Ay,
yıldızlarla beraber bağırıyordu işte budur güzel olan diye. Gelsin güneş,
eğilsin önümde diyordu. Mutlu bir sabah vaat ediyordu parlaklığı ile. Güneş
doğmadı bana, karanlıkta kaldım. Önüme baktım, her darbede sendeledim, görmemek
zordu ama aşılmaz değildi. Güneşi görebilmek için kafamı kaldırdığım her
seferde göğsümün ortasına yediğim yumruklar nefessiz bırakmıştı beni.
Dayanamıyordum.
Karanlık hoştu bir şekilde ama güneşe varamamak, bunun olanaksızlığını bilmek
beni yıkıyordu. Gece oldu sizin için. Gözlerim sıkıyor canımı. Görmediklerime
gitmemi kazıyorlar gözlerime. Kaçışı, gitmeyi işliyorlar göz bebeklerime.
Anlamsızlaşıyor gün kendi içinde. Yavaşça süzülüyor kelimeler sigaramın
dumanından gökyüzüne.
Sonra bir
ses geldi karanlığın içinden. Şişmiş gözlerimi kaldırdım hafifçe. Parlak bir varlık
duruyordu önümde. Gözlerim acıyla kıvranıyor, yaşlar süzülüyordu durmadan.
Sakin ol, alışacaksın buna dedi kadife sesli varlık. Gözler açıldı, kapandı ve
varlık seslendi bana:-Haydi gel artık, çok geç kaldın zaten.
Yürüdü,
gözleri alışıyordu ışığa, içinde kaybolacağı ışığa. Varlık ileride duruyordu.
Bir ağacın altına oturmuş yıldızları seyrediyordu. Yavaşça yaklaştı ve oturdu
yanına. Büyülenmiş bir şekilde izliyordu yıldızları. Bir anda ona doğru döndü.
Gözlerini o zaman fark etti. Hayatında görüp görebileceği en güzel gözlerdi
onlar. Karanlıktan doğmuş, içine evreni almış gözler. Yaradılışın gözleriydi
onlar.
-Yüzüne
bakıyordu anlamsızca. -
Ansızın bir
ışık süzmesi kapladı gökyüzünü. Gözlerini acıyla kapattı. Sabırsızca gözlerini
açmayı bekledi. Açtığında varlık yanında değildi.Üzüldü,ağlamaya başladı yeni
bulduğu ama bir anda kaybolan varlığa. Yüzünü hatırlamaya çalıştı. Gözleri
belirdi önünde, yavaşça uzattı elini o gözlere.
Kayboldu
gözlerin içindeki evrende. Dünyalar, gezegenler yıldızlar, neredeyse her şey
vardı orada. Aradığı şey dışında. Etrafındakilerle mutlu olmaya çalıştı ama ne
zaman mutluluğa yaklaşsa bir his oluşuveriyordu içinde.Boş,bomboş bir
his.Yokluğu,içine sığamıyordu artık ve zamanı azalıyordu. Ruhu onu terk ediyordu.
Umarsızca çabalıyordu ama bir türlü dolduramıyordu içindeki boşluğu.
Gece olacaktı.
Ay çıkacaktı ama çıkmadı.Yıldızları da yanına alıp gitti o da. Bulutlar yavaş
yavaş küçülüp, yok oldular gecede. Tüm evren kayboluyordu gözlerinin önünde.
Orada küçük bir süs eşyası gibi seyrediyordu yok oluşu(nu). Sonra bir ses
duydu:-Haydi uyan artık.
Gözlerini
ilk kez açarcasına dikkatli bir şekilde açtı. Varlık tam karşısındaydı.
İçindeki boşluk bir anda kaybolmuştu. Gözlerinden sevinç gözyaşları sular
seller gibi akıyordu. Yürüdü varlığa doğru. Ellerini uzattı. İpek gibi yumuşak,
gece kadar koyuydu saçları. Varlık bir şey yapmadan duruyordu. Sessizliğini
bozdu o kadife sesiyle:-Gidiyorum ben. Benim gibi olanlar bir zaman sonra sana
gelecek ya da sen gideceksin onlara. Öğreneceksin bırakmayı ve boşluk diye
adlandırdığın yalnızlığı. Sen seçeceksin iyiyi ve kötüyü. Bu bir son değil sen istemedikçe.
Görüşmek üzere!
Öylece bakakaldı.
Gitmişti ama içindeki çorak topraklara umut ekerek gitmişti. Çabalamalıydı, o
gözleri tekrar görebilmek için aramalıydı. Belki bulacaktı onun gibi olanları,
belki hiç bulamayacaktı. Umudu vardı. Tutunacak dalı yoktu şimdiye kadar.
Birçok şey değişecekti belki de aradığını bulana kadar.
Kaldırdı
gözlerini kapkara geceye. Son kez gördüğünü düşündüğü gözleri birer birer her
yıldıza işledi ve beklemeye koyuldu. Gözleri daha fazla dayanamadı ve sabah olurken,
küçük bir odadan gökyüzüne bakarken uyuyakaldı. Güneşin arkasına saklanmış bir
çift göz onu izliyordu.
Gün doğarken,
sabah meltemi taşıyordu son sözlerini varlığın:-Uyu artık gece kuşu! Dinlen artık!
Hayallerini gerçekleştirme zamanı geldi. Geceyi bırak artık, güneşini ara
yarınlarda ve asla unutma bugünü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder