Kitaplardan ellerini çekip yatağına doğru ayaklarını sürüyerek gitti.
Yatağına oturur oturmaz düşüncelere daldı. Bir boğulup bir çıkarak tekrar daldı düşüncelerine. Sonunda düşünceler hapishanesinde boğulup düşündükçe azalıp yok olacak. Azalıyorum Rüzgar. Büyüyorsunuz üstadımız. Küçülüyorum Rüzgar. Biraz uyumaktan çok göreceği rüyalardan korkuyordu Raşhit. Uyumayı düşünürken masanın üstünde gördüğü mektuba doğru gidip gitmemekte kararsız kaldı. Kim koydu bunu buraya? Ayağa kalktı hemen. Bekledi biraz. Mektuba uzaktan uzağa bakıyordu. İsteseydi hemen gidip açabilirdi. Belki o da istiyordu bunu kendi içinde fakat içindeki boşluğa yeni kelimeler sığdırabilecek kadar boşluk kaldığını hissetmiyordu artık. Belki de mektup bile değil kendi yazdığı. Kağıdı masanın üstüne koydu ve unuttu. Bu neyin korkusu? Kendisiyle konuşmaya o an orada başlamadı, yalnız kendi sohbetlerinden tat almaya başladı. Masanın üstünde yığınla çöp birikmiş durumda. Bu kadar yığının içindeyken ve karanlıktan başka bir şey görmezken Raşhit mektubu iyi gördü. ( Belki kendi yazdığı bir kağıttı, belki de boş bir kağıt )
Dikkatlice bakarsanız dostum Vatson; görebilirsiniz mektup olduğunu. Kağıdın biraz alelacele kapandığını. Kapatıp tekrar tekrar açmış. Kat izleri var kağıtta. Demek ki, bir süre yazdıktan sonra unutup yazmadığı birkaç şey olmuş ve bunu, bu mektubu, burada yazdığını da görmemek elde değil. Masanın her yeri kirli iken bir tek yazı yazdığı yer temiz. Çöpleri bir tarafa doğru iteklemiş ve Raşhit'in yazmadığı belliydi. Hemen yanında Raşhit Asıl'ın kendi yazısını görüyorsunuz ve birbirini hiç tutmadığı çıplak bir gözle belli ediyor kendini. Ayrıca Raşhit'in yazdığı kağıtların pislik içinde olduğunu, sadece üstüne hiçbir şey yazılmamış olan kağıtların temiz olduğunu görebilirsiniz. Sessiz düşünme kabiliyetiniz sadesinde dostum Vatson, konsantremi bozmuyorsunuz ve hayranım. Bu olay benim için çok basit olmakla birlikte, Raşhit için ise bir son olabilir. Kağıdının katladığı kısmının üstüne isim yazmış. Bunu yatağından Raşhit'in görmesi imkansız gibi bir şey ve Holmes, izninizle sözünüzün sonuna bir şey eklemek isterim. Mükemmelsiniz. Mektubun Aslı'dan geldiğini görünce aşırı derecede şaşırdı Raşhit. Sanki hayat mektup yazmış gibi hissetti. Bu da hayatın oyunları. Mektubu eline aldı ve sadece yazan isme konsantre olmuş durumda, açıp açmamakta kararsız kaldı. İlk mektubu kim attı? İlk mektuptaki kelimeler nelerdi acaba? Karşıdaki her kimse, benim kadar heyecanlanmış mıdır ki? İlk kelimeleri yalnızlıktan mı oluştu yoksa durgunluktan mı? Hangi mektup bir diğer mektubun sonu olacak? Hangi mektubun yazılması zor ve acı? Kafam karışıyor. Aslında yerinden hiç kalkmamıştı Raşhit. Ne mektup vardı ne de Aslı. Ne Aslı'dan mektup ne de mektubun aslı. Temiz bir kağıdı çekip aldığı gibi masanın üstüne koydu. Kalemi gözleriyle aradıktan sonra masanın üzerindeki kitabın arasında buldu. Aslı için bir şeyler yazmaya başladı. İlk kelimeleri bilmiyordu fakat ilk kelimelerindeki kendi yalnızlığını biliyordu.
Aslı bir garip burası
Aslı aslımın hiç tanımadığı bir aslımdayım
Ki derdi aslım, derdim aslım, astım da
Aslı hiç söylenmeyecek sözler vardı aslında
Bir aslım kayıp bir aslım yarım
Bir aslım batık, bir sevda Aslı
Biraz dışarı çıkıp dolaşalım Rüzgar. Yeni bir davanın üstüne yoğunlaşalım. Hiçbir dava beni evden çıkarabilecek kadar akıllıca değil dostum Vatson. Rüzgar, kaybediyorum kendimi. Bulabilmiş miydiniz üstadımız kendinizi? Dışarıya kendini atar atmaz yoğun bir karmaşanın içine düştü, belki dışarıya çıktığına bile pişman oldu. Henüz bir dakika bile sürmeden pişman oldu. Daha bir olay yaşamadan, bir adım atmadan, dışarıda mırıldanmadan pişman oldu. Nasıl bir yoksulluk Allah'ım şu insanların insanlığı? Ağır adımlarla yürümeye başladı Raşhit Asıl yolda bir kırtasiyeci gördü, içeride hafif bir kalabalık var. Onlara görünmek istemeden kapıdan girer girmez raflar arasında kendimi kaybediyorum, kaybetmeye çalışıyorum. Girdiğim dükkanın ismine bile bakamadım. Sanki karşıdan birini gördüm ve onun beni görmesini istemeyerek hızlıca dükkanın içine, rafların arasına kaçmış gibi oldum. Bir defter alacaktım. Bu defter benim olacaktı. Belki bir günlük olacaktı içindekiler. Belki de daha hiçbir kelime yazmadan bu deftere, yazı yazma işine bile tutunamadan düşecektim. Siyah bir defter aldım, büyük boy kareli. Kasaya doğru giderken evde kurşun kalemin de kalmadığını hatırlayıp 12 tane kurşun kalem aldım, ücretini verir vermez dışarıya çıktım. Akşam olmak üzere, bir meyhane mi bugünkü tercihim yoksa ev mi? Bugünkü pusulamız meyhaneyi gösteriyor, tek kişilik bir meyhane.
Yatağın üzerine ölmüş bir adamın kıpırdamazlığıyla yüz üstü uzanmış yatıyordu Raşhit. Hafif bir göz kımıldamasıyla yeni yeni kendine geliyordu. Gözlerini açtığında kafasını yatağa gömmüş durumdaki karanlığı gördü, mayhoş bir halde sırt üstü uzanmaya başladı < yüz üsttü onbeşdakikakadaruyanıkdurdu > kollarını açabildiği kadar kenarlara doğru açtı, sol kolunu tamamen açamıyordu duvara çarpıyordu, donuk ve bulanık bir bakış açısıyla tavana gözlerini dikti. Dün olan yaşadığı şeyleri hatırına getirmeye çalışıyordu. Meyhane oyunları, sahneye gelen kişilerin biri Aslı idi, ne işi var Aslının orda? diye düşündü ve sonra kendini payladı, çünkü; orası tek kişilik bir meyhane ve orası Raşhit'in meyhane oyunları. Gözleri tekrardan kararan Raşhit'in derin bir uykuya daldı. Çok erken uyanmasından anlamalıydık sabah altı sularında eve girdi saat daha sekiz. Raşhit uyanana kadar, Raşhit'in yanları ne yaptı bir göz atalım.
Zaman İçinde Mırıldanmalar
1 '' Bir yanını evde bıraktı ''
Evde olan yanı yalnızlık ve karanlığın kölesi olmuş durumda. Donuk bakışlarıyla tavanı seyreder, yerinden kalkmadan Rüzgar ile konuşur. Başının ağrıması ve ateşinin çıkması Raşhit'i gün geçtikçe yatağa bağlıyor. İlaçların bir fayda ettiğini görmemesi onu şaşırtmıyor, zaten inanmıyordu, kime? İlaçlara mı? Hayır, yaşayacağına? İnanmadı. Her saniye ölümü bekliyor ve acı içinde kıvranıyor Raşhit bekledikçe < Raşhit değil, Raşhit'in evde olan yanı bekledikçe > ölüm bir adım daha uzaklaşıyor ve acısı devamlılığını koruyordu. Raşhit'in bu yanı sigara içmez, içki kullanmaz, kitap okumaz,şiir sevmez, yalandan sevmez, aşkını da takmaz kafasına. Raşhit'in bu yanı mutluluğu besleyemez, huzura katlanamaz, ışığı görmeye dayanamaz kaçar, hiç bir savaşı kazanamaz, oyunlara gelmez, yalanlar söyler. Raşhit'in bu yanı acı çeker, bütün güzellikleri kaybedip ağır bir son bekler. Karanlıkta yaşar, mutsuzluğuylahuzursuzkluğuyladerinbirçıkmazdaboğulur. Raşhit'in bu yanı rahmetlinin ne kadar haklı olduğunu mırıldanıp durur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder