22 Mayıs 2020 Cuma

Konuşamıyorum



Anlatamıyorum kendimi. Kafamın içinde bulanık bir musluk suyu akıyor gibi. Baktığım her yer bulanık, içim sonsuz bir boşluk.
İçime, içine rüzgar sıkıştırılmış bir balon konmuş patlamak üzere. Neye elimi atsam devamı gelmiyor. Devamlılığım bir ekmek gibi kesilmiş ince ve geri gelmez. Bu boktan rahmimle bedenim seneler öncesinde kalmış da ruhum otuz beşine gelmiş gibi yalnız. İçimde bir şey var dışarı atamıyorum. Kusamıyorum! Küsemiyorum, kızamıyorum, ağlayamıyorum yerine ağrıyorum. Yazmak istiyorum, yazamıyorum. Tanrı, beni sevmekten korkuyor. Tanrı beni sevmekten korktukça-kaçtıkça anılarım etimin altından çıkıp elime geliyor. Ben yine düşüyorum yedi yaşında gibi o taşlı yola. En sevdiğim eteğimin çiçeklerinin pembesine al karışıyor. Ağlayarak bağırıyorum -evet, ağlayabiliyorum o zamanlar- "Yardım ediiin!". Kimse gelmiyor beni kaldırmaya. Tanrı, bana her sırtını döndüğünde düştükçe düşüyorum aynı taşa. Cehennemi açılıyor dünyanın merkezine. Tanrı korkuyor, ben yok oluyorum, bir kuyunun en ışıksız yerinde yedi yaşım da yetmiş yaşımda kan ağlıyor.

Sanıyorum ki bu bulantı normal değil. Öyle sanıyorum ki kimsenin zihninde bir çamurlu su yoktur. Nerdeyim? Bak yine karıştı aklım. Anlatamıyorum kendimi. Ne yaparsam yapayım diğerlerinin bana gelişi yalnız onların isteğiyle. Kör de olsalar duyabilirler değil mi? En kötüsü de gözlerin tam karşısında duran bana değil de bambaşka bir yere bakıyor olması. S*keyim ! Bu müzik kaç keredir çalıyor? Müzik varken mi duyuyorum kendimi yokken mi? Kafamda birden fazla kişi neyi konuşuyor? Varsa eğer omuzlarımda melekler sanırım benimkiler yerinden memnun olmayıp etime karışmış. Çıkmak ister gibi damarlarımı zorluyorlar... Biz bir haritayız. Kıtaları ne zaman ayıracağız?

Lanet olsun! Sen kimsin de bana gelip ameliyatından bahsediyorsun? Zamanın zamana karıştığı ve su üstüne su yuttuğum bu denizde, tutmuş da kurtaracağım derken boğuyorsun beni. Bitişini seyrettim. Bitişini okudum tüm güncelerde. Hala en önemli sensin! Diğer bütün insanlar gibi. Neden bu kadar aynalara konuşuyorsunuz? Biri de kuyulara konuşsaydı böyle çöllerin en güzeli ve en yırtık rahimlisi olmazdım. Belki biri de sesimden öpseydi ... İhtimal üzerine umut etmek ne saçma! Ben yarım Meryem bile değilim. Benim ne bir oğlum olacak ne bir kızım ve onların dizlerini öperek hepimizi iyileştiremeyeceğim.

Anlatamıyorum kendimi. Uyuyorum onun yerine. Sabah uyuyorum, öğlen uyuyorum, öğleden sonra uyuyorum, akşam uyuyorum, gece uyuyorum. Ancak o zaman duyuyorum yalnızca kendimi. Sizden nefret ediyorum! beni duymuyorsunuz. Anlatsam da duymuyorsunuz, sussam da, baksam da, yazsam da, kessem de damarları duy-mu-yor-su-nuz. Ayrı ayrı ve aynı duymuyorsunuz. Ben bana ne yaptım? Her gün sizle uyuyup uyandıkça sizin gibi dilsiz bir kör oluyorum.

Yine akşam oldu. Son günlerde hep aynı hikayenin aynı bölümünü okuyor gibiyim. Sıkıştım bir gün bitiminde, günü yaşayamaz oldum. Ama bunu anlatamıyorum,,


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder