25 Temmuz 2015 Cumartesi

arsızın teki

seyretmek, bir manzarayı, bir insanı.. uzun uzun seyretmek, geceyi seyretmek, gidişâtı seyretmek.
peki ya izlemek? uzaktan uzaktan, çaktırmadan ya da farkedilmeyi pek de umursamadan.. bir de görmek var, taa içi görmek; insanların, olayların, hayatların, yaşanmışların, yaşanamayanların en derinde, en acıtan, en kanatan, en kanayan yaralarını görmek.
aynı organla yapılan eylemler bile bunca kesin ayrılabiliyorken birbirinden, aynı şeyleri düşünüyoruz diye ayrı kalmayı istemediğimiz insanlar gittiğinde bizden, isyan kimin hakkı ola ki?
size birbirinin aynı olan iki insandan bahsetmiyorum, size birbiriyle aynı noktada duran, virgülü beraber aynı cümlenin aynı yerine koyan insanları hiç anlatmıyorum.
benim bahsettiklerim, virgülü nereye koyacaklarına beraber karar veren, noktayı kullanmayı ise çok sonralara bırakan insanlar.
lakin kim demiş nokta gelip kendi kendine bir anda onların hikayesine oturamaz diye?
nokta arsızdır, bencildir biraz, kibirlidir; ne yapacağını, ne zaman geleceğini, nasıl bitireceğini her zaman sadece kendisi bilir. işte bu yüzden zamanla aynı müzikten zevk alabilenler, romantik komedi severken korku filmini de sırf x seviyor diye önyargısız izleyen y'ler , x'ler ile ayrı düşebilir. olağandır.
yazıya x y girince, yazıdan bir miktar soğudum, o yüzden burada noktalamam gerektiğine karar verdim, hem ben noktadan hızlı davranmazsam, o olur olmadık bir yerde kendi gelip oturuvermesin diye.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder