14 Kasım 2015 Cumartesi

Koğuş

Ayak sesleri duyuyordum, iç çekişler; bir kaç sûret görüyordum lâkin algılayamıyordum; kim kimin sûretine bürünmüş, insanları karıştırıyordum. İnsanları mı karıştırıyordum?
Bilinmezlerin en bilinmez hücresinde müebbettim. 
O gece.. Karanlığın en siyah hâli belki 70 farklı tonda bürümüştü, çepeçevre sarmıştı bendenizi. Gardiyanım vicdanımdı, suçum henüz hüküm giymemişti, neden orada olduğumu tek bilmeyen bendim o gece.
Geceydi, biliyordum; mevsim kış değildi ama üşüyordum; bahar şarkıları çalıyor, yaz renkleri görünüyordu ama aslında güzü mü yaşıyordum, bilmiyorum. Dedim ya, bilinmezlerin en bilinmezindeydim. 
Herkes gülüyordu, herkes konuşuyordu fakat kimsenin muhattabı değildim. Ölmemiştim ama ölümü aynel yakîn  hissediyor, biraz eziliyor, zaman zaman sürünüyor ama katiyyen gömülmüyordum. 
Öyle bir şeydi ki, sanki toprağa bedenimi değil de koskoca dünyaya kalbimi gömmüşlerdi.
Ayak sesleri duyuyordum, sûretler görüyordum; bir insan mı? Emin olamıyordum. 
Ben o gece, çok üşüyordum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder