26 Nisan 2015 Pazar

sahi papatyaysan kimi koparabilirsin

Kaldırımın köşesinde arıyorum kolumu kaldırabilecek kuvveti. İnsanlara bir şey açıklama zorunluluğu manasız artık.
Değil anlamak, yargılamak bile değil dertleri. Yargısız infaz. Neden kimselere izah edemiyorum ben kendimi sokak lambası? Ne diye sana benziyorum bu kadar böyle? Biri gelip soruyor mu sana zor mudur yanmak sabahlara kadar diye? Halin kaldı mı diye soruyorlar mı hiç? Ben de sormuyorum belki ama biliyorum seni. Arada yanıp sönüyorsun, görüyorum pencereden. Söndüğünde yanından geçenler söyleniyor, biliyor musun? Dükkanını aydınlattığın esnaf bile vefasız çıkıyor, çekmiyor bir iskemle senin yanına. Ben sormadım sana halini ama tanıdım yalnızlığını. Çektim hırkamı indim aşağıya. Ne yalan söyleyeyim pencereden daha ele avuca gelir gözüküyordun, şimdi dağ gibisin. Uzaktan gülüyor gözüken insanlar misali. Bırak şimdi onu da kimi bekliyorsun onu söyle sen. Dikilmişsin buraya tutturmuşsun bir yalnızlık. Tutturmuşsun ben yeterim bu sokağa diye. Benimle konuşmuyorsun, tamam. Bari şu papatyaları ekene bir teşekkür etseydin. Seni çok seviyor olmalılar. Yoksa güneş dururken yaşamazlar seninle.
Sahi gündüzleri hiç sesin çıkmıyor. Yokmuşsun gibi geçiyor tüm gün. Kimbilir bu şehrin hangi pisliklerine şahit oluyorsun, neler tutuyorsun içinde. Belki de gündüz ondan yanmıyorsundur. Belki bir çocuk bile görmesin istedin çirkin kalpleri.
Peki ben de çocuk olsam? Dikilsem şu papatyaların yanına, alışır mısın bana da? Tek yaprağım kalmış, korur musun beni seviyor sevmiyorlardan. Papatyaların bile yüz karasıyım değil mi? Kabul eder misin beni şu kaldırım taşının arasına kıvrılsam.

2 yorum: