ruhum da küçük.

      Sil
    4. Hayir kendini kucuk gorme yasadiklarin seni olgunlastirdi

      Sil
    5. Kime göre olgunlaştırdı ?

      Sil
    6. Eski sene gore

      Sil
    7. Eski beni nerden biliyorsun

      Sil
    8. Yakininda olan biriyim sadece

      Sil
    9. O zaman cevapları biliyorsun.

      Sil
  2. Bence ruhu besleyen insanın umut tohumudur "içini karartan" zehirlerden vazgecmelisin ;)

    YanıtlaSil
  3. Umudun tükendiği yerde umut tohumları yeşerir.

    YanıtlaSil