25 Eylül 2015 Cuma

En

Bayramlardan bir bayram, içimde tatlı bi heyecan.
Çünkü gelecek paracıklar, doluşucaz bakkala, hava atıcaz arkadaşlarımıza "şu kadar" para topladık diye. Ama elimizle göstericez ne kadar olduğunu. Elimizdeki tomarın kalınlığına göre anlaşılacak ne kadar topladığımız. Çünkü bilmiyoruz insanların 1 kağıda 100 kağıdı sığdırabildiklerini.
Toplamışım yine bir sürü para. Şimdi rakamsal değer veremeyeceğim çünkü umrumda değildi. Ama annemle saymıştık ve aklımda çok olduğu kalmış. Sonra babam geldi, içinde birliklerin ve beşliklerin olduğu para tomarı. Bir sürü paraydı benim gözümde. Elimde zor tutuyodum, cebime zor sığıyordu. "Değişelim mi?" dedi babam, "Evet!" dedim heyecanla. 
Mutluydum çünkü param daha çok yer kaplıyordu. Mutluydum çünkü kalabalık bi cebim vardı.
O zamanlar "En"ler umrumuzda değildi. Bebeydik çünkü. Çocuktuk. Bir anne, bir kardeş, bir arkadaş, iki arkadaş... kalabalıklar güzeldi, kalabalıklar önemliydi. Büyüdükçe "En"lere sığındık. "En iyi arkadaş, en iyi kardeş, en çok limitli kredi kartı"... "En kardeşimizle" "Bir kardeşimiz" farklı kişiler oldu. "Bir ailemizle" "En ailemiz"farklı topluluklar oldu. Bir kadın geldi ve "enimiz" oldu. Bizi "Bir"imizden ayırdı. Çünkü en birden daha önemliydi. En birden daha sevecendi, daha çok şey vaad ediyordu. Cebimize sığmayan banknotlar istemedik, en sıfırlı banka hesapları hedefledik.
"En çok ben sevdim" dedik. Belki de en çok biz sıktık severken. "En çok benim" o dedik, belki de "Bir" lerinden uzaklaştırmak istedik. Çünkü O "bizim enimizdi" başkasının "en"i olamazdı. Başkasının "bir"i de. 
"En"lere geçmeden önce ne güzeldik biz. Ne kadar masumduk, ne kadar saftık... 
Nalet olası enler. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder