24 Mart 2019 Pazar

Öfkeden Nefrete

     "Kendiyle barışık insan, hatalarını kabul edebilmiş insandır." Kim kurmuştur bilmiyorum ama muhakkak buna benzer çok cümle kurulduğuna eminim; sonuçta iyileşmenin en önemli adımlarından kendini olduğun gibi kabul etmek. Günahlarınla, sevaplarınla, yaptıkların ve hatta yapmadıklarınla. Kendinde değiştiremediğin, törpüleyemediğin yeri kabul etmektir iyileşmek, daha "mutlu" bir insan olmak. Peki ya hem değişemeyip hem kabul edemeyecek kadar izansız bir insansan? Sonucu hep aynı; öfke ve nefret.


     Öfkenin tanımına bakmaya üşendiğimden kendi kafamdaki tanımı yapayım. Öfke, kendine öfke, yapmaman gereken (, gerektiğini düşündüğün) bir şeyi yaptıktan sonra, yapman gerektiğini düşündüğün bir şeyi yapmadıktan, zamanını kaçırdıktan sonra veyahut yaptığını yapmaman gerektiğini farkettiğinde oluşan o kendini bir kaşık suda boğma isteğidir. Beyin çeperlerinin büyüyüp beyninin kafanın dışına zorlamaya çalışmasıdır. Kendine belirsiz bir zaman aralığı boyunca "Senin elf beynin neler yapıyor!?" diye sormaktır. Eğer ottan nem kapan bir hayvansanız, bu hal kendini günde en az bir sefer tekrarlar, kaçarı yok. Günlük rutininiz boyunca kendinize öfkelenecek en az bir konu bulabilirsiniz, özellikle çok düşünmek gibi bir lanetiniz varsa. Bunda bir sıkıntı yoktur ama; bunu her ne kadar göstermese de herkes yaşar. İnsanız sonuçta, her şey dört dörtlük olamaz yapıp düşündüğümüz; doğamıza ters. O öfke halinden sonra sönüverir insan, bir süre sonra komik bile gelmeye başlar kendine öfkesi (ki kaynağı çoğu zaman hakkaten gülünç bir olaydır).

     Lakin bu öfkelerin geçmemeye başladığını, birikerek arttığını farkederseniz, geçmişler olsun. Bir olaya, ya da bir olguya kronik öfke hali "nefret" olarak adlandırılıyor (olmalı, zira nefret dediğimiz olay geçmeyen öfke değilse nedir?). Bu hali farketmez insan ilk başlarda, "Bir şeyi de becer be" diye geçer akıldan. Sonraları o düşünce yerini "Nasıl olsa beceremeyecem" kabullenişine bırakır; ya da "Gene tutturamadık zamanını, boş artık" serzenişine. O doludizgin öfke azalmıştır, evet; ama dikkatli bir bünye bir süre sonra kalıcı hale geldiğini hisseder o öfkenin. Alttan alta sürekli orada olan, kendisini yiyip bitiren o öfke. İşte bu sinsi öfke, nefretin en kallavi halidir.

     İnsanlar diyorlar ki "Ya şu şöyle yaptı, ondan nefret ediyorum; şöyle oldu şöyle hissettim, bu histen nefret ediyorum; şu alette geçirdiğim vakti kitaplara ayırmam gerek, ondan nefret ediyorum..." Herkes bir şeylerden tiksinir, nefret eder illa. Ben de o nefrete diyorum ki: "Hadde len ordan!" Nispeten yeni çıkan bir filmdeki kötü karakterin de beni desteklemesi sonucu söyleyebilirim ki, gerçek nefret kendimize olan nefrettir beyler bayanlar. Yaptığınız tek bir hatanın sonucunun bütün hayatınıza sirayet edeceğini bilmek ve yapacağınız her yanlışın o hatanın devamı olacağını kavramak. Her hatanızda o ilk seferki çaresizliğe dönmek... İşte o, gerçek, kendimize olan nefret.

     Nasıl geçer peki bu nefret? "Çok etliye sütlüye karışmazsam, çok pişmanlık yaratmazsam geçer gider." Gitmez güzel kardeşim. Gitmez canım ciğerim; gitmez. Bu nefreti tedavi edebilecek şeyler bilhassa o pişmanlıklar; ki kendilerine "denemek" deniyor. Deneyeceksin, yenileceksin. Gene deneyecek, daha iyi yenileceksin. O nefret artacak, ama zamanla alışacaksınız kendi yaptıklarınıza; başaramadıklarınız arasındaki başarınıza. Ondan sonra tıpkı zamanla o nefretin yerleştiği gibi yavaşça sönüverecek o kronik öfke, yerini koca bir boşluğa bırakarak.

     "E geçmedi?" Git yardım al aga ne bileyim, saat zaten olmuş gecenin biri kafam güzel. Ki cidden bir yerde gidin yardım alın, zira o kendine nefret hali kontrolsüz geçerse yerini "başkalarına nefret"e bırakıyor; ki o daha beter. Her türlü dünyanız yıkılacak yani, ya içten ya dıştan. O yüzden gidin bir profesyonele başvurun, delirtmeyin adamı gece gece.

     Çok uzattım, bitiriyorum. Kendine öfkenin sonu yok, ama nefretin var. Olmak zorunda; kendisiyle yaşanmıyor zîra. Denedim, oradan biliyorum.

     Not: Bu yazıdaki tanımlar, tavsiyeler ve bilimum çokbilmiş ifadeler tamamiyle uydurmadır; dikkate alınmaması elzemdir. Ya da çok isterseniz alabilirsiniz de, aynı hikaye herkes için aynı bitecek diye bir kaide yok şu sevdiğimin dünyasında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder